Birçok yerde elektriğin olmadığı Suriye’de radyolar, halkın en önemli haber kaynağı haline geldi. Gazeteciler ve aktivistler de çareyi radyo istasyonu kurmakta buldu. Bu radyoların önemli kısmı Türkiye’den yayın yapıyor.“Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır”Bu sözü aklınızın bir köşesinde saklayın ve şimdi savaş koşullarının ağır şekilde hüküm sürdüğü bir coğrafya düşünün. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Çok eskilere gitmeye de. Hemen yanı başımızda henüz birkaç yıl önce başlayan bir iç savaş, bir karışıklık bu. Kimileri devrim demeyi tercih ediyor. Adı ne olursa olsun Suriye’de bilindik tabirle ‘insanlık dramı’ yaşanıyor. Ve her savaşta olduğu gibi sivillerin ellerinden sadece iş-aş değil, haber alma özgürlükleri de alınmış durumda. Bir yandan Esed rejimi, diğer yandan IŞİD ve diğer aşırı grupların baskısı medyaya, en azından ‘bir tarafın yanlısı olmayan medyaya’ hayat hakkı tanımıyor. Ama dedik ya ‘gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır’ diye...Suriye’de haber alma özgürlüğünün savaş öncesinde bile zaten yeterince zor olmasına bir de savaş koşulları eklenince iyiden iyiye iş yapamaz hale gelen gazetecilere ve aktivistlere tek bir yol kaldı. Seslerini Suriye dışından vatandaşlarına duyurmak. Bunun için de yok olmaya yüz tutan bir iletişim aracını kullanmaya başladılar: “Radyo gazeteciliği”. Merkez olarak Türkiye’yi seçen bu radyoların sayısı, yarısı İstanbul yarısı Gaziantep’te olmak üzere 10’a ulaşmış durumda. İstanbul’da Levent ve Bayrampaşa gibi iş merkezlerinde ofisleri bulunan radyolar, Suriye’de neler olup bittiği konusunda halkı bilgilendiriyor. Haber kaynakları Suriye’de bulunan muhabirleri ve birer gazeteci gibi çalışan aktivistler. Olay yerinden haber veren bu kişiler, çoğu zaman da sokaktaki vatandaşa mikrofon uzatıp neler olup bittiğini birinci elden öğrenip İstanbul’daki arkadaşlarına iletiyor. ‘Neden televizyon değil de radyo?’ sorusuna hepsinin cevabı aynı: “Suriye’de birçok yerde elektrik yok. Radyo için ise elektriğe hacet yok. Küçük bir radyonuz ve bir kalem piliniz olması yeterli.” İstanbul’daki bu radyolardan ikisi olan Al Kul ve Sout Raya ile Halep’ten yayın yapan ve yakında İstanbul’da büro açacak olan Radyo Alwan ile görüştük.Esed’e de aşırı gruplara da yaranamıyoruz, çünkü gerçekleri söylüyoruz!Radio Sout Raya’yı Levent’teki ofislerinde ziyaret ediyoruz. Bizi radyonun müdürü Firas Fayyad karşılıyor. Fayyad, yaklaşık iki buçuk yıldır İstanbul’da yaşıyor. Aslında bir film yapımcısı ve devrim öncesi ve devrim sırasında da Esed rejimini eleştiren belgeseller çekmiş. İlkinde bir ay, ikincisinde yedi ay olmak üzere iki kez hapse atılmış. Sout Raya da diğer radyo istasyonları gibi 2013’te açılmış. Radyonun hem rejimin hem de muhaliflerin kontrolü altındaki bölgelerde 14’e yakın muhabiri var. İstanbul’da 20’ye yakın kişi çalışıyor. Fayyad, sık sık, ‘Biz muhalefetin propagandasını da yapmıyoruz.’ demek ihtiyacını hissediyor. Yaptıkları işi ise tam olarak şöyle açıklıyor: “Muhalefeti desteklemek değil, muhalif tarafta olduğu için gerçek haberi alamayan insanları neler olup bittiği konusunda bilgilendirmek.” Savaştan sonra bunun en kolay yolu da radyo istasyonları olmuş. Çünkü zaten birçok bölgede elektrik bile yok. Radyo için çoğu zaman pil yeterli oluyor. Diğer bir sebep de rejim ve diğer grupların baskısı yüzünden insanların televizyon gibi medya araçlarına görüntü vermekten çok korkmaları. Radyo olmaları onların işini kolaylaştırıyor. Televizyona kimse çıkmak istemiyor ama radyoya konuşmakta korkulacak bir şey yok. Çünkü görüntü yok. Fayyad, insanların gerçek sesinden, çoğu zaman bölgeden aktarılan haberlerin halka gazete ya da dergi haberciliğinden çok daha gerçekçi geldiğini düşünüyor. Ve tabii ki daha az masraflı bir şey radyoculuk. Diğer radyo istasyonları gibi Sout Raya’ya da sivil toplum örgütlerinden ve Batı ülkelerinden gazetecilerin eğitilmesi konusunda maddi manevi destek var. Haber verirken gerçeklik, denge ve kaynak olarak belirlediği üç noktaya özellikle dikkat ettiklerini söyleyen Fayad, bu üçünden biri olmadığı zaman haberi geri gönderiyorlarmış. Zaten hem Esed hem muhalefet tarafından çok da sevilmemelerinin sebebini de buna bağlıyor Fayad: “Bir tarafın sözcüsü değiliz. Sadece gerçekleri duyurmak istiyoruz.” Sout Raya, Suriyeliler tarafından radyolarından dinlenebilirken Türkiye’den sadece internet üzerinden dinlenebiliyor. Ama en yakın zamanda burada da bir radyo alıcısı kurabilmek istiyorlar. Bunu en çok da Türkiye’de yaşayan Suriyelilere ulaşmak için istiyorlar. ‘Güneş enerjisiyle çalışan 2 bin radyo dağıttık’ Radyo Alwan’ın durumu biraz daha farklı. Onların merkezi diğerlerinin aksine İstanbul değil, İdlib. Yayına Nisan 2013’te başlayan radyonun Halep ve Şam’ın dışında Türkiye’de de muhabirleri var. Kurucusu Ahmad Al Kaddour’a ‘Diğer radyolar Suriye’de zorlandıkları için İstanbul’da ofis açıyorlar. Siz nasıl başarabiliyorsunuz?’ diye sorunca muhabirlerinin çoğunun evden çalıştığını ve gizli ofisler açtıklarını anlatıyor. Al Kaddour, bir ofis de İstanbul’da açmak istiyor. Halihazırda İstanbul’dan bildiren muhabirleri Türkiye’deki Suriyelilerin sorunlarına odaklanıyor. İstanbul’da ruhsat almaları durumunda Türkiye’de ve kamplarda yaşayan Suriyelilerin sorunlarına daha çok eğileceklerini düşünüyorlar. Ama öncelik tabii ki Suriye’de yaşananlar. Radyo Alwan’ın çoğu gençlerden oluşan 40 kişilik bir kadrosu varmış. Bunlardan yedisinin Türkiye’ye geldiğini anlatan Al Kaddour, beşinin İstanbul, birinin Adana, birinin de Antep’ten radyonun İdlib’deki merkezine haber göndereceğini söylüyor. Ahmad Al Kaddour da Radyo Alwan olarak siyasetten ziyade ‘insan odaklı’ yayın yaptıklarını ısrarla vurguluyor. Her iki tarafın yanlışlarını yeri geldiğinde söylediklerini anlatan Al Kaddour, diyor ki: “Nedenlerden ziyade sonuca odaklanıyoruz. İnsanların sorunları nasıl çözülebilir onun üzerinde duruyoruz. Bakın Suriye’de her gün 40 bin kişi gündüz atılan bombalara yakalanmamak için sabah evlerinden çıkıp akşam geri dönüyor. Daha başka birçok sorun var. Yakıt sıkıntısı çekildiğinden insanlar ısınmak için ağaç kesiyor. Ormanların da geleceği tehlikede. Sonra eğitim çok büyük sorun.” Alwan’ın kuruluş hikâyesi de diğerlerinkine benziyor: “Savaşın ardından hem aktivist arkadaşlarla hem de sivil toplum kuruluşları ile düşündük; ne yapabiliriz diye. Şu şartlarda insanlara ulaşmanın en kolay yolu radyo. Bir küçük radyo ve pil, neler olduğunu öğrenmek için yeterli.” Hatta Al Kaddour ve arkadaşları radyoyu kurarlarken halka iki bin kadar güneş enerjisiyle çalışan radyo dağıtmış. Pile bile gerek kalmayabiliyor yani. Ne dedik, gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu varmış ve bu bir gün küçücük bir kutuyla bile olabilirmiş... ‘Habercilerimizin büyük kısmı aktivistler’ İstanbul’daki radyoların en önemlilerinden biri ‘herkes’ anlamına gelen ‘Radio Al Kul’, 2013 Mart’ında tam da devrimin yıldönümünde kurulmuş. Amacı diğerlerinden farklı değil: Rejim yanlısı medya tekelini bir şekilde aşmak. Sout Raya’dan farklı olarak çalışanlarının büyük kısmını gazeteciler değil, aktivistler oluşturuyor. Nedenini, Bayrampaşa’daki bürolarında ziyaret ettiğimiz radyonun yöneticisi Yasser Kher anlatsın: “Halep’te iki muhabirimiz var sadece ama başka bir yol izliyoruz. Çok sayıda aktivist var bölgede bize haber sağlayan. Lokal ajanslardan da faydalanıyoruz. Suriye’deki durum bizi böyle yapmaya zorluyor. İnternet çok az kişide var. Aktivistler, interneti zor da olsa sağlayabiliyorlar ve bölgeden bir haber geçmemiz gerektiğinde Skype yoluyla bağlanıyoruz onlara. Bazen de onlar halka mikrofon uzatıyor ve ses kayıtlarını bize yolluyorlar.” Al Kul’un İstanbul’daki ofisinde 18 kişi çalışıyor. Aralarında farklı meslek gruplarından insanlar mevcut ama en çok okulları yarıda kalmış medya öğrencileri, mühendisler ve aktivistler var. ‘Hâlâ tehdit altında hissediyor musunuz?’ sorusuna Yasser Kher, ‘Birazdan göreceksiniz, çoğu fotoğraf çektirmek istemeyecek.’ diyerek cevap veriyor. Birçoğu hapse atılmış ve işkence görmüş olan çalışanların aileleri hâlâ Suriye’de imiş, o yüzden ‘her an her şey olabilir’ diyorlar. Devrimden önce de, devrim sırasında da aktivist olarak görev yapan Kher, kendi ifadesi ile ‘çok şükür’ hiç hapse atılmamış ama üç dört kez evi aranmış. ‘Radyo programlarınız hep haber üzerine mi?’ diye soruyoruz: “İlk başta aile ve kadınlara yönelik daha hafif programlarımız da vardı, fakat bir süre sonra fark ettik ki insanlar bunları dinlemiyor. Daha çok haber almak istiyorlar. O yüzden biz de haber ağırlıklı gidiyoruz.” Günde dört saat canlı programları var. Bu programlarda Halep, Şam, İdlib ve Hama gibi yerlerdeki aktivistlere bağlanıp ‘ne olup bittiğini’ soruyorlar. Bazen konuyla ilgili bir uzmana bağlanıp özel röportajlar gerçekleştiriyorlar.
↧