Yeni yargı paketi, her geçen gün gözaltına alınan ‘makul şüpheli’lerin artmasıyla gündemden düşmek bilmiyor. ‘Yeni Türkiye’ galiba, gazeteciden yapımcıya, senaristten öğrenciye hatta kendi halindeki vatandaşa kadar herkesin ‘makul şüpheli’ ilan edildiği bir yer. Ancak suçumuz bununla sınırlı değil. Siz bir de ‘İç Güvenlik Paketi’ çıkınca görün daha neler olacağımızı.Kobani protestolarının yapıldığı Ekim 2014’te 38 vatandaşın hayatını kaybetmesiyle başladı her şey. Protestolardan sonra Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, güvenlik güçlerinin elini güçlendirmek için ‘kapsamlı bir iç güvenlik reformu’ planladıklarını söyledi. Akabinde, 14 Ekim 2014 tarihinde bir grup AKP’li milletvekili, TBMM Başkanlığı’na ‘Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Teklifi’ adı altında arama, dinleme, el koyma ve savunma hakları gibi konularda değişiklikler içeren bir teklif verdi. Teklifin ne olduğunu tam anlamadan, AKP hükümetinin Meclis’e sunduğu yeni yargı paketi daha kanunlaşmadan ‘makul şüphe’den ilk gözaltı haberleri geldi. 17 Ekim sabahı, Adana’da gazeteci-yazar Aytekin Gezici, ‘makul şüphe’ ile evi aranarak gözaltına alındı ve ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Gerekçe olarak yazdığı kitap ve attığı tweetler gösterildi. Bu olay herkesi şaşırttı. Çünkü hâlâ yürürlükteki kanunlara göre vatandaşların ev ve işyerlerinin aranması ile ilgili hâkimden karar çıkartabilmek için ‘somut delil’ şartı gerekiyor. Fakat Meclis’e sunulan yeni taslağa göre ‘makul şüphe’ duyulması, arama kararı için yeterli görülüyor. Bu gözaltı haberi şaşırtmakla kalmadı, uzun süre gündemden düşmeyecek ‘makul şüphe’ meselesinin de ilk adımı oldu. Derken Başbakan Ahmet Davutoğlu, 21 Ekim’deki grup toplantısında Avrupa basınını ‘Türkiye otoriterleşiyor diye yaygara yapmamaları’ konusunda uyardı ve Avrupa ülkelerinden örnekler vererek atılacak adımları anlattı. Davutoğlu, özgürlük-güvenlik dengesinin aşıldığını, artık bunun da ötesinde ‘özgürlük-güvenlik uyumuna’ geçildiği müjdesini verdi! İktidara göre müjde olan bu değişiklik, Türkiye’de keyfî uygulamaların sadece başlangıcıydı.gazeteci, yapımcı, öğrenci dinlemiyorBu açıklamaların ardından, aramalara ‘somut delil’ yerine ‘makul şüphe’ şartı getiren, hükümete karşı suçlarda tek hâkimin kararıyla telefon dinlemesine vize veren yargı paketi Meclis’te henüz onaylanmışken, ‘makul şüphe’den gözaltı haberleri artmaya başladı. 14 Aralık’ta Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Samanyolu TV Grup Başkanı Hidayet Karaca, Tek Türkiye dizisi senaristi, yapımcısı, asistanı ve polis müdürlerinin de aralarında bulunduğu 31 kişi, ‘makul şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağrıldı, gözaltına alındı. Dizi ekibi ve Ekrem Dumanlı serbest bırakıldı. Ancak dizi senaryosundan tutuklanan Hidayet Karaca ile beraber 4 kişi cezaevine gönderildi.19 Aralık 2014’te Eskişehir’de adliye binası içinde hasta tutukluların serbest bırakılması için eylem yapacakları iddiasıyla biri kız 4 üniversite öğrencisini ‘makul şüpheli’ olarak polis gözaltına aldı. Gözaltına alınırken ‘Hasta tutsaklar onurumuzdur’ diye slogan atması engellenen öğrenciler, polis merkezine götürüldü. Bu olayın üzerinden çok geçmeden bir makul şüphe olayı da Bolu’dan geldi. Başbakan Davutoğlu Bolu’yu ziyaret edeceği için şehirde güvenlik çemberi oluşturuldu. Bolu’da okuyan Halkevi yönetim kurulu üyesi Özge Muslu, öğrenci kolektifleri üyesi Duygu Buruş ve Gülcan Aydoğan arıza yapan televizyon kumandasını değiştirmek için evlerinden çıktıkları sırada gözaltına alındı. Öğrenciler, ‘makul şüphe’ gerekçesiyle karakola götürüldü.Takvimler, sorunlarla dolu 2014’ün son günlerini gösterirken, bir gözaltı haberi daha geldi. Bu kez gazeteciliğe ara vermiş olan, iletişim ve medya danışmanlığı yapan Sedef Kabaş, ‘makul şüpheli’ seçilmişti. 17-25 yolsuzluk ve rüşvet dosyasını kapatan savcı ile ilgili attığı tweet sebebiyle, evinde arama yapıldı, bilgisayarına, telefonuna el konulduktan sonra gözaltına alındı, ardından serbest bırakıldı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bunun üzerine ‘makul şüphe’ kavramının en çok gazetecilere uygulanacağı yolundaki kuşkularının arttığını belirten bir açıklama yaptı. Ancak gelin görün, yaşananlar, meselenin sadece iktidara ve yasal olmayan icraatlarına karşı muhalif duruş sergileyen gazeteciler, işadamları, akademisyenlerin değil; neye göre ‘şüphe’li olunduğunu anlamadan tüm Türkiye’nin birer ‘makul şüpheli’ ilan edilmesi, sindirilerek susturulmak istenmesi olduğunu gösteriyor.Seni seçtim ‘makul şüpheli’Görünen o ki, ‘makul şüphe’ gözaltıları her geçen gün artacak. Ama çoğu insanın hâlâ makul şüphenin ne olduğu konusunda bir fikri yok. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) arama yapabilmek için ‘somut delillere dayanan kuvvetli şüphe’ ibaresi ‘makul şüphe’ ibaresi ile değiştirildi. Hukukçular bu değişikliğin birtakım ihlallere kapı açacak nitelikte olduğunu düşünüyor. Peki ‘makul şüphe’ ne diye soracak olursanız, doğrusu tanımı pek akıl alır cinsten değil. “İlgili kişinin suçu işlemiş olmasının mümkün bulunduğu hususunda objektif bir gözlemciyi iknaya yeterli vakıa ve bilgilerin mevcudiyetini varsayar.” ‘Somut delillere dayalı kuvvetli şüphe’ ibaresinin ‘makul şüphe’ye nazaran daha güçlü şüphe sebeplerini aramayı gerektirdiği bir gerçek. Şu anki düzenlemenin ‘arama’ tedbirinin uygulanması bakımından kişilere ‘keyfîliğe’ karşı daha üstün bir himaye sağlayacağı kuşkusuz. Hal böyleyken, daha bir yıl dolmadan, her yönüyle bir ‘geri adım’ olarak görülen bu değişikliğin siyasi saik içerdiği, üstelik hiçbir bir boşluğu doldurmadığı konusunda hukukçular hemfikir. Bunların yanı sıra, taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma tedbiri genişletiliyor. CMK’da düzenlenen ‘İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması’, ‘gizli soruşturmacı görevlendirilmesi’ ve ‘teknik araçlarla izleme’ tedbirleri kapsamına, ‘devletin güvenliğine karşı suçlar’ ile ‘anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar’ eklenmek isteniyor. Bu değişiklik, devletin kendisini koruma refleksinin bir girişimi olarak yorumlanıyor.Son söz AYM’deÖngörülebilir hukuk, iktidar eliyle yavaş yavaş yok edilirken, hukukçular Anayasa Mahkemesi’nin bu yargı paketine ‘dur’ demesi gerektiği kanaatinde. AYM ise aramalara ‘somut delil’ yerine ‘makul şüphe’ şartı getiren, hükümete karşı suçlarda tek hâkimin kararıyla telefon dinlemesi yapılmasına vize veren son yargı paketini gündemine aldı. AYM, paketteki bazı maddelerin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle CHP’nin yaptığı başvurunun üzerinden sekiz gün geçtikten sonra konuyu görüşme kararı aldı. CHP’nin ‘iptal ve yürütmeyi durdurma’ istemi kapsamında paket gözden geçirilecek.İktidarın güvenliği vatandaşın özgürlüğünün önündeYard. Doç. Mehmet Karlı (Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi): Atılan ve atılması planlanan adımlar kapsamlı. Hepsi birbirini tamamlayarak karanlık bir resim oluşturuyor. AKP’nin mantalitesine bakılırsa istikamet otoriterleşme. Başbakan bu adımların özgürlük-güvenlik uyumu içinde yapıldığını söylese de, eli özgürleşen güvenlik güçleri, kamu görevlileridir. Hakları, özgürlükleri kısıtlananlar ise vatandaşlardır. Güvenlik güçlerinin ve iktidar sahiplerinin güvenliği yurttaşlarının özgürlüklerini galebe çalmış görünüyor. AKP kendisi için istediği hakları yurttaşlardan esirgiyor. AKP, 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmalarının sürdüğü günlerde insan haklarını hatırlayıp arama şartları, savunma hakları gibi bazı alanlarda düzenlemeler yaptı. Bu soruşturmalar akamete uğratılıp, HSYK seçimleri de kazanıldıktan sonra, aynı düzenlemeler geri getiriliyor. Yanlış teşhisler, yanlış tedaviler doğuruyor. Yasaklarla, daha fazla polis şiddetiyle, sosyal medyayı kapatarak sosyolojik gerçeklerle mücadele edilemeyeceği artık görülmeli.Ülkeyi bir de iç güvenlik paketi çıkınca görünMakbul vatandaş olmaktan başka bir şey yapmayan insanların bir anda ‘makul şüpheli’ ilan edilmesi ya da edilecek olmasında son söz AYM’de. Ancak daha sırada iç güvenlik paketi var. Yargı paketinin onaylanmasıyla, aramaların kolaylaştırılması, avukatların soruşturma dosyasına ulaşım hakkının kısıtlanması, soruşturma sırasında el koyma yetkisinin genişletilmesi, dinleme, gizli soruşturmacı kullanma ve teknik takip yetkilerinin genişletilmesi, polisin olaylara müdahale yetkisinin artırılması gibi birtakım hukuku zora sokacak uygulamalar iç güvenlik paketinin kabul edilmesi durumunda daha da pekişecek. Meclis İçişleri Komisyonu’nda bu hafta görüşülecek paket ile içişleri bakanı ve valilere olağanüstü hal (OHAL) yetkisi veriliyor. OHAL ilanı Anayasa’nın 120. maddesinde düzenleniyor ve ‘MGK’nın görüşü, cumhurbaşkanı başkanlığındaki Bakanlar Kurulu’nun kararı’na bırakılıyor. Ancak bu tasarı kanunlaşırsa OHAL yetkisi illerde vali, toplumsal olayların birkaç ili kapsaması halinde ise içişleri bakanında olacak. Tasarıda vali veya bakanın aldığı karara aykırı davrananlara üç aydan bir yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Arama, gözaltı ve atamalarda keyfîliklerin önü açılıyor. Valiler, istediği kişi ve gruplarla ilgili anında gözaltı işlemi yaptırabilecek. Savcıdan ziyade valilerin onayının ardından gözaltı süresi 48 saatten 4 güne kadar çıkarılabilecek. Bu uygulamayla ‘gözaltı dönemlerinde geçmişte yaşanan kayıpların artabileceği’ belirtiliyor. Zira gözaltına alınan şüphelilerin müvekkili ve aileleriyle görüşme süreleri de kısıtlanabilecek. Tasarı, fişlemelere de alenilik kazandırıyor. Özellikle otel kayıtları ve seyahat firmalarıyla yapılan işlemler, kurumlar tarafından günübirlik kayıt altına alınacak, günün sonunda istenirse kolluk birimlerine aktarılacak.
↧