Yasin el Kadı, 90’lardan beri polisin, adlî makamların, siyasetin ve medyanın gündeminde olmuş bir isim. Her seferinde de hatırlı aile dostları tarafından kefil olunup korunmuş. En son 25 Aralık ile adı tekrar gündeme gelen bu Suudi işadamı kim? Hayırseverliği babasının hayrına yaptırdığı Zekeriyaköy’deki camiden mi geliyor? Erdoğan ile nasıl tanıştı?İstanbul Sarıyer’de Kuzey ormanlarının yanı başında bir semt Zekeriyaköy. Burası 90’ların sonlarında lüks site inşaatlarıyla birlikte kentin keşmekeşinden kaçanların tercih ettiği bir yer haline geliyor. Bir belediye iştiraki olan KİPTAŞ da 1998 yılında ormanlık alan içinde yedi blokluk konut yaptırma kararı alıyor. Aynı zamanlarda bir başka inşaat daha başlıyor bu bölgede. Yeni kurulan mahalle için bir cami. Ormanın yanı başındaki camiyi, Suudi bir hayırsever, babasının hayrına yaptırıyor. Camiye de onun ismi veriliyor: Abdullah Kadı. Açılışını 1999 yaz aylarında yıldızı parlayan siyasetçi Tayyip Erdoğan yapıyor. Erdoğan, okuduğu şiirden dolayı girdiği hapisten yeni çıkmıştır. Mağdur ve mağrur bir siyasetçidir. Yanında Yasin El Kadı’nın yakın Türk dostları da vardır; Cüneyd Zapsu ve Fatih Saraç. Babasının hayrına yaptırmışYıl 2015. Ocak ayının son cuması. Hava çok temiz, ormanın yanı başındaki mahalleye sessizlik hâkim. İstanbul’un yoğun cuma trafiğinden çok uzaklardayız, Zekeriyaköy Abdullah Kadı Camii avlusunda... Namaz için gelen yaşlı bir mahalleliye tabelayı gösterip soruyoruz, “Abdullah Kadı kimmiş biliyor musunuz?” Cevabı, “Çok bir bilgim yok ama hayırsever bir Arap işadamıymış.” oluyor. “Neden buraya cami yaptırmış?” sorumuza karşılık ise şu cümleleri kuruyor: “Herhalde hayır yapmak istediğini söylediğinde ona burayı göstermişler.” Sonra bize hayırlı cumalar dileyip içeriye giriyor. Biz de ‘hayırsever Yasin el Kadı’nın izinde yakın tarihin ve dünya coğrafyasının derinliklerinde dolaşmaya doğru ofisimize yola koyuluyoruz.Medyaya yansıdığına göre Sarıyer Zekeriyaköy KİPTAŞ konutlarındaki Abdullah Kadı Cami’sinin 1999 yılındaki açılışına Tayyip Erdoğan da katılmış.Başbakanlık korumaları niye refakat ediyordu?Son bir yılın en az Reza Zarrab kadar önemli figürlerinden biri Yasin el Kadı. Türkiye’de yatırım yapmak isteyen zengin bir Suudi işadamı olduğu bilgisinin ötesinde ne biliyoruz? İyi bir gazete okuyucusu buna ek olarak bir dönem BM ve ABD tarafından El Kaide’yi destekleyenler listesine alındığı ve mallarına tedbir konulduğunu biliyordur. Yapıl(a)mayan 25 Aralık operasyonuna dair medyada yazılıp çizilenleri okuyanlar ise bunlara ek olarak Türkiye’ye girişinin yasak olduğu dönemlerde sık sık geldiğini, bizzat dönemin başbakanının korumalarının kendisine bu giriş çıkışlarda refakat ettiğini, onu cep telefonundan direkt arayabildiğini biliyordur. Peki, zengin bir işadamına, üstelik ülkeye girişi yasak bir yabancıya başbakanlık korumaları neden eşlik eder? O korumaları ve Yasin el Kadı’yı polis niye takip eder?Her şey hafriyat kamyonları yüzünden!Aslında unutulmaya yüz tutmuş hikâyeyi tekrar gün yüzüne çıkaran birkaç hafriyat kamyonu olmuş. Her şey jandarmanın hafriyat çetelerine yönelik yaptığı bir operasyonla başlamış aslında. Malum İstanbul, kalabalık bir şehir ve trafiğe ağır tonajlı yük araçları her istediği zaman çıkamıyor. Özellikle de hafriyat kamyonları. Fakat İstanbul’da çok sayıda yeni inşaat çalışmaları vardır ve özellikle siteler, gökdelen projesi olan inşaatçılar vaat edilen sürede teslimatı yapmak için acilen hafriyatı boşaltmalıdır. Sonuçta araya hatırlı kimseler girip, kâr paylarıyla, ‘küçük’ hediyelerle kurallar esnetiliyordur. Polise ve jandarmaya (hafriyat döküm alanları jandarma sahasıdır) bu konuda ihbarlar geliyordur. İşte savcı Muammer Akkaş da bu ihbarlardan biri sebebiyle jandarma ile hafriyat operasyonu yapar. Küçük ölçekli işletmelerle ilgili operasyon sırasında Mehmet Cengiz gibi 25 Aralık operasyonu için adı geçen müteahhitlerin yanı sıra Yasin el Kadı ve Etiler Polis Okulu arsası mevzuları da geçer. Savcı hafriyat usulsüzlüklerinin ötesinde işler döndüğünü fark edince dosyaları ayırır ve işin içine polis girer. İşte dinlemeler, takipler bu sebeple başlar. Hatta operasyonun içinde yer alan polisler, takip ettikleri kişinin, Yasin El Kadı’nın, uluslararası önemini ve dönemin başbakanı için ehemmiyetini zamanla fark ettiklerinde ne kadar büyük bir işin peşinde olduklarını düşüneceklerini söyleyecektir. İlginçtir, kulislerde hafriyat operasyonunu yapan komutanın Hakkari’ye sürüldüğü konuşuluyor. Ve Yasin El Kadı’nın usulsüz para trafiğini MASAK adına rapor eden (2004) Maliye Başmüfettişi Hamza Kaçar’ın başına gelenleri (görevden alındı sonra atıldı, ancak mahkeme kararıyla dönebildi) hatırlatıp, “Yasin el Kadı’ya dokunan yanıyor.” yorumları yapılıyor. Nitekim polis ve savcıların bugünkü durumu da ortada. Enteresandır Hamza Kaçar’ın görevden alınmasında imzası bulunan (Kaçar, hazırladığı raporda, ‘çalışmam sırasında siyasi ve bürokratik engellerlerle karşılaştım’ yazacaktır.) bulunan Mehmet Ali İslamoğlu, bugün TMSF’nin yönetimini devraldığı Bank Asya’nın yönetim kurulu başkanlığına getirildi. 2013’te de el konulan Show TV’nin yeni yönetim kurulu başkanı olmuştu. ‘Babama bile kefil olmam’dan ‘kefilim hayırsever bir işadamıdır’aİşte yıllar sonra polise Yasin El Kadı ile ilgili 25 Aralık fezlekesini yazdıracak delillerin toplandığı takipler sırasında ilginç bir telefon konuşmasına şahit olundu. Mısırlı işadamı Usame Kutup ve Yasin El Kadı ile koruma polislerinin olduğu otomobil İstanbul Merter’de kaza yapıyor. (15 Şubat 2013) Polis veya ilkyardım ekipleri yerine Erdoğan aranıyor. Daha sonra bir gazeteye verdiği röportajda Usame Kutup, kazanın suikast olduğunu iddia ediyor. Kendilerine çarpanın kaçtığını da… Fakat kazaya dair tutanaklarda ortaya çıkıyor ki çarpan şoförün kimliği belli. Yine aynı polis fezlekesine göre dönemin başbakanının, Yasin el Kadı ile Türkiye’de yaptığı görüşmelerin büyük kısmı yasaklı olduğu dönemlerde gerçekleşmiş. (BM El Kadı’yı 2012’de terörizm listesinden çıkardı.) 2000’lerden beri hakkında birçok kez spekülasyonlar çıkan bir yabancı işadamı için Tayyip Erdoğan neden, “Ben Yasin Bey’i tanıyorum ve kendime inandığım gibi inanıyorum. Yasin Bey’in bir terör örgütüyle münasebet kurması, ona destek vermesi mümkün değil... Türkiye’yi seven ve burada yatırımları olan bir insan... Hayırsever olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan bir insan...” diyerek kefil olur? (Temmuz 2006’da NTV’de katıldığı bir programda söylüyor.) Ki aynı Erdoğan’a bir başka televizyon programında Ahmet Hakan, partisi içindeki bir siyasetçiye kefil olup olmadığı sorulduğunda, “Hayır, kefil değilim. Ben babama bile kefil olmam.” cevabını vermişti.Yasin El Kadı’nın 15 Temmuz 2006’da Yeni Şafak’a verdiği ve hakkında takipsizlik kararı veren Cumhuriyet Savcısına teşekkür ettiği ilan.Yasin el Kadı ile Erdoğan’ı kim tanıştırdı?Yasin el Kadı ile Erdoğan’ı, İstanbul Belediye başkanlığı döneminde, Cüneyd Zapsu tanıştırdı. O sıralarda Yasin el Kadı ile Zapsu iş ortağıdır. İkili, Mehmet Fatih Saraç, Latif Topbaş ve Korkut Özal ile birlikte 1995’te BİM’i kurmuşlardır. Burada bir parantez açmak gerekir; Zapsu ile El Kadı’nın tanışıklıkları 1992 yılına dayanıyor ve Can Dündar’ın aktardığına göre onları tanıştıran da Murat Ülker ile Mustafa Topbaş. O yıllarda Suudi sermayesiyle dindar Türk işadamları (özellikle Korkut Özal ve Eymen Topbaş’ın öncülüğünde) Al Baraka Türk’ü kurmuşlardı. Erdoğan ile Zapsu’nun tanışması ise Erdoğan’ın bir ziyaretiyle olur. O dönemlerde Zapsu, TÜSİAD’ın en genç ve sıra dışı, üstelik dindar üyesi olarak nam salmıştı ve Zapsu, Erdoğan’ın seçkin iş dünyasıyla tanışması için köprü olmuştu. Erdoğan ile Yasin el Kadı’nın da ilişkisi Zapsu’nun evindeki tanışıklıklarından sonra hiç kopmadı. Erdoğan her krizde El Kadı’nın arkasında durdu. Zapsu da uluslararası camiada destek verdi El Kadı’ya. 11 Eylül ikiz kule saldırılarından sonra Washington yönetimi ve BM’nin ‘terörün finansörleri’ listesinde Yasin el Kadı da vardı. Birçok ülkeye girişleri yasaklanmış, mallarına tedbir konulmuştu. Yasin el Kadı’nın ‘Muvaffak Vakfı’ aracılığıyla El Kaide’ye fon sağladığı öne sürüldü. El Kadı, Türkiye’deki birçok şirketteki ortaklıklarından ayrıldı. Bu şirketler arasında BİM de vardı. İşte bu süreçte Zapsu, Amerikan Savunma Bakanı Paul Wolfowitz’e El Kadı için şunları söyleyecekti: “El Kadı’yı Bin Ladin’e destek verdiği iddiasıyla suçluyorsunuz. Ama unutmayın ki, onun bağış yaptığı 1993’lerde Bin Ladin sizin adamınızdı. ABD şirketleriyle iş yapıyordu. Üstelik bu iddialarınızı doğrulayacak kanıt bulamadığınızdan hakkında dava da açamadınız ama onun iş hayatını kararttınız.”Yabancı bir işadamı gazete ilanıyla cumhuriyet savcısına neden teşekkür eder?Gelelim El Kadı’nın Türkiye’de ne iş yaptığına... Erdoğan’ın neden sık sık savunmak zorunda kaldığına... Yasin el Kadı’nın BİM dışında ortaklığı olduğu çok sayıda şirket var. Dış ticaret, film prodüksiyon, kozmetik ve gıda dağıtımı yapan şirketlerde ortaklıkları olmuş. Burada şunu da dikkate almak gerek; Türk medyasında Suudi ve Araplara karşı ciddi bir düşmanlığa varan önyargı var. Yasin el Kadı’ya biraz da bu pencereden bakıyorlar. Fakat Yasin el Kadı’nın yatırımlarına ve para transferlerine dair bir çok işlemi müfettiş raporlarına, polise ve hukuka yansımış ve hep birileri tarafından bunun üstü kapatılmış. Halbuki hukuk önünde kimsenin torpili olmadan kendini aklaması beklenir. Yasin el Kadı’nın şirketlerindeki ortakları arasında meşhur kimseler var. Latif Topbaş ve ‘Alo Fatih’ namıyla tanınan Fatih Saraç gibi. Fatih Saraç’ın El Kadı ile ilginç bir iş ilişkisi var. El Kadı kurduğu çok sayıda şirketi bir süre sonra hep Saraç’ın da bulunduğu kişilere devrediyor. Çok sayıda ve farklı sektörlerde şirketin ortağı olan Saraç’ın şimdilerde bir medya kuruluşunda yöneticilik yapmaya tamah etmesi ise ilginç.Yasin el Kadı’nın ticari ilişkilerinde ve para trafiğinde hep tartışmalı işler olmuş. Özellikle de Kemal Unakıtan’ın bakanlığı döneminde... Yasin el Kadı’nın bu dönemde vergi barışından yararlandığı söyleniyor. Bu konular o dönemlerde savcılıklara yansımış. Müfettişler raporlar hazırlamış. Hatta ilginçtir bu hararetli tartışmalar sırasında 2006 yılında cumhuriyet savcısı İdris Ermeydan takipsizlik kararı verince El Kadı, gazetelere teşekkür ilanı veriyor. Herkesin bildiği devlet sırrı!Geçen hafta Başbakanlık ofisindeki dinleme cihazlarıyla ilgili suçlanan koruma polisleri o sıralarda iki aylığına dönemin başbakanının bir misafiri için görevlendirildiklerini söyledi. Hâkim misafirin kim olduğunu sorduğunda devlet sırrı olduğu gerekçesiyle söylemediler. Halbuki bu görevlerden biri sırasında yaşanan trafik kazasına dair Mısırlı işadamı gazeteye röportaj veriyor. Araçta Yasin El Kadı’nın ve korumaların olduğunu anlatıyor. Herkes biliyor ama devlet sırrı işte. Herkesin bildiği başka devlet sırları da var El Kadı’ya dair; polis takibine takılan ve 25 Aralık fezlekesinde görüntüleri olan Yasin el Kadı ile Bilal Erdoğan görüşmeleri, Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan’ın Haliç Kongre Merkezi’ndeki görüşmeleri yine devlet sırrı kapsamına girdiği için medya tarafından haber yapılamıyor. Polisin onları neden takip ettiği de...Suudi işadamı Yasin el Kadı’nın Türkiye’deki hatırlı ortakları ve aile dostlarına dair bilinenler bunlar. Daha detaylısı devlet sırrı kapsamına giriyor. Dünyadaki para trafiğinde, yatırımlarında ise uluslararası hukuka yansımış iddialar var ama sonuçta paranın güçlü bir hatrı da var. Bu durum Suudi iş adamlarına da has değil. Paranız varsa Suudi veya İsrailli, Çinli, Amerikalı, Afrikalı olmanız farketmiyor.
↧