Derin Sarıyer, hem ünlü bir tasarımcı hem de müzisyen. Geçtiğimiz günlerde yayınladığı single çalışmasıyla dinleyicilerin beğenisini kazandı. Sarıyer için tasarımda da müzikte de önemli olan; anı yaşamak ve içinde hakikat barındırması.Derin Sarıyer, ülkemizin önde gelen mobilya tasarımcılarından. Ünü çoktan Türkiye’nin sınırlarını aştı, uluslararası alanda da adından sıkça söz ettiriyor. Onun ismini bugünlerde çok farklı bir kulvarda da duymaya başladık. Uzun yıllardır müzikle ilgilenen Sarıyer’in geçtiğimiz günlerde yayınladığı ‘Güzel Şeyler Söylemek İsterdim’ isimli single çalışması dinleyicilerin beğenisini kazandı. Tasarım ve müzik dolu bir hayat yaşayan müzisyen, yakın bir zamanda albüm yayınlayıp sahneye çıkmak istiyor. Derin Sarıyer ile müzik, tasarım ve hayata dair bir söyleşi gerçekleştirdik.Müziğe olan ilginiz nasıl başladı?Müzik dinlemeye, müzikten duygulanmaya, neşelenmeye ve üzülmeye eğilimli biriydim. Babam eve çocukken bir mandolin aldı. 14 yaşında Saint Joseph Lisesi’nde okurken akustik gitar aldım. Bir sene boyunca dersler aldım. Kendi şarkılarımı bestelemeye başladım. Türkçe ve yabancı birçok şarkı dinledim.Beatles size büyük ilham kaynağı olmuş…Evet. Beatles’ı çok seviyorum. Onlarla ilgili önemli bir altyapım oluştu. Hatta ben Fransızca eğitim alıyordum. Şarkı sözlerinin üzerine çok gitmekten bir süre sonra İngilizcem Fransızcamdan daha iyi olmaya başladı. Beatles’in ilk dönemi kolaydır ama sözler gitgide zorlaşır. Beatles üzerine çok eğildim. Lisede bir grubumuz vardı. Birlikte müzik yaptık.Ünlü bir mobilya tasarımcısısınız aynı zamanda. Bu alana ilginiz nasıl oluştu?Mobilya tasarımı aile mesleği. Bizim evde mobilyalar sürekli değişirdi. Ben de küçük aklımla bunu normal bir şey sanırdım. Arkadaşlarım bizim eve gelip gitmeye başladıkça ve mobilyaların farklı olduğunu söyleyince ben de bunun farkına vardım. Babamın yanına gide gele konuyu öğrenmeye başladım. Çekirdekten yani. Yaz tatillerinde babamın yanında çalışırdım. Sonrasında işler gelişti ve mesleğim haline geldi. Şu anda Derin Design’in ortağıyım.Profesyonel olarak müzik yapma süreci nasıl gelişti peki?Günün birinde şarkılarımı insanlarla paylaşacağımı biliyordum. Bu duyguyu içimde hep taşıdım. Bu da beni hep heyecanlandırıyordu. Severek yaptığım bir mesleğim vardı ama yine de müzik hep benimleydi. Bugün yaptıklarımdan pişman olmayacağım bir noktaya geldim. 22 yaşında yaptığım bir demoyu şu anda yayınlamam. 39 yaşına geldiğimde artık zamanı geldi ve bu şarkıları paylaşmalıyım diye düşündüm.Müziğin tasarıma, tasarımın müziğe etkileri nasıl oluyor?2014 yılında yaşıyoruz. Hayatı anlamlandırmak istiyorsak bugünü yani şimdiyi anlatmam gerek. Geçmişe çok fazla anlam yükleniyor bence. Bir de geleceğin verdiği teselli ve umuda fazla yönelmek ve geleceği tasarlamakla ilgili düşünceler var. Ben bunları bugünle yüzleşmemek adına küçük kaçış noktaları olarak görüyorum. Biz bugünü yaşıyoruz. Zamanı anlatmak gerek. Tasarıma bakış açım bu. Müzikle bu düşüncenin arasında bir bağ var, hakikat ve gerçeklik barındırmasıyla ilgili. Fazlalıktan arınmış saf hali.Müzik yaparken en çok nelerden ilham alıyorsunuz?Öncelikle müziğin kendisinden aldığım ilhamlar var. Müzik dinliyorken tamamen konsantre olur, birçok şeyden alamadığım manevi tatmini alırım. Dinlediğim birçok şeyden etkileniyorum. Bir derdi olup kendi tavrıyla anlatan ozanlardan çok etkileniyorum ve bu duygu çok hoşuma gidiyor.Müzikal olarak hedefleriniz neler?İçsel bir hedefim var. Ne olursa olsun hayatımın sonuna kadar şarkı yazmak ve yayınlamak istiyorum.Bir gün hayatınızda müzik daha ağır basarsa tasarımdan vazgeçer misiniz?Benim hayatımda olmazsa olmazım, yapmazsam kendime ihanet edeceğimi düşündüğüm iki şey müzik ve tasarım. Birisi için diğerinden vazgeçmem. İkisini birbirinden ayıramam. Müzikle ilgili bir şey yapıyor olmak tasarıma olan bağımı da şevkimi de artırıyor. Birbirini destekliyorlar. Müzik için tasarımdan, tasarım için müzikten vazgeçmem.Bu piyasanın içinde kendinizi nereye konumlandırıyorsunuz?Bağlarım ve tanıdığım insanlar var. Ancak bu konuda bağımsız bir ruhum var. Yaptığım müzikte de böyle bir şey var. Ne içindeyim ne de büsbütün dışındayım bu dünyanın.Geri dönüşler nasıl?17 yıldır mobilya tasarımına emek veriyorum. O camianın içinde benim ismim de geçer. Öncelikle bu camia için sürpriz oldu. Olumlu ya da olumsuz eleştiriler bence yüksek bir frekanstan geliyor. Çok abartılı övgüler ve yergiler de var. Bunları gerçekçi bulmuyorum. Beni tanımayan insanların yaptığı yorumlar daha samimi ve saf.Sizi yakın zamanda sahnelerde görebilecek miyiz?Bir mekânda çıkabilecek donanıma ve altyapıya sahibiz. Şu an yayınlanmış şarkım az. Bilinen şarkıları çalıp sahneden inmek istemiyorum. Cover yapmaya da çok sıcak bakmıyorum. Sahnede kendi şarkılarımı seslendirmek istiyorum..Oğlum yaptığım işten mutlu olsunBir yaşında bir oğlum var. O büyüdüğü zaman benimle ilgili olarak, ‘bu adam gerçekten bunu yapmak istiyormuş, içinden geliyormuş ve üstüne gitmiş. Kendine göre bir müzik kariyeri yapmış’ demesini çok istiyorum. Benim meselem biraz kişisel. Milyonlarca insana ulaşacağım, herkese sesimi dinleteceğim şeklindeki büyük hedef gibi görünen istekler, bana küçük gibi geliyor. Büyük hedef insanın kendisiyle ilgili bir durum bence.Tasarımda oryantalist bakışa karşıyımYurtdışında ünlü bir tasarımcıya nasıl bir tasarım olmalı diye sorduğunuzda, ‘Tasarım evrenseldir.’ diyor. Aynı kişi Türkiye’ye geldiğinde, ‘Kendi kültürünüze eğilin.’ diye açıklama yapıyor. Buradaki oryantalist bakış, insanın moralini bozuyor. En kötüsü de o bakışı burada içselleştiren ve bunun gerçekten böyle olduğuna inanmak. Maalesef bu yanlışa düşen arkadaşlar var. Tabii ki ilham alabilirsin ama insan, hayallerine ket vuramaz. Asıl kafa yorulması gereken düşünce de nasıl inovasyon yapabiliriz sorusudur. Benim gençlere tavsiyem bu. Elbette kendi kültürümüzü reddetmiyoruz ama bizi tutan bir şey yok. Hayaller sınırsız. Bu oryantalist bakış açısıyla değil, evrensel düşünmeliyiz.
↧