Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Propaganda sürecinde çatışmacı dil artacak

$
0
0

Günlük hayata bile yansıyan çatışma dilinin seçim dönemlerinde şiddetlendiği herkesin malumu. Hatta adaylar daha şimdiden kime, nasıl cevap vereceklerini düşünmeye başlamıştır bile. Oysa siyasal iletişim uzmanlarına göre polemiğe giren değil, sağlam vaatler üreten kazanacak.

Milletvekili aday listelerinin açıklanmasıyla Türkiye, yeni bir seçim maratonuna daha adım attı. Bu süreçte çok çalışacaklardan birisi de seçim danışmanları. Giyecekleri kıyafetten hazırlanan afişe, yapacakları konuşmalardan ve billboard için vereceği poza kadar her konuda adaya yol gösteren seçim danışmanlığı Türkiye’de genelde reklam ajanslarının üstlendiği bir alan. Ancak bu işi daha profesyonel düşünüp sadece siyasal iletişime odaklanan kurumlar da var. Bunlardan biri de SİTA Politik Danışmanlık. Yaklaşık 22 yıldır bu alana odaklı çalışan kurum, onlarca seçim deneyimi ve aday macerası atlatmış. Biz de Genel Müdür ve siyasal iletişim danışmanı Suat Özçelebi ile seçim döneminin nasıl geçeceğini, propagandaların hangi yönde ilerleyeceğini konuştuk.

Seçim dendiğinde akla ilk gelen elbette meydanlar ve buradan rakiplere uçuşan sözler. Şiddet dili ülkenin bütün gündemine hakim olmuşken Özçelebi, meydanların da bundan nasibini alacağını söylüyor. Partilerin rakibinin ekonomik ya da sosyal politikalarını eleştirmek ve buna yönelik vaatler üretmek yerine tamamen kişiler üzerinden ilerleteceği bir propaganda dönemi bizi bekliyor. Aslında bunun sorumlusu biraz da halk. Özçelebi’ye göre toplum politikacıların ürettiği şiddet dilini reddeden bir tepki gösterseydi iş bu noktalara kadar varmazdı. Toplumun kutuplaşmadan da pek şikâyetçi görünmediğini ekleyen Özçelebi şöyle devam ediyor: “Geçmişte de liderler arası çatışmalar çok yaşadık. Demirel ve Ecevit çekişmesi bilinir. Ya da Yılmaz ve Çiller. Ama hiçbir zaman bu denli hakaretamiz, kutuplaştırıcı bir dil gelişmedi.” Toplumun bu çatışmacı dile şimdiye kadar tepki göstermese de artık mutsuzlaşmaya başladığının da altını çiziyor.

KAMPANYALAR, KİŞİSEL ÇEKİŞMELER ÜZERİNDEN İLERLİYOR

Propaganda döneminde çatışmacı dilin daha da artacağını yineleyen Özçelebi’nin muhalefet parti adaylarına tavsiyesi, iktidardaki siyasal söylemin ardından ‘takipçi’ konumuna sürüklenmemeleri. Tecrübeli danışman, siyasal iletişimde genelde proaktif bir sürecin tercih edildiğini ancak Türkiye’de seçim dili ve kampanyaların tam tersine reaktif şekilde ilerlediğini anlatıyor. Yani adaylar kendi politikasını, gündemini belirlemek yerine enerjisini rakibe karşı cevap üretmeye harcıyor. Bu durum, liderlerin söyleminden kampanyanın içindeki bütün paydaşlara kadar herkese yansıyor. Dolayısıyla seçim kampanyaları kişisel çekişmeler üzerinden ilerliyor.

Peki bu gidişat kimi besliyor? Elbette ki iktidar partisini. Çatışmacı söylemin artık Başbakan’ın ve Erdoğan’ın politik söyleminin bir parçası olduğunu anlatan Suat Özçelebi’ye göre buna katılan diğer muhalefet partileri sahada oyuncu olmaktan çok oyunun bir parçası oluyor. Oysa muhalefet bu çatışmacı dile ayak uydurmak zorunda değil. Siyasal iletişimde en önemli etkenin güven olduğunu anlatan Özçelebi, bunun da insanın kendisi olmaktan geçtiğini söylüyor. Aksi takdirde söylemlerin seçmende bir karşılık bulamayacağını ekliyor: “Başkasına benzemeye ya da başkasının dilini kullanmaya çalıştığınızda aslı varken kimse taklidini tercih etmez.” Türkiye’de muhalefet partileri kendi gündemini geliştirmekte başarısız. Benzemeye dayalı ve kora kor bir mücadelenin işe yarayacağı fikri ise ülkeyi çatışmanın içine sürüklüyor. SİTA Başkanı’na göre bu yanılgının örneklerinden biri de Kemal Kılıçdaroğlu. Muhalefet partisi liderinin kamuoyu ile tanıştığı dil ile genel başkan olduktan sonra kullandığı dil arasında ciddi bir uçurum olduğunu anlatan Özçelebi, “Adeta Erdoğan’a benzemeye çalıştı. Ve şimdi onu daha iyi yapma telaşıyla daha çok benzemeye çalışarak başka bir mecraya doğru gidiyor. Ben bu çatışmacı dil değiştiğinde başka bir CHP, başka bir CHP lideri ve söylemin egemen olabileceğini düşünüyorum.” tespitini paylaşıyor.

BİZDE SEÇİMLER ZATEN İKİ TURLU!

Partileri demokrasi yolunda zayıf düşüren diğer etken ise parti içi demokrasiden yoksunluk. Türkiye’deki durumu ‘iki dudak demokrasisi’ olarak niteleyen Suat Özçelebi’ye göre seçimlerde yapılan şey demokrasicilik oynamak. Çünkü Türkiye’de parlamenter yapı genel başkanlar ve yanlarındaki ekip tarafından dizayn ediliyor. Ülke 7 Haziran’da seçime gitse de gerçek anlamda bir seçimden bahsedilemeyeceğini savunan Özçelebi sözlerini şöyle sürdürüyor: “Türkiye’de seçimler çok uzun zamandır iki turludur. Birinci turu yani gerçek seçimi genel başkanlar ve ekipleri yapar, halk sadece yapılmış listeyi tasdikler. Bunun bir benzeri de AKP’de başbakan seçiminde yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu’nun AKP’ye başbakan olmasını uygun gördü. Dolayısıyla şu anda başbakanı cumhurbaşkanının seçtiği bir ülkede yaşıyoruz.”

Afiş ve flamalar seçmen tercihini etkiler

Siyasal iletişim danışmanı olarak saha çalışmaları ve kamu araştırmaları da yaptıklarını anlatan Suat Özçelebi, “Adayların konumlandırılması, slogan oluşturulması ve vaatlerin seçmende karşılık bulması da çalışma alanlarımızın bir parçası.” diyor. Diğer kısmı ise kozmetik dediğimiz afişler, flama ve billboardlar. Birçoklarının görmekten bunaldığı flama ve afişler düşünüldüğünün aksine aday için oldukça etkili. Özçelebi, flamaların doğrudan oy verme kararını etkilemese de seçmen üzerinde ciddi psikolojik etkisi olduğunu söylüyor. Bununla birlikte bazı adayların propaganda sürecini afiş yapıp iyi bir sloganla belli noktalara asmaktan ibadet gördüğünü anlatan Özçelebi, TV reklamları, afiş gibi araçların en çok görünen unsur olduğunu ancak asıl başarının lideri, partiyi ve adayları doğru konumlanmaktan geçtiğini anlatıyor. Adayın fotoğraftaki duruşu, taktığı kravatı, imajı ve sloganı ise sonradan geliyor. Zira yanlış belirlenen bir strateji konumlamanın üzerine milyonlarca afiş ve reklam hazırlansa da faydasız olabiliyor. Son dönem seçimleriyle ilgili diğer bir gerçek ise propaganda araçlarının artması. Adaylar artık internet ve sosyal medya üzerinden milyonlarca kişiye ulaşabiliyor. SİTA Başkanı’na göre internetin aday için en büyük avantajı ölçülebilir olması. Yani kime ne kadar ulaştığını görüp hedef kitle analizini burada yapabiliyor.

Sosyal medyanın önemini Obama gösterdi

Suat Özçelebi, Türkiye’de seçim çalışmalarında sosyal medyanın öneminin henüz kavranmadığını söylüyor. Adayların da bu mecrayı doğru kullanmakta sıkıntı yaşadığını belirten Özçelebi şöyle konuşuyor: “Sosyal medyanın nasıl bir başarı getireceğini Obama’nın seçim kampanyasında gördük. Hem yüklü miktarda bağış topladı hem de geniş kitlelere ulaştı. Amerika’da bu iş profesyonelce yapılıyor. Bizdeki adaylar bunu Facebook’ta profil açma olarak algılıyor. Kullanılabilecek çok fazla sosyal medya aracı var. Türkiye’de de bunun için bazı ekipler kuruldu. Onlar da troll denen insanlara döndüğü için propaganda inandırıcılık açısından zayıflamış durumda. Özellikle bazı kampanyalar açısından.”


Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue