Gurbete rızkının peşinde gidenler de vardı, şehirde veya bir başka ülkede rahat yaşamaya, özgürlük bulmaya gidenler de... Bugünün dünyasında gurbet ile sıla birbirine karıştı. Fakat son yıllarda Türkiye’den gitmek isteğinin rızık veya şehirde yaşama isteğiyle pek alakası yok. Yenilerin gitmek için başka sebepleri var.“Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim dedin.Bundan daha iyi başka bir şehir bulunur elbet.Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.”Diyor Kavafis, şiirinin bazı mısralarında... Gitmek isteyenlerin, tam gidecekken kalanların, dönenlerin ya da bir daha hiç dönmeyenlerin şiiri bu. Ve bugünlerde Türkiye’den birçok kişinin hislerini dile getiriyor bu dizeler. Siz de ‘çekip gideceğim buralardan’ diyenleri duyuyorsunuzdur mutlaka çevrenizden. Ve bu sesler günden güne artıyorsa bir sorun ‘neden?’ diye. Biz sorduk. Gitmek isteyenler en çok adaletsizlikten dem vurdu. Gidenler, ‘özlesem de dönemem’ dedi. Ortak dertleri ülkenin içinde bulunduğu durumdan ümitsizlikleriydi. Her gün yinelenen ritüeller arasında ülkeyi terk etme kararlarını yinelemiş gibiydi her biri. Sabah işe giderken toplu taşımada kendine yer bulamamaktan tutun da, güvenlik içinde yürünemeyen sokaklara, kadın cinayetlerine kadar... Toplumun zaaflarını kullanan politikacılara, yolsuzluklara, adalete olan güvensizlik de sebepler arasında.Ama Kavafis şiirini şöyle bitiriyor:Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir denizbulamazsın.Bu şehir arkandan gelecektir.Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın.Aynı mahallede yaşlanacaksın,aynı evlerde kır düşecek saçlarına.Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin,sonunda başka bir şey umma.Ömrünü nasıl tüketti isen burada bu köşecikte,öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de‘Aslında gitsen de gitmesen de aynı’ mı demek istiyor ‘ille de gidin’ mi demek istiyor bilinmez. Her gün işine müthiş bir mutsuzlukla geç kalan Kavafis’e, İskenderiye’yi yaşanmaz kılan ne varsa, şimdi benzer sebeplerle memleketten gitmek isteyenler ve gidenlerin sayısı artacağa benziyor.Ödediğim vergiler beni hiçbir şeyden korumuyorTarık Mikyas, 26 yaşında bir mühendis. Mikyas’ı gitmek istemeye iten sebep birden çok. Fakat bu kararı almasındaki birçok nokta aslında tek bir nedene çıkıyor, adaletsizliğe... Hemen bir örnek veriyor: “Maaşımdan kesilen Gelir Vergisi başta olmak üzere verdiğim hiçbir vergi beni terörden, kapkaçtan, gasptan veya damperi açık bir şekilde hareket edip üst geçite çarpan kamyondan koruyamıyor.” Mikyas’a göre ideolojisini, kendi fikrini anlatmaya çalışanların hükümetle biraz ters düşünce kendini içeride bulabiliyor olması da bir başka adaletsizlik örneği. Sırf hükümete yakın diye birilerinin alakasız pozisyonlara getirilmesi de onun için bardağı taşıran son damla olmuş. Mikyas, hükümetlerin kendinden öncekilerden intikam almayı bırakıp, gerçekten adaleti sağlayacağına inandığı bir gün geri dönmek üzere ülkeyi terk etme planları yapıyor. Burada özleyeceği tek şeyin geride bıraktığı ailesi olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Aileme rağmen bu ülkeyi terk etmek istiyorsam, gittiğim yerlerde adalet vardır. Emeğimin karşılığı vardır.”Kendimi hiç olmadığım kadar evimde hissediyorumAzer Koçulu, 2011’de gitmiş buralardan. “Gitmem için o kadar çok sebep birikmişti ki; haklarımın sürekli olarak elimden alınmasına karşı hiçbir şey yapamayışımdan tutun da zorunlu askerliğe kadar…” diye anlatıyor. Giderken 23 yaşındaymış ve o yaşta kredi çekerek terk etmiş ülkeyi. Meslek lisesi mezunu ve bilgisayar yazılımları konusunda uzman. Şu anda Amerika’da yaşıyor ve oralardan şöyle bahsediyor: “California’daki Oakland şehrinde yaşıyorum ve kendimi hiç olmadığı kadar ‘evimde’ ve hiç olmadığı kadar ‘huzurlu’ hissediyorum.”Koçulu, ülkeden gitme anını ise şöyle anlatıyor: “Sevdiğim bilim adamlarının, yazarların hapse atılması, hatta sokak ortasında öldürülmeye layık görülmelerini bir araya getirince, dünyanın daha demokratik bir bölgesinde, kendimi daha evimde hissedeceğimi düşündüm ve Türkiye’den ayrıldım.”Koçulu, ‘Ne olursa bir gün geri dönersiniz?’ diye sorduğumuzda şöyle cevap veriyor: “Herkesin özgürce, barış içinde, baskı görmeden ve kandırılmadan, birbirine güvenerek, eşit yaşadığı bir toplum olduğumuz zaman hiç düşünmeden dönerim.”Koçulu’nun oralarda Türkiye’ye dair özlediği şeyler var. “Kedileri, çay ocaklarını, ara sokakları, pazarları, otobüse binmeyi, balıkçıları, kitapçıları, sokak müzisyenlerini, doğup büyüdüğüm coğrafyayı bir bütün olarak seviyorum ve özlüyorum, özleyeceğim…” diyor ama şimdilik özlese de dönmeyeceğini söylüyor.12 ülke gördü ve artık gitmek istiyor19 yaşındaki Ozan Uyanık, gitme kararını neredeyse çocuk yaşta almış. Endüstri mühendisliği 1. sınıf öğrencisi olan Uyanık, 11 yıldır eskrim sporuyla ilgileniyor. Uyanık, bir süredir milli takım kadrosunda. Bu sayede onlarca ülke gezme imkânı bulan Uyanık, “Türkiye’yi terk etme isteğimin bu noktada başladığını rahatlıkla belirtebilirim.” diyor. Gezme imkânı bulduğu birçok ülkede refah seviyesi, en önemlisi de insana verilen değerin daha fazla olduğunu ve Türkiye’nin bu seviyeye ulaşması için uzun yıllara ihtiyacı olduğunu fark etmiş. Olur da bir gün giderse memleketteki idaresizlik sorunu çözülene kadar dönmek istemiyor ve diyor ki: “Gideceğim ülkede, burada olmayan ‘eşitlik, adalet, refah ve huzur’ kavramlarını gerçek anlamlarıyla bulacağıma, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşam süreceğime inanıyorum.”En azından çalışma şartları düzelse...Onur Şimşek, Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi. Onun buraları terk etmek istemesinin en büyük sebebi, insanların kendisinden farklı herhangi bir düşünceye tahammülsüzlüğü. En son yerel seçim sonuçlarının da bu ülkede hiçbir farklılığın barınmayacağı fikrine alıştırmış onu. Ve ülkeyi terk etmeye karar vermiş. Şimşek, en azından çalışma koşulları düzelirse dönebileceğini söylüyor. Buralara dair aklına gelen tek özlemi, “Bilmem… Belki Türkçe konuşmayı özlerim.” oluyor. Kosova’yı terk edip Türkiye’ye geldi ama...Duygu Mumci’nin hikâyesi ise biraz farklı. Çünkü o zaten bir ülkeyi terk etmiş. Kosova uyruklu Mumci, Türkiye’ye üniversite eğitimi için gelmiş. “Aslında Kosova’dan şartları daha iyi diyerek gelmiştim Türkiye’ye. Ama artık buralarda da ne kendime ne de ileride sahip olmak istediğim çocuklarıma dair iyi bir gelecek göremiyorum. Ve ben burayı da terk edip bir Avrupa ülkesine gitmek istiyorum.” diyerek anlatıyor terk etme isteğini.Hiçbir şey beni geri döndüremezÇağlar Çetin, “Gitmeyi başaranlardanım.” diyor. 36 yaşında ve kimya mühendisi. İzlanda’da çalışıp, yüksek lisans eğitimine de devam ediyor. Giderken onu tetikleyen şeyi tek nedene sığdıramıyor. Ama en çok, “Kişisel özgürlüklerin özellikle son dönemde kısıtlanması.” diyor ve devam ediyor: “Ben giderken bu kadar vahim değildi. Şimdiki duruma bakıyor ve iyi ki terk etmişim diyorum.” Çetin’e de, “Bir gün geriye döner misiniz?” diye soruyoruz, şöyle cevap veriyor: “Hiçbir şey beni geri döndüremez. Türkiye’nin artık geri dönülemez şekilde yozlaştığını düşünüyorum. Cehaletin erdem haline geldiği, bilgisizliğin ve bilim düşmanlığının ülkenin can damarlarını idare ettiği bir yer Türkiye. Böyle bir ülkede sağlıklı nesil yetiştirebileceğini zannetmiyorum. Kültürümüzün güzelliklerini de yanıma alarak daha özgür yerlerde yaşayacağım hayatımın geri kalanını.” Memlekete dair özlemini ise şöyle özetliyor: “Türkiye’nin çok zengin bir kültürü var. Bunu da gittiğim yerde yaşatmak için elimden geleni yapıyorum.”Bardağı taşıran son damla, haksız atamalar20 yaşındaki Kubilay Arslan’ın ülkeden ayrılmak istemesinin gerekçesi üç yıl önceye dayanıyor. Yani lise yıllarına. Arslan, lisede fazlasıyla yozlaşmış, kendi çaba ve zamanı yoksa hiçbir şey öğrenemeyeceği, özetle eğitmek yerine cahil bırakan bir sistemin içinde olduğunu fark etmiş. Ve eğitimine yurtdışında devem etme kararı almış. Yolsuzluklar kendi ifadesiyle Arslan’ın midesini bulandırmış. Bardağı taşıran son damla ise artan işsizlik, kendi mesleğini yapamama, üniversite okumanın ateş pahası olması ve KPSS’siz bakan akrabalarının atamalarının yapılması. Adalet yüksek okulunu kazanmasına rağmen maddi sıkıntılar sebebiyle eğitimine ara vermek zorunda kalmış. Gitme hayalini gerçekleştirirse bir daha asla dönmeyi düşünmeyen Arslan, “Buruşturulmuş bir kâğıdı ne kadar düzeltirseniz düzeltin, asla çizgileri geçmez. Etnik kimliklerle dostça yaşamayı öğrenemiyoruz. Erkeklerimize, kadınlara nasıl davranması gerektiğini öğretemiyoruz. İslam’ın namaz kılıp oruç tuttuktan sonra, işyerine gidip vergi kaçırmak olmadığını kafamıza sokamıyoruz. Bunlar yüzünden gitmeyi çok istiyorum.” diyor.Adalet tarafsız işlerse geri dönerimEran Eranoviç,33 yaşında, İngilizce işletme eğitimi almış, ardından da turizm işletmeciliği alanında yüksek lisans yapmış. Sıra askerliğe geldiğinde karar vermiş yurtdışına gitmeye. Bu kararını hemen yerine getiremese de en azından iş başvurularında uluslararası bağlantıları olan firmaları seçmiş. Nihayet bu seçimleri sonuç vermiş. Altı yıllık iş deneyiminin dört yılı Kiev ve Dubai’de geçmiş. Bu dört yıl, onun bundan sonrasını yurtdışında geçirme kararını perçinlemiş. Eranoviç, gitme kararının nedenlerini şöyle sıralıyor: “Yakın gelecekte ülkeye dair inancımı yitirdim. Nasıl sebepler saymalıyım bilmiyorum ama; hukuksuzluk, yolsuzluk, eşitsizlik, adam kayırma benim için ilk sırada. Bunun yanında insan hakları, özellikle kadın hakları konusunda çok umutsuzum. Şehircilik ve çevre duyarlılığının insan için değil de rant için yapılıyor olması. Uyanıklığı saygısızlıkla birleştirip marifet sayanların sayısının artması. Bunların düzeleceğine dair umudum, inancım yok artık.”Ne olursa ülkeye geri dönersiniz? sorusuna Eranoviç, şu cevabı veriyor: “Bir gün insan odaklı bir yönetim iktidara gelir ve adalet sistemi tarafsız işlerse, unutulan iyi hasletlerimiz hatırlanırsa, belki bu içimizden bir türlü atamadığımız gitme arzusunu azaltır.”Eranoviç, gittiğinde özleyecekleri arasına ailesi, arkadaşları ve yemekleri sayıyor ve şunları ekliyor: “Gideceğim yerde daha insanî koşullarda yaşayacağımı düşünüyorum. Bu konu hakkında aylarca yazıp konuşabilirim ama şimdilik sadece gitmek istiyorum.”
↧