Bir senaryo yüzünden tutuklanan ve aylardır Silivri Cezaevi'nde esir tutulan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, bu Ramazan'da ailesiyle aynı sofrayı paylaşamıyor. Ancak ailesi onun yokluğunu aratmıyor. Gelenleri gidenleri bitmiyor ve misafirler en iyi şekilde ağırlanıyor.
Ramazan'ın başlamasından bir gün önce eşini ziyaret etmiş Şule Karaca. Onu orada bırakıp gelmenin ne kadar zor olduğunu söylerken, eşinin misafiri çok sevdiğinden bahsedip “İyi ağırlamazsam Hidayet Bey kızar.” demeyi de ihmal etmiyor. Hidayet Karaca'nın dost meclislerinde iftar edip hatimle teravih kıldığı günlere kavuşmasını dileyen Şule Hanım, neredeyse her rüyasında eşinin çıktığını görüyormuş. Rüyaların birinde Hidayet Bey hac bileti almış, hanımını hacca gönderiyormuş. Bir başka rüyada araba kullanıyor, bir diğer rüyada evine geliyor... Ailesi bu vuslat rüyalarının gerçeğe dönüşmesini bekliyor. Şule Karaca, eşinin penceresine konan beyaz güvercini hatırlatıyor: “Kar gibi bir güvercindi. Ona baktılar, iyileştirdiler ve gözümüzün önünde özgürlüğüne kavuşturdular. Haksız yere tutuklananlar da o güvercin gibi özgür kalacak.” diyor.
‘Ramazan'a 10 gün kala evlendik'
20 yıldır evli olan Karaca çifti, Ramazan'a 10 gün kala evlenmiş. Şule Karaca, birdenbire çok yoğun bir Ramazan atmosferinde bulmuş kendisini. Hidayet Bey, iftara talebeleri çağırırmış, çift mutfağa girer Allah ne verdiyse pişirir, öğrencilerle paylaşırmış. İlk iftar davetlerine 5 öğrenci gelecekken 20 öğrenci gelmiş ama paniğe gerek yok çünkü Hidayet Bey çok pratikmiş. Şule Karaca, “Eşim 1 saatte üç tencere yemek yapar, bir tane de bulaşık bırakmaz.” diyor. Çiftin misafirleri sonraki yıllarda da katlanarak artıyor. Şule Hanım, anlatmayı sürdürüyor: “Yeni evliyken meşhur bir pastamız vardı, hep ondan yapardık. Tatlı, çay kahve, meyve ikramlarını bile beraber hazırlardık. Hidayet Bey, hizmet beklemez. Çayı koymayı unutmuşsam kalkar koyar mesela. Sahurlarımızı birlikte hazırlarız, tostlarımızı muhakkak o yapar. Yedirmeyi de hizmet etmeyi de çok sever.” diyor ve ekliyor: “Mükemmel maklube yapar.”
‘Oğlumuz Ramazan'da doğdu'
1996 yılının Ramazan ayı… Hidayet Karaca'ya böbrek biyopsisi yapılması gerekiyor. Şule Karaca'nın doğumuna ise 10 gün var. Hidayet Bey, doğum öncesi biyopsiyi yaptırmak için hastaneye yatıyor ve işlem yapılıyor. Aynı akşam eşi de doğum yapıyor. Çift farklı hastanelerde… İkisi de taburcu olduktan sonra evde buluşabiliyorlar ancak. Kadir Gecesi doğan Sıdkı'nın doğum günü ailesine tatlı bir hatıra olarak kalıyor.
‘Hukuk okumamı babam istedi'
Hukuk 2. sınıf öğrencisi Sıdkı Karaca'nın niyetinde uluslararası ilişkiler okumak varmış. Fakat babası hukuka yönlendirmiş. Hatta bir gün “Oğlum yarın ne olacağı belli olmaz, bizi başkası savunmasın, sen savun.” demiş. Hukuksuzlukların başladığı süreçte üniversite tercihlerini yapan Sıdkı, Hidayet Karaca'nın tavsiyesinden şaşmamış.
Yine hatimle teravih...
Her yıl ilk iftarı dedesinin evinde yaptıklarını anlatan Sıdkı, sonraki iftarlarda babasını bulmanın zor olduğunu söylüyor. Zira Hidayet Karaca'nın programı yoğunmuş. Sıdkı babasının gittiği yerlerde hatimle teravih kıldığını söylüyor ve bir anısını paylaşıyor: “Bir akşam programdan çıktık, Beşiktaş'ta bir camiye girdik. Çocuk aklımla ‘Bu sefer teravih kısa sürecek' diye seviniyorum. Meğer hatimle teravih kılınan camiye denk gelmişiz.”
‘Babamın yemeklerini de özledim'
12 yaşındaki Emin, ilk orucunu tuttuğunda babası çok sevinmiş ve ona “Aferin oğlum, seni çok seviyorum.” demiş. Emin, bu Ramazan oruçlarını tam tutup babasını mutlu etmeyi planlıyor. “Babam yumurtayı çok güzel yapar.” diyen Emin, Hidayet Karaca'nın elinden yumurta yiyeceği günü bekliyor. O sırada ev ahalisi Karaca'nın yaptığı salçalı patatesten, menemenden, tostlardan bahsediyor. Eşi Şule Hanım, “Çocuklar benim yaptığım tostu beğenmiyor, babalarını bekliyor.” deyip gülümsüyor.
30 gün oruç tut kramponu kap
Sıdkı, orucunu tam tutmaya başladığında 9 yaşındaymış. Babası “30 gün tutarsan krampon alacağım.” demiş. Sıdkı babasını üzer mi? O yıl oruçlarının tamamını tutmuş ve kramponu kapmış. Babasıyla bu tarz anlaşmalar yaptıklarını anlatan Sıd-kı, namaz sûrelerini de bu şekilde ezberlemiş. Hidayet Karaca sûreleri ezberleyince ona PlayStation almış.