Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Emre Soncan: Anti-demokratik yasalar Gül efsanesine zarar verdi

$
0
0
‘Araf’ta 7 Yıl’ kitabında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı dönemini anlatan Emre Soncan, “Tarih, Gül’e Türkiye’yi fetret devrinden çıkaracak ‘Mehmet Çelebi’ olma fırsatını sundu. O ise bu ikramı, elinin tersiyle itti.” diyor.Gazeteci Emre Soncan, Elhamra Yayınevi’nden çıkan ‘Araf’ta 7 Yıl” isimli kitabında, demokrasi ile statükonun arasında kalan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görevdeki 7 yılını anlatıyor. Gül’ün Türk demokrasi hayatında önemli bir rol oynadığını belirten Soncan, son döneminde onayladığı antidemokratik yasalar ve hükümetin gayr-i hukuki uygulamaları karşısında büründüğü sessizliğin Abdullah Gül efsanesine zarar verdiğini söylüyor. Gül’ün Türk demokrasisini tek adamın avuçları arasına bıraktığını belirten Soncan, “Önünde iki yol var. Demokrasi mi yeni vesayet mi? Kararı kendisi verecek.” diyor.Kitabınızın adından başlamak istiyorum, neden Araf’ta 7 Yıl?Cennetle cehennem arasında olduğu belirtilen Araf, Abdullah Gül’ün son dönemini anlatan bir ifade. İçinden çıktığı siyasi hareketin hukuksuz uygulamaları, beraber yol yürüdüğü Erdoğan’ın anayasayı askıya alması ve bunlar karşısında Gül’ün büründüğü sessizlik. İyiyle kötünün, doğruyla yanlışın, cennetle cehennemin arasında kaldı. Ama o demokratik tepkiler vermek yerine Erdoğan’ın ve AKP’nin gayri hukuki uygulamalarını belki isteyerek belki de istemeyerek destekledi. Maalesef gayrimeşru sistemi meşrulaştıran isim oldu.Onayladığı yasalar yüzünden demokratik kimliği sorgulanan Gül, ‘noter’ eleştirilerine de maruz kaldı…AKP iktidarının ilk döneminde birçok demokratik reforma imza atıldı. Fakat son dönemde tam aksi uygulamalar başladı. Özellikle 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra siyasi iktidar ahlaken meşruiyetini kaybetti. Ayakta kalabilmek için de evrensel hukuk normlarıyla bağdaşmayan yasalar çıkardı. Gül de bu yasaları onaylayarak demokrasinin raydan çıkmasına hizmet etti. Hatırlarsanız, bazı yasalarda toplumun sempatisini kazanmıştı; şike sürecinde gelen yasayı geri çevirdi örneğin. Milletvekili maaşlarını yükselten düzenlemeyi veto etti. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna kadar bir cumhurbaşkanı gibi davrandı. Sonra ise Erdoğan’ın kafasındaki antidemokratik rejime hizmet eden bir Abdullah Gül geldi.Kısaca Cumhurbaşkanı halkı aldattı mı?Ya biz yanıldık ya da Gül’ün başka bir stratejisi vardı. Bilmediğimiz başka şeyler de olabilir. MİT Yasası, HSYK Yasası, Dershane Yasası, internete sansür getiren düzenleme… Bütün bunlara onay vermesi şöyle bir tablo ortaya çıkarıyor; ya Erdoğan ve Gül iyi polis kötü polisi oynadılar, Gül bizi iyi polis olarak kandırdı. Belki de Abdullah Gül’ü tehdit edip şantaj yaptılar. Özellikle Gezi Parkı olaylarında yaptığı açıklamalardan sonra Aydınlık Gazetesi, Gül’ün İsviçre’de hesaplarının olduğunu iddia etti. O dönemde Gül’e yakın isimlerle konuştuğum zaman gözdağı vermek için malum istihbarat teşkilatı tarafından hükümetle organize edilerek bu haberin yapıldığını söylediler.Sonuçta da o yasaları imzaladı…O zaman kitaba yazmadığım bir şeyi paylaşayım, özellikle son dönemde Abdullah Gül’ün ekibi hepimizin tahmin edeceği istihbarat teşkilatı tarafından adım adım takip ediliyordu. Yaptıkları her hareket kayda geçiriliyordu.Havuz medyası Gül’ü neden hedefe koydu? Gül-Erdoğan çekişmesinin bir sonucu muydu bu?Ülkenin tek adam sultasına doğru evrildiğini görüyoruz. Erdoğan’a yakın işadamlarından toplanan paralarla satın alındığı iddia edilen medya, bunda en büyük araç. Her gün karakter suikastları yapılıyor, Erdoğan’dan başka bir figürün etkin olmasına müsaade edilmiyor. Gül, Erdoğan’a karşı biraz muhalefet yapsaydı havuz medyasında hain, paralel ilan edilecekti. Kader arkadaşlığı yapmaları bir anlam ifade etmiyor. Gül’ün çevresindeki ekip de o dönemde şunu söylüyordu: ‘Bizim en büyük hatamız kendimize yakın bir medya oluşturamamamız. Bize destek verecek kimse yok.’ Gül de savaşmaktan korktu ve köşesine çekildi.Yüce Divan oylamasında AKP’deki firelerin Gül’ün ekibinden olduğu iddia edildi...Meclis’teki Gül’e yakın isimler Erdoğan tarafından son seçimde tasfiye edildi. ‘Gül’ün parti içinde kuvvetli bir ekibi var’ tezi çok geçerli değil. Ancak üç döneme takılan milletvekilleri var, bunların başka bir liderle hareket edeceği konuşuluyor. Gül yola çıksa üç döneme takılan isimlerin çoğu onun yanında yer alacaktır. ‘Bütün fireciler Gül’e yakın isimler’ ifadesi biraz mübalağalı geliyor.Evet, Gül birçok konuda eleştirildi ancak Devlet Denetleme Kurulu’nun yaptığı çalışmalar pek de hafife alınacak gibi değil…Devlet Denetleme Kurulu (DDK) ile Abdullah Gül’ün hakkını teslim etmek lazım. Son döneminde antidemokratik bir tavır sergilemiş olabilir ama DDK tarihi bir misyon eda etti. Yazıcıoğlu ve Özal olaylarında çok önemli bulgulara ulaşıldı. Yazıcıoğlu olayının bu noktaya gelmesinde Gül’ün bu Kurul vasıtasıyla çok büyük emeği var. DDK’nın o çok tartışmalı raporuna imza atmayabilirdi. Ama bu raporu yayınlattı. Kamuoyu vicdanında bu işin kaza olmadığı ortaya çıktı. Daha sonra bu iş devam ettirilebilirdi ancak Gül, orada frene bastı. Bunu neden yaptı? Cevabı yok.Yaklaşık iki senedir ‘çözüm süreci’ adı altında çalışmalar yürütülüyor. Süreçten önce terörle mücadele için ‘İyi şeyler olacak’ diyen Gül, bu süreci fişekleyen isim olabilir mi?Bu konuda Gül ile Erdoğan farklı düşünüyor olabilir. Gül ‘İyi şeyler olacak’ diyerek fitili ateşledi; ancak sürecin bu noktaya geleceğini biliyor muydu, emin değilim. Onu da aşan bir iş olabilir. Son dönemde süreç inisiyatifinden çıktı. Gül, bir gün Köşk’te dar bir toplantıda ‘Teröriste terörist diyemez olduk’ ifadesini kullandı. Özellikle Erdoğan’ın PKK’nın şiddet eylemlerini yeterince eleştirmemesi, havuz medyasında PKK’ya bir dokunulmazlık zırhı giydirilmesi Gül’ün milli hassasiyetlerine dokundu. Fakat burada gerekli duruşu sergileyemediği için yaşanacaklardan tarih önünde sorumludur.Hizmet Hareketi’nin yurtdışındaki okulları için yeniden bir karalama kampanyası başlatıldı. Gül bu okullara nasıl bakıyordu?Abdullah Gül, Dışişleri Bakanlığı döneminde büyükelçiliklere hem Gülen Hareketi’ne yakın okullara hem de Milli Görüş Teşkilatı’na yardım edilmesi noktasında bir talimat yazısı göndermişti. O dönemde bu tavrı çok eleştirilmişti. Cumhurbaşkanlığı süresince de yurtdışı gezilerinde Türk okullarını ziyaret ediyordu. Tayyip Erdoğan’ın Gülen Hareketi’ne karşı başlattığı şeytanlaştırıcı kampanyadan sonra suskun kalmayı tercih etti. Ancak verdiği bir mülâkatta okulların bütün bu olan bitenin dışında tutulmasını istedi. Bu, Gül’ün hanesine yazılacak olumlu bir puandır. Bununla birlikte Erdoğan’ın Gülen Hareketi’ne karşı kullandığı nefret söylemine, ülkenin birliğini temsil eden isim olarak ‘dur’ demeliydi.Kitabınızda Abdullah Gül’ün Mavi Marmara gemisinin İsrail’e gitmesine sıcak bakmadığına yer vermişsiniz. Bunu biraz açar mısınız?Abdullah Gül sessiz kaldığı için yaşanan her olayın da sorumlusudur. Mavi Marmara’nın gönderilmemesine dair bazı girişimleri oldu mu bilmiyorum ancak bu olayın savaş çıkaracağı kanaatindeydi. Hatta basına yansımayan çok daha ileri sözleri var.Hayrünnisa Gül veda resepsiyonunda ‘İntifadayı ben başlatacağım.’ çıkışıyla dikkat çekti ancak devamı gelmedi…Hayrünnisa Hanım’ın bunu devam ettirebilmesi için kocasından bir işaret alması lazımdı. Eşinin Erdoğan’a bayrak açacağını görebilse devam ettirebilirdi. Gül, hiçbir şey yapmadığı için bu açıklamanın anlamı kalmadı.Peki, Abdullah Gül yeni bir parti kuracak mı?Parti kurmayacağını bir şekilde açıkladı. Ankara kulislerinde bazı partilerin bu yüzden kurulduğu, daha sonra başına Gül’ün geçeceği iddiaları dolaşıyordu. Önümüzdeki genel seçimlerden önce siyasi bir hamle yapması çok zor. Ortada bir kongre yok, milletvekili de değil. Bu seçimlere kadar Abdullah Gül’ün eli kolu bağlı. Zaman ne gösterir onu da öngörmek mümkün değil tabii.Özetle şunu demek mümkün mü: ‘Gül bu ülke için daha iyi işler yapabilecekken, imkânları değerlendiremedi’Türkiye fetret devri yaşıyor. Kader, Abdullah Gül’e Türkiye’yi bu fetret devrinden çıkarabilecek lider olma fırsatını sundu. Kaderin kendisine adeta altın tepside sunduğu bu fırsatı elinin tersiyle itti. Gittikçe otoriterleşen bir ülkede demokrat kesimler için bir umuttu, tünelin ucundaki son ışıklardan biriydi. Maalesef dengeleri gözeterek kendi geleceğiyle ilgili kişisel hesaplar yaparak Türk demokrasisini tek adamın avuçları arasına bıraktı. Bunun vebali Gül’ün omuzlarında. Bana göre bir şansı daha var; bir demokrasi yürüyüşü başlatıp elini taşın altına koyarsa o zaman belki millet onu affeder. Bunu yapmazsa yarın tarih sayfalarında Erdoğan’ın yer aldığı sayfada ismi yazılacak. Bu da bir liderin başına gelebilecek en kötü şey.Köşk’ün perdeleri...Abdullah Gül’ün Çankaya Köşkü’ndeki günlerine mercek tutan Emre Soncan, kitabında ilginç bir fotoğrafa da yer vermiş. Kitapta fotoğrafın hikâyesi ise şöyle anlatılıyor: “Cumhurbaşkanı Gül, bir gün Tarabya Köşkü’nde hizmetlileri perde takarken görür. Fakat köşkteki hizmetli, boyunun kısa olması nedeniyle perdeleri takmakta zorlanıyordur. Bu durumu gören Gül, merdivene çıkarak hizmetlilerin şaşkın bakışları arasında perdeleri kendisi takar.”Keşke yalanlamasaydıGül, kitabınızdaki Başbuğ bölümünü yalanladı...Erdoğan kapalı kapılar ardında İlker Başbuğ’la ilgili hakaretvari sözcükler kullanarak tutuklanması yönünde talimatlar yağdırıyordu. Gül de bunu biliyordu. Bu yüzden de Erdoğan’ı samimiyetsiz buluyordu. Başbuğ’un tutuksuz yargılanması kanaatindeydi bunu da dile getiriyordu. Fakat Erdoğan, İlker Başbuğ’un tutuklanması için elinden gelen her şeyi yaptı sonra kameralar önüne çıkıp Başbuğ’un tutuklanmaması gerektiğini söyledi. Bütün bu anlattıklarım tamamen gerçektir. Gül de bunu biliyor. Keşke yalanlamasaydı. Ama yine de kendisine kırgın değilim.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue