Maalesef yine eğitimde, bilimde değil, trafikte dereceye girdik. Global dur-kalk endeksine göre İstanbul, Cakarta’dan sonra dünya ikincisi. Çözümden yana kimsenin pek umudu yok. Ya İstanbul’un kurdu olup kaçış yollarını iyi bileceğiz ya da Radyo Trafik dinleyeceğiz. Sürücülerin hayır duasını alan radyo istasyonuna şikâyetler de gelmeye başlamış: Az bilinen yolları artık herkes biliyor!‘İstanbul’un nesi meşhur?’ sorusunun tek bir cevabının olmaması başta sevindirici gelse de cevaplardan birinin ‘trafik’ olduğunu bilmek işi bir parça bozuyor. Çünkü şöhretin iyisi kötüsü var ve trafikte geçmek bilmeyen saatler hayatımızı kâbusa çevirmeye devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda açıklanan Castrol ve Tom Tom’un ortak çalışması global dur-kalk endeksinde İstanbul ikinci sırada yer aldı. Dur-kalk dediğimiz şey trafikten başkası değil. Bu haklı şöhret göğsümüzü kabartmadı haliyle! Aslında aynı endekse göre 2013’te dünya şampiyonuymuşuz. 2014’te bir sıra geriye düşmemizi züğürt tesellisi olarak kabul etmek isteyenler buyursun alsın. Hindistan, Filipinler, Rusya gibi ülkeleri bile geride bıraktığımız endeksin sonuçları aslında şaşırtıcı değil. Çünkü İstanbul’da yaşayan her bir kişinin ister özel araç ister toplu taşıma kullansın, ‘hiç unutmam 15 dakikalık yolu şu kadar saatte gitmiştim’ diye anlattığı hikâyeleri var.Dedik ya şaşırmadık. Sadece çoktandır ‘Allah Allah bu neyin trafiği ki?’ diye sormadığımız aklımıza geldi. Artık ‘pazartesi trafiği’ ‘cuma trafiği’, ‘yağmur trafiği’, ‘kar trafiği’, ‘bayram trafiği’ ayrımı kalmadığını da. Her güne ve mevsime uygun trafiğimiz var çünkü. 21 yıldır İstanbul’da taksi şoförlüğü yapan Rıfat Zambak, “Artık trafik olmayınca şaşırıyorum.” diyor ve hemen bir örnek veriyor: “Geçen gün mesela. Hem pazartesi hem de okulların açıldığı gün. Normalde trafiğin kilit olması lazım. Yollar açıktı. Allah Allah dedim bu işte bir gariplik var. Şaşırmaktan sevinemedim bile.”Dünya genelinde 36 ülke ve 78 şehirdeki araçlar üzerinde yapılan araştırmaya göre tüm dünyada özellikle kış mevsimindeki ve yağışlı zamanlardaki dur-kalk ortalaması artıyor. Aynı şekilde işe gidiş-geliş saatlerinde de dur-kalk ortalaması dünya genelinde yüzde 49 artıyor. Bunun devasa bir ekonomik maliyeti var. Mesela sadece İstanbul’da sabah ve akşam saatlerinde trafikte kaybolan zaman ve boşuna yakılan yakıtın bir yıllık maliyetinin 3 buçuk milyar lira olduğu ifade ediliyor. Trafik, ekonomik maliyetinin yanı sıra ‘en büyük stres kaynağı’ olarak da zarar teşkil ediyor. Trafikte geçirilen uzun saatler, şahit olunan şerit ihlalleri, kurallara uymayan saldırgan sürücüler kişide yoğun strese sebep olduğu gibi travmalara da yol açabiliyor.Trafiğe girmeden stres başlıyorÖzel bir şirkette şoförlük yapan Ali Ceylek, bu işi iki senedir yapıyor ama bir ömre sığacak stres biriktirmiş. İki yılda ‘Trafikte kalmak boynumuzun borcu’ kıvamına gelmiş fakat işe girdiği ilk zamanlarda yaşadığı kötü deneyimi hâlâ unutamamış. Nasıl unutsun ki? Levent’ten Yenibosna’daki işyerine gelmesi tam dört saatini almış. Uzun yıllar esnaflık yaptıktan sonra şoförlüğe başlayan Ceylek, “Eski işimin de kendine göre stresi vardı ama bu işle kıyaslanmaz bile.” diyor. Trafikte kaldığın sırada yaşanan stresin kendisi yetmiyormuş gibi bir de yola çıkmadan önce başlayan kaygı var ki Ceylek anlatsın: “Belli saat ve yerlerde trafik olduğunu bildiğimizden yola çıkmadan geriliyorum. Aklımda bin türlü soru oluyor. ‘Orada şimdi kesin çok trafik vardır’, ‘şurası şu saatte kesin çok yoğundur’, ‘eyvah nasıl yapacağız, nereden kaçacağız…’Ceylek’in ‘Trafik her yıl daha mı kötüye gidiyor?’ sorusuna cevabı ise ‘kapatalım kontağı gidelim’ dedirtecek türden: “Şöyle cevap vereyim bu soruya siz anlayın. Öyle zamanlar oluyor ki birinci köprü trafiği Bahçelievler’den, Şirinevler’den başlıyor. Aynı şekilde ikinci köprü trafiğinin de taa Mahmutbey gişelerinden başladığı oluyor.”Bu soruyu 21 yıldır taksi şoförlüğü yapan Rıfat Zambak’a sormak biraz daha anlamlı tabii. Öyle yapıyoruz biz de ve soruyoruz ‘nasıldı 20 yıl önce İstanbul’da trafik?’ “Çok güzeldi, çok rahattı.” derken gözleri parlıyor ve ekliyor: “Bu kadar stres yoktu. Saat üçte arabaya çıkıyordum ben. Akşam altı oldu mu arabanın yevmiyesi tamamdı. Şimdi bir kilometrelik yolu bir saate gittiğim oluyor.”Denize bakanlar trafiğe sebep oluyorEmine Şahin, uzun yıllar yurtdışında kaldıktan sonra İstanbul’a yerleşmiş bir kişi. Her gün Beylikdüzü’nden Bahçelievler’deki işyerine kendi aracıyla geliyor ve trafiğe dair diyecekleri var haklı olarak: “İstanbul trafiği karakterimi değiştirdi. Artık daha çabuk sinirlenen biriyim. Beni eskiden tanıyanlar şaşırıyor. Bazen ağzım da bozuluyor çünkü.” Şahin’in trafiğin nasıl oluştuğuna dair ilginç gözlemleri var: “Bir tarafta deniz diğer tarafta gölün olduğu Küçükçekmece yoluna girdiğimizde trafikte hep bir yoğunluk oluyor çünkü insanlar denize, göle bakıyor. Dikkat ediyorum hep bu oluyor. Geçen gün yine bir şey fark ettim. E-5’te yol kenarında reflektörlü yelek giymiş iki belediye çalışanı bariyerlerde durmuş vida sıkıştırıyordu. Abartısız her sürücü bir bakıp öyle geçti. Bu anlamsız bakışlar da trafiğe yol açıyor.”Hiçbir kazaya bakmadan geçmeyen sürücüler...‘Peki ne olacak bu trafiğin hali?’ diye sorduğumuz hemen herkes ‘alternatif yollardan’ bahsediyor. Taksici Rıfat Zambak’a göre, bu kaçış yolları da olmasa işin içinden çıkılacak gibi değil. Çok kez bu alternatif yollar sayesinde trafik beklemekten kurtulmuş. Tabii çoğu zaman bunun da yeterli olmadığı durumlar var. Alternatif yollar denince hemen herkes ağız birliği etmişçesine ‘Radyo Trafik’ diyor. 2012’de kurulan radyo istasyonu sürücüleri kapalı yollar ve bunun yerine yönelebilecekleri alternatif yollar hakkında bilgilendiriyor. Bu, radyoyu arayan sürücüler ve istasyonun gönüllü muhabirleri vasıtasıyla mümkün oluyor.Radyonun Genel Yayın Yönetmeni Cezayir Doğan, trafik konusunda neredeyse otorite denilecek kadar bilgi sahibi. Ona göre her gün 400-500 civarında aracın trafiğe çıktığı, göçün en yoğun yaşandığı ve hızla çok katlı binaların her yanı sardığı bir şehirde trafiğin her yıl kötüye gitmesi normal. Dur-kalk’ta dünya sıralamasında ikinci olmamızın nedeni sadece ‘Araç sayısının fazlalığı’ mı diye sorunca hiç tereddüt etmeden cevap veriyor: “Her gün karşılaştığımız izleme olayı var bir de. Kaza haberini aldığımızda inanın kaza yönünden çok, karşı tarafın durumunu merak ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki meraklılar yüzünden aksi yön çok daha yoğun olacak. Mahallede kazılan çukuru izlemekten keyif alan insanımız yolda da hiçbir kazayı hatta kaza olduğuna dair bir emareyi kaçırmıyor.Cezayir Doğan’ın söyledikleri ‘trafik mi strese sokuyor yoksa stresli insan mı trafiğe sebep oluyor?’ şeklindeki cevabını hiç öğrenemeyeceğimiz soruya bir miktar ipucu verir nitelikte: “Evine gelen misafiri baş köşede ve hatta başının üstünde taşıyan insanımızın içinden trafikte başka bir şey çıkıyor. Görüntüde insana benzeyen ama insanî davranışlardan tamamen uzak bir şey çıkıyor. O şey yüzünden bu ülkede her gün 20-25 kişi, yılda 10 binin üzerinde vatandaşımız ölüyor, çok daha fazlasında ciddi yaralanmalar oluşuyor ya da sakat kalıyor. Nedeni aşırı hız, nedeni alkollüyken araç kullanmak, nedeni kuralları umursamamak. Bana bir şey olmaz mantığı ve bolca bencillik. Yayınlarımda da sık sık üzerinde duruyorum. Arkadaş, dost hatta eş seçiminde trafiğin içinde de mutlaka görün o kişiyi. Mesela, emniyet şeridi gibi hayat kurtaran, kaza yerinde çırpınan insanlara ulaşmanın tek yolu olan bu hattı kullanan birinden bence uzak durulmalı. Birinin ölümüne sebep olma ihtimalinden korkmayan kişiden ben korkarım.”Radyo Trafik’in alternatif yollar hakkında sistematik bir şekilde bilgi vermesi nedeniyle trafikte kalan birçok kişinin hayır duasını aldığını düşündüğümüz sırada Doğan, ilginç bir detay paylaşıyor: “Bize kızanlar da var. Az bilinen yolların artık daha çok kullanılmaya başlandığından şikâyetçi olanlar... Fakat tüm dünyada trafik radyolarının en önemli tarafı budur, seçenek sunabilmek. Biz de mümkün olduğunca alternatif yolları anlatıyoruz. Hatta alternatif yolları gösteren bir uygulama çalışmamız var.”
↧