Kobani'de IŞİD zulmünden kaçıp Türkiye'ye sığınan ailelerin burada doğan bebekleri, hayata mülteci olarak başladıklarından habersiz olsalar da birşeylerin ters gittiğini anlar gibiler...Adı YPG. Fotoğrafının çekildiği gün henüz üç günlüktü. Annesi Nurra Hanım gururla kucağına aldığı oğluyla poz verirken o uyuyordu. YPG ile aynı gün doğan Şevhat bebek de annesinin güvenli kollarında uykuya dalmıştı. Olup bitenlerden habersiz bu iki bebek, Türkiye’ye sığınan en küçük mültecilerdi. Onlar doğuştan mülteciydi...IŞİD terör örgütünün 15 Eylül 2014 tarihinden itibaren saldırıları yoğunlaşınca Kobani’den Türkiye sınırına büyük bir göç başladı. Yaklaşık 200 bin Kobanili, Türkiye’ye sığındı. Bugün 125 bin civarında mülteci Şanlıurfa genelinde yaşam mücadelesi veriyor. Savaş her zaman olduğu gibi kadın ve çocukları vurdu. Suruç’un çadırkentlerinde 67 binin üzerinde insan hayata tutunmaya çalışıyor. Sesini kulakları sağır edercesine duydukları bombalar, bir kardeşin, kocanın ya da babanın ölümüne sebep olurken yeni hayatlar da başladı çadırkentlerde. Yalnızca Arin Mirxan kampında 120 bebek gözlerini açtı dünyaya. Bir başka memlekette, doğuştan savaş mağduru, doğuştan mülteci bebekler...Birçoğunun ismi Kobani ve Şengal. Aileleri zorla göçe zorlandıkları memleketlerinin isimlerini verdi onlara. Gururla taşısınlar diye verildi bu isimler. 25 günlük Kendal, 1 aylık Mahmut, 2 aylık Halise, 3 aylık Hemude, 4 aylık Muhammed ve daha birçokları gözlerini açtıkları çadırlarda büyümeye başladılar bile. Eve benzetilmeye çalışılan çadırda bir bebek nasıl büyür? Ayaz gecelerde ısınabiliyorlar mı, bir battaniyeye sarılabiliyorlar mı? Peki ya annesinin sütü yetiyor mu karınlarını doyurmaya? Bugün silahların vurduğu Kobani sokaklarında çocuklar top koşturmuyor, ağlamaları, gülmeleri duyulmuyor. Sınırın öbür tarafında ‘yeni evleri’nin önünde oynuyorlar. Çadırda doğan kardeşlerinin nerede oynayıp yaramazlık yapacağını ise kimse tam olarak bilemiyor.
↧