Danışmanlıktan dışişleri bakanlığına, oradan da başbakanlığa kadar uzanan bir yol Ahmet Davutoğlu’nunki. Bahsettiğimiz sadece siyasi kariyeri elbette. Fakat bunun bir de öncesi var: Akademisyenlik dönemi. Ve o dönemin meyvesi, o meşhur kitap: ‘Stratejik Derinlik’. Peki, kitabı bu kadar meşhur kılan ne?Birazdan okuyacağınız yazı sadece bir kitap incelemesi değil. İncelenen bir kitabın sonucunda ortaya çıkmış olan yeni bir kitabın incelemesi. Daha anlaşılır olalım; Ümit Kıvanç oturmuş, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kült kitabı ‘Stratejik Derinlik’i -artık kült olarak değerlendirmemizde bir beis yoktur herhalde- baştan sona incelemiş. İsmini de ‘Pan-İslamcının Macera Kılavuzu’ koymuş. Davutoğlu’nun kitabını yazmaya uzunca bir makale olur diyerek giriştiğini lakin ortaya koskoca bir kitap çıktığını belirten Kıvanç, Davutoğlu’nu “Cumhuriyet tarihinde ilk kez iktidara yazıları, kitapları, teorileriyle ya da isterseniz akademik metin suretine bürünmüş arzuları, hırsları, tutkuları, yanılsamaları, hayalleri ve bilim kisvesi altında üretilmiş ideolojik propaganda malzemesiyle gelen bir başbakan.” olarak niteliyor. Uzunca bir sürenin ardından geçtiğimiz yaz başbakanlık koltuğu el değiştirdi. Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014 tarihinde cumhurbaşkanı seçilmesinin üzerinden birkaç hafta geçmişti ki eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, toplanan AKP kongresi sonrasında hem genel başkan hem de başbakan koltuğunu devraldı. Davutoğlu’nun siyaset arenasında görünür olmaya başlaması yeni değildi şüphesiz. Uzun bir dönem danışmanlık yapmış, daha sonra dışişleri bakanlığı görevine getirilmiş ve ‘eşine az rastlanır’ bir dışişleri politikasının mimarları arasında yer almıştı. Sonrası ise hepimizin malumu. Peki, Türkiye Cumhuriyeti’nin 37. başbakanı olan Davutoğlu’nun entelektüel arka planında neler gizli? Ümit Kıvanç’ın kitabında cevap aradığı en temel soru bu.Meşhur kitap ‘Stratejik Derinlik’İlk baskısını 2001 yılının Nisan ayında yapan ‘Stratejik Derinlik’, Davutoğlu’nun entelektüel arka planını ortaya koyan bir çalışma. Özellikle dışişleri bakanı ve başbakan olduktan sonra daha görünür olan kitabın satışlarında bir patlama gerçekleşti ve 100. baskısını yaptı. Peki, neydi kitabı bu kadar önemli kılan? Ya da bir kesimin gözünde ‘muhteşem bir entelektüel eser’ olarak değerlendirilmesini sağlayan? Ümit Kıvanç, keskin bir dille kitabı şu sözlerle özetliyor: “Sefere çıkacak ordulara okunacakmış gibi hamasetle, karşısına alıp konuşabilse ikna edemeyeceği kimse olamazmış gibi abartılı bir özgüvenle, itiraz edene kırılacağı, küseceği, çok kızacağı izlenimi uyandıran bir tutkuyla, 100-200 yıl öncesine doğru son sürat yol alan bir kervanın önünde, göğsünü rüzgâra açmış gibi coşkuyla.” Kıvanç, Davutoğlu’nun kitabında gördüğü teorik eksikliği, strateji illetine yakalanmış insanlarda görülen çarpık bakışa dayandırıyor. Ekonominin, teknolojinin ve kültürün, Davutoğlu’nun dünyasında sadece zaman zaman eksik kalmasın diye adı anılan kavramlar olarak, nerdeyse hiç yer tutmadığının altını çiziyor. Bunların hiçbirinin kendi özel dinamikleri, koşulları olan ve toplum hayatında değişik roller oynayan etkenler olmadığını; hepsinin yönetenlerin elinde bulundurduğu araçlar, hatta silahlar olduğunu vurguluyor.KİTAP, HAMASETTEN Mİ İBARET?Buradan yola çıkarak Kıvanç’ın yaptığı tespit ve eleştirilerde yer yer acımasız davrandığını belirtmemiz gerekiyor. Şu tespitinde bunun izlerini görebilmek mümkün: “Zamanla Davutoğlu’nun bilgi, bulgu ve çıkarımlarını siyaset alanına taşımaya çalışan bir entelektüel değil, kararını baştan vermiş, hedefini belirlemiş, olgu, bilgi, bulgu ne varsa bunları siyasi hedef ve hırslarının hizmetine koşan, akademisyen ve bilim adamından çok ideolog ve politikacı diye nitelenmesi gereken bir kimse.” Kitabın sonunda Ümit Kıvanç’ı memnun eden şey, Davutoğlu isminin ve özellikle ‘Stratejik Derinlik’ kitabı etrafında yaratılmış mistik atmosferin kırılması olmuş. Çünkü ortaya çıkan bu mistik hava, Kıvanç’a göre ‘bilgiyle ve hakikatle ilişkisi çok sorunlu bir toplumu, akıl-mantık dünyasından bütünüyle kopartıp tamamen başka âlemlere sürükleyebilir’. Yine yazara göre Davutoğlu’nun görüşlerinin yön vereceği bir devlet pratiği, hepimizin başına büyük belalar da açabilir: “Davutoğlu şu anda artık, öğrencilerini etrafına toplayıp hayallerini anlatan bir üniversite hocası değil. Koskoca bir devletin bütün araçlarını kullanarak hırslarının ve arzularının peşinden gidebilecek bir konumda.” Kıvanç’ın dediği gibi Davutoğlu, devletin bütün imkânlarını elinde bulunduran bir akademisyen-siyasetçi, bir başbakan. Lakin bu görevi hakkaniyetli bir akademisyen ve sosyal bilimci titizliğiyle mi yoksa hoyrat ve dik başlı bir siyasetçi kisvesiyle mi yapacak? Orasını tarih gösterecek.‘Stratejik Derinlik, müthiş bir hamaset ideolojisinin ürünü’“Ahmet Davutoğlu, sağ-muhafazakâr akademisyen, yazar-çizer çevresinden çok kişinin fazlasıyla önemsediği bir isim. Yazdıklarına ve söylediklerine muazzam derinliği olan, hayatı çözmüş bir insanın elinden çıkma metinler olarak bakılıyor. Açıkçası, kitapta da belirttiğim gibi Davutoğlu’nun bilgisi, entelektüel kapasitesi, elbette siyasî tutumundan bağımsız olarak hepimize göz alıcı görünmüştü. ‘Stratejik Derinlik’ üzerinde o kadar çok duruldu, kitap o kadar çok satıldı ve yayıldı ki, ‘Ben de bir okuyayım, ne diyor, fikir sahibi olayım’ diye başladım. Ama karşılaştığım şey, adeta bir militan siyasî hareketin propaganda broşürü gibi bir şeydi. Velhâsıl, okurken kitap üzerine bir eleştiri yazısı kaleme almayı düşündüm. Derken iş büyüdü, sadece Davutoğlu’nun dedikleriyle değil, strateji veya jeopolitik adı altında sürdürülen sahte bilimle de azıcık uğraşayım dedim. Kısacası ‘Stratejik Derinlik’; tarihi iptal eden, ‘medeniyet’ diye bir ‘öz’e ve Müslüman olmaya dayanarak, Osmanlı ve Türklüğü de araç olarak kullanıp hâkimiyet sağlanabileceği vehminin anlatımı. Ve her ne kadar konusu dışarıdaki bir etkinlik gibi gözükse de meselesi içeriye yönelik. Müthiş bir hamaset ideolojisi kurulabilir bununla. Nitekim kuruluyor.”
↧