Slaven Bilic, Beşiktaş’taki başarısından dolayı takdir toplarken renkli kişiliği, ilginç davranışlarıyla da gündemde. O sadece Siyah Beyazlıların değil tüm futbolseverlerin gözdesi haline gelirken futbol üzerine düşüncelerinin önemini de fark ettik. Özellikle ‘yıldız futbolcudan iyi teknik adam olmaz’ şeklindeki basmakalıp söze getirdiği yorum epeyce zihin açıcı.Slaven Bilic, ülkemizdeki ikinci sezonunda kendini herkese sevdirmeyi başardı. O, 6 yıllık Hırvatistan Milli Takımı döneminden sonraki Rusya serüvenini erken noktalayıp Beşiktaş’a geldi. Hukuk okumuş bir rokçu olarak ilginç özelliklere sahip biri, Hırvat hoca. Sıcakkanlı kişiliği, sıradışı davranışlarıyla sadece Beşiktaşlıların değil neredeyse memleketin en sevdiği adamlardan biri durumuna geldi.Bilic’in bir dergiye verdiği röportajda söylediklerini konu etmek istiyorum bu yazıda. Çünkü bizim memlekette bitmez-tükenmez boş konuşma konularından birine getirdiği yorum zihin açıcı nitelikte. Basmakalıp biçimde anlatılan bir konuyla ilgili sözleri, futbola bakışımızdaki yavanlığı ve kısırlığı da ortaya koyuyor aynı zamanda. Futbol üzerinde düşünmenin ne olduğunu çok iyi anlatıyor.Tam olarak nasıl söylediği çok önemli değil hatta sözlerin önemli yönleri çeviride kaybolmuş da olabilir. Kendisinin yıldız bir futbolcu olmadığını kabullenmesinin yanında bugün Beşiktaş’ın teknik direktörü olabilmesinde bunun önemli bir payının bulunduğunu söylemesi çeşitli bakımlardan çok önemli. Yıldız bir futbolcu olmadığı için oyun üzerinde futbolculuk yıllarından itibaren çok düşündüğünü söylüyor Bilic.Bu da bizi ‘yıldız futbolcudan iyi teknik direktör olmaz!’ sözü üzerinde düşünmeye götürüyor. Futbolla ilgili sayılamayacak kadar çok basmakalıp laflardan biri bu. Gerçekten de dünyada ve Türkiye’de yıldız futbolcuların önemli bölümü teknik adamlıkta başarı sağlayamadı. Tamam, bu kadarını anlamak zor değil. Peki, bu niye böyle? Bunca yıldır bu memlekette futbol üzerine yazılmış hemen herşeyi bulup okumaya çalışmış biriyim. Onbinlerce sayfa yazı ve yorum içinde bu konu üzerinde düşünüldüğüne dair en küçük bir bilgiye bile sahip değilim. Sürekli aynı cümle tekrarlanıyor ama önü arkası yok. Yıldız futbolcudan iyi teknik direktör olmaz! O kadar... Nedeni, niçini, nasılı, bir açıklaması bulunmuyor.İlk kez bu konuda Bilic’in dişe dokunur birşeyler söylediğini görüp zıpladım! Yaklaşık olarak diyor ki: Ben vasat bir futbolcuydum. O nedenle oyunculuk zamanında bile futbol üzerinde çokça düşünürdüm. Neyi iyi yapamıyorum? Daha iyi olmak için ne yapmam gerekir? Takım oyunuyla ilgili olarak nelere dikkat etmeliyim. Arkadaşlarımla uyumumu nasıl geliştirebilirim?.. Konunun öteki yönünü de atlamıyor: Yıldız futbolcu oyunla ilgili olarak pek düşünmeye gerek duymaz. Çünkü gerekli olan hemen herşeyi rahatlıkla yapabilir. İyi çalım atar, pas verir, şut çeker, gol atar. Bunları herkesten iyi yapabilmesinin yanında niye böyle olduğu üzerinde düşünmez. Ancak teknik adamlık döneminde bunlar ve başka bir yığın sorunla karşılaşır ve sıkıntı çeker.Başarılı olanlar da az değilİşte budur! Yıldız futbolcuların iyi teknik direktör olup olamamasıyla ilgili olarak 50 yıldır işittiğim ya da okuduğum en önemli sözlerin bunlar olduğunu söyleyebilirim. İyi bir teknik adamın en önemli vasıflarından biri, futbol üzerinde düşünmektir.Ayrıca istisnalar da yok değildir. İşte futbol tarihinde gelmiş geçmiş en iyi 10 oyuncu arasında rahatlıkla gösterilebilecek olan Cruyff, Beckenbauer ve Zico’nun teknik direktörlüklerinin başarılı olmadığını kim söyleyebilir? Özellikle Beckenbauer’in Dünya Kupası kazanmışlığı varken… Cruyff’un bugünkü Barcelona’nın temelini atan adam olduğunu kim inkar edebilir?Bitmedi, bizim memleketin şu anda en önemli üç teknik adamını Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş diye sıralamamıza pek kimse itiraz edemez. Onlar aynı zamanda memleket futbolunun bugüne kadar yetiştirdiği en büyük yıldız futbolcular arasında da yer alır. Demek ki bu basmakalıp lafın sadece istisnaları var demekle kalamayız, pek doğru bir değerlendirme gibi görünmediğini bile rahatlıkla söyleyebiliriz.Futbolun buna benzer pek çok boyutu üzerinde çok az düşünülen ama inanılmaz derecede çok konuşulan bir ülkede yaşıyoruz. Bu, ‘ne yapalım, biz böyleyiz’ diye geçiştirilebilecek bir konu değil. Bugün futbolda yaşadığımız çıkmazların temelinde böyle bir düşünme yetersizliğinin bulunduğunu inkar edebilir miyiz? Bunu anlamadan hiçbir yere varamayız. Bilic de bize bunu anlatıyor.Hayır, onun kimseye ders vermek gibi bir derdi yok. Sadece kendisinin nasıl teknik direktör olduğunu ve Beşiktaş’ın başına gelmesini sağlayan sürecin nasıl işlediğini anlatıyor. Bunu, “Yıldız olsam Beşiktaş’ın başına geçemezdim” şeklinde ifade etmiş olması da çok önemli değil. Bize futbol üzerinde düşünmenin ne kadar farklı ve yararlı bir durum olduğunu göstermesi önemli. Centilmenlik kaç para eder! Veli Kavlak’ın Adana Demirspor maçındaki hareketi sadece geçen haftaya değil bu sezonun Ziraat Türkiye Kupası’na da damgasını vuracak kadar güzel ve önemliydi. Yetiştiği ülke olan Avusturya’da belki çok da üzerinde durulmayacak türden doğal bir sporcu yaklaşımını ortaya koysa da trafikte yol verme gibisinden durumlar nedeniyle rahatlıkla insanların öldürülebildiği bir ortamda onun yaptığının değeri ve önemi tartışılmaz.Nitekim sonrasında hemen bize özgü tartışmalar başladı. Efendim, Veli böyle bir hareketi derbi maçta yapabilir miydi de bilmem neydi… Kendilerini herkesten akıllı ve önemli sanan bu sosyal medya maymunları hemen sahneye çıkıp muhteşem fikirleriyle bizleri etkilemeye çalışıyor. Yazıp söyledikleri de hep böyle saçmalıklar. Böylesine güzel bir hareket karşısında söyleyebilecek iyi bir sözüm yoksa susayım bari diyebilenler bile çok az.Ülke ortalamasının çok ötesinde gerçek bir centilmen olan rahmetli Özhan Canaydın’ın bu konuda çektiği çilenin yakın tanıklarından biri olarak, Veli’nin davranışını buradan ayakta alkışlamayı görev sayıyorum. Onun gibilerin varlığı bu zehirli ortamı güzelleştirmeye yeter mi bilmiyorum ama hiç değilse derin bir soluk almamızı sağlıyor...
↧