Gümüşdere, İstanbul’un kuzeyindeki hâlâ tarım yapılan nadir köylerinden biri. 1920’li yıllarda Selanik’ten mübadele ile gelen yaklaşık üç yüz aile bu köyde yaşıyor.Dedelerinin topraklarını ve doğdukları evleri geride bırakan ikinci kuşak burada yeni bir hayat kurmuş. Tarımla uğraşan ailelerin tek geçim kaynağı köyün yakınında bulunan vadideki arazi. Köye ilk yerleştiklerinde Türk sinemasının vazgeçilmez çöl sahneleri bu kumluk alanda çekilmiş. Şimdi taşınan toprakla bir tarım vahası. Her ailenin yaklaşık bir buçuk dönüm arazisi var. Devlet tarafından kendilerine kiralanan bu arazilerde kışlık ve yazlık sebze üretimi yapıyorlar. Organik olarak hayvan gübresi ile üretilen ürünlerin çoğu Sarıyer pazarında satılıyor. Ailelerin tek geçim kaynağı olan bu topraklar ise birçok kez yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalmış. Köylüler, “Bir türlü bizi rahat bırakmadılar. Önce İSKİ bu alana arıtma tesisi yapmak istedi. Sonrasında köyün işlettiği Gümüşdere Plajı’na el koyuldu. Şimdi de 3. köprü güzergahı yakınında olması nedeniyle büyük şirketlerin iştahını kabartıyor.” diyor. Şenay Akgün“Biz mübadele ile buraya yerleştik. 5 kişilik bir aileyiz. Çocuklarımdan birisi üniversitede diğeri lisede okuyor. Ben Zekeriyaköy ve Sarıyer’de pazara çıkıyorum. Bilinçli tarım yapabilmek için gübre konusunda özel eğitim aldım. Benim dışımda da eğitim alan arkadaşlar var. Avrupa’da organik tarımcılık yapılan çiftçilerin farklı fonlarla desteklendiğini duyuyoruz. Biz sadece makul bir fiyatla zaten bizim işlettiğimiz toprakların bize satılmasını istiyoruz.” Ramazan Armut“Tarım bizim tek geçim kaynağımız. Çocuklarımı üniversitede okutabiliyorsam buraya borçluyum. 1,5 dönümlük bir arazi bizim hayata bağlanmamızı sağlıyor. 57 yaşından sonra bu toprak elimizden alınırsa ben ne yaparım?” Süleyman Aslan“Buradaki her aile gibi ben de tarımla uğraşıyorum. 7 kişilik bir ailem var. 53 yaşındayım, ürettiğimiz biber, lahana, pazı gibi sebzeleri satarak geçimimizi sağlıyoruz. Hiçbir destek olmadan, vergilerimizi ödeyerek bu kumluk alanı üretim yapılan verimli bir araziye dönüştürdük. Her karışında buradaki insanların alın teri var. Özelleştirmeye karşıyız, bu topraklarda emeği olan insanlara verilmesini istiyoruz.” Vedat Kasap“Burası bize atalarımızdan kaldı. 1,5 dönüm arazi üzerinde mevsimine göre pazı, maydanoz, ıspanak gibi sebzeler üretiyoruz. Kendimiz Sarıyer pazarında satıyoruz. Biz 4 kişilik bir aileyiz. Çocuklarım okuyor, buradan kazandığım parayla onların ihtiyaçlarını karşılıyorum. 3. köprü’nün inşaatından sonra özelleştirme ile topraklarımız elimizden alınır diye korkuyoruz.“ Fikret Semerci “Çocuklarım da dahil olmak üzere 6 kişi buradan ekmek yiyor. Tamamen organik olarak ürettiğimiz sebzeleri satarak geçiniyoruz. 1,5 dönüm üzerine kurulu seramızı bu duruma getirinceye kadar 50 bin liraya yakın para harcadık. Tohumlarımız bile kendimizin. 56 yaşındayım, eğer bu alan özelleştirilirse ailecek aç kalırız.”
↧