1995’te ‘Sen Türkülerini Söyle’ albümüyle yaşanan heyecan dalgasına şahidiz. ‘Bahar gözlüm’ diye derinden gelen sesin sadeliği pop istilası altındaki dimağları yumuşatırken, Yavuz Bingöl’ün de macerasının başlangıcı oldu. “Acıların hüznü var hep gözlerinde/ Haydi sil gözlerini ağlama annem”den Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan’ın yuhalatılmasını değerlendirmeye uzanan bir hikâye Bingöl’ünkü.Bir ülkenin tarihini bir şarkıyla sürebilirsiniz. “Sen Türkülerini Söyle”, 1986 yapımı bir Şerif Gönen filmi. Kadir İnanır başrolde, cezaevinden çıkıp sürgüne gitmeye hazırlanan bir siyasi tutukluyu canlandırıyor. Fonda Tolga Çandar’ın sesi, “Sen türkülerini söyle ve gülümse küçüğüm/ Çünkü sesinin ırmağıyla/ Yeşerecek hasretin bozkırları.” 1995’te karşımıza bir albüm adı olarak çıkacak, henüz tanınan genç bir isim, Yavuz Bingöl. Popun egemenliğini ilan ettiği dönemde genç bir adamın sadelikle söylediği türküler büyük ilgi toplayacak. O dönem, aynı zamanda türkülere de iade-i itibar dönemi. Eşkıya filminde Erkan Oğur’u, ‘Fırat Ağıdı’nı hatırlayın. 2009’da ‘Sen Türkülerini Söyle’ müzisyenlerin kıyasıya çarpıştığı bir yarışma. 23 yıllık bir dönüşüm. 1986’ya geri dönelim. Beyazıt Öztürk Genç Bakış’ta anlatıyor: “1980’de Türkiye’de ihtilal olunca, ben orta 2’de falandım. Birçok evde kitap yakıldığı gibi bizim evde de kitaplar yakıldı. Nerede yakıldı? Banyo kazanında. Bedri Rahmi Eyüboğlu ile köpüklendim, Jean Paul Sartre ile kurulandım, Nazım Hikmet ile durulandım.” Dertli günlerin bir sonu var. 12 Eylül’ün de. Kütüphaneler termosifonlara doldurulur, şehrin isli havasına yanık sayfalar karışırken, bize umudu hatırlatan şarkı öyle söylüyor: “Gömdüğümüz kitaplar çiçeklenmiş/ Örgütlemişler baharı/ Karakolların önü lacivert yeşil sarı/ Örgütlemişler baharı.”Umuda Ezgi grubunun solistlerinden Yavuz Bingöl yorumlamış şarkıyı. 1964 yılında doğmuş, darbe sırasında henüz 17 yaşında. Edebiyat öğretmeni Yılmaz Bingöl ile sıra dışı bir annenin, Şah Senem Bacı’nın oğlu. Politik türküleriyle tanınsa da Şahsenem Bacı bir halk ozanı. Albüm kapaklarında yazması, üç eteği ve omzuna dayadığı sazıyla gülümsüyor. Yıllar geçse de fon hiç değişmeyecek, ‘Şah Senem Bacı ve Oğlu’ albümlerinde de Yavuz Bingöl ve annesi ortak bir sazı tutarak gülümsüyor. Annesinin izinden gidip sazı eline alan Yavuz’un şansı nerede dönüyor bilinmez. Cezmi Ersöz’ün yazısına göre, 80’lerin ortalarına kadar derdini anlatacak birilerini arayan bir genç: “Sonra otogara geldik. Yavuz, bizimle vedalaştı. Vedalaşırken şarkının içimize kattığı o garip hüznün etkisindeydik hâlâ… Onun daha çok uzun yolu vardı. Yanılmıyorsam Batıkent’te oturuyordu ve parası olmadığı için evine yürüyerek gitmek zorundaydı o soğuk gecede… ‘İstersen seni götürelim.’ dedim, kabul etmedi. ‘Belki bir araba bulurum.’ dedi. Vaktimizi almak istemiyordu. Bir süre arkasından seyrettim, boynu hafif öne eğik, karlara bata çıka gidiyordu. Sonra karanlıkta kayboldu...” 1986’da, baskıların sürdüğü günlerde Nihat Aydın ile Umuda Ezgi albümlerinde rastlıyoruz ismine. Albümler heyecan oluşturuyor, darbenin şiddeti geçmemişken, kitaplarla çiçekleri eşdeğer gören ‘Örgütlemişler Baharı’ kısa zamanda insanlara ulaşıyor. Grup sonrasında yoluna devam edecek, ilk solisti Bingöl olmaksızın albüm çıkartacak. Bingöl ile yola çıkan Aydın ise bu yılın başında kanserden hayatını kaybetti. Ve grup bir açıklama yaptı: “Sevgili Umuda Ezgi Dostları; Yakın zamanda Recep Tayyip Erdoğan’ın yapmış olduğu vizyon toplantısına katılan ve çok eskiden albümlerimizde, 21 yıl önce, yer alan Yavuz Bingöl’ün bugün bizlerle herhangi bir bağı yoktur. Olması da söz konusu değildir.” Aslında bu kopuşun ipuçları 1995’te. Yavuz Bingöl isminin yavaş yavaş duyulduğu zamanlar. Bakın resmi sitesinde ‘Bir Barış Yürüyüşçüsü’ olarak tanımladığı hayatının o günleri nasıl anlatılmış: “1995 yılı önemli bir yere sahip. Gruptan ayrılarak yolculuğuna solo olarak devam eden sanatçı ilk albümü ‘Sen Türkülerini Söyle’ ile Türkiye’nin tanıdığı bir isim olmayı başardı. ‘Sen Türkülerini Söyle’ dönemin yoz arabesk ve pop müzik ortamında Anadolu kültürünün samimi ve eşsiz duruşuyla dikkatleri üzerine çekti. Bu albümde Bingöl, şehir müziği tınılarını ustaca Anadolu ezgileriyle harmanlamayı başarmıştı. Artık Bingöl müziği takip edilen ve sevilen bir sanatçı olarak kalplerdeki yerini almıştı. Albümler, albümler, albümler Yavuz Bingöl ilk solo albümü ‘Sen Türkülerini Söyle’nin ardından birbirinden başarılı pek çok albüm yayınladı.” Devamı bir şöhret macerası. 1997, Baharım Sensin; 1998, Gülen Az; 1999, Sitemdir; 2000, Üşüdüm Biraz; 2002 Belki Yine Gelirsin; 2004 Unutulur Her Şey; 2005 Biz; 2007 Yare; 2010 Kül; 2012 Ateş. Diziler; Zerda, Karagül, Ateşe Yürümek. tiyatro, sinema... Kariyerini başka bir yere taşıyan Nuri Bilge Ceylan ve ‘Üç Maymun’ ile Cannes yolculuğu... UNESCO’nun layık gördüğü ‘barış elçisi’ unvanı. Bu serüven insanı düşündürüyor. Bir gün, bir söz. Nasıl da kıyar her şeye: “Mesela Tayyip Bey’in ölmüş anasına küfür edildiği zaman, ertesi gün o zaman Berkin Elvan’ın annesi yuhalattığı zaman… İşte o zaman sonuç ne? Yani bu çok insanî, işte duygusunu işine karıştırmak!” Artık Bingöl deyince başka şey konuşulmuyor. 2001 yılında İzmir’de bir sokağa verilen adı, yerini Berkin Elvan ile değiştirdi. Gülsüm Elvan 5 kuruşluk tazminat davası açıp, “Biz seni dünyaya getiren o güzel kadını tanırız, ellerinden öper, önünde saygıyla eğilir ve olur da bir haddini bilmez ona dil uzatırsa bedenimizi siper ederiz. Sen yine de o onurlu ve güzel kadına laf etme şerefsizliğini gösteren bir alçak olursa, çık ve ilk konserinde beni; Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm’ü yuhalat” diyor. Yavuz Bingöl’ün türküleri kulaklardan, açıklaması gönüllerden silindi: “Tarihin ya da zamanın tam da burasında, kalbiyle, duygusuyla yaşayanlardan biri olarak ne kadar hoyratça örselensem de, selamımı verip, görmek istediğinizi değil, ‘ben’i görün, ben iktidarın ne olduğunu hiç bilmem, çünkü hayatımda böyle bir hiyerarşim ve pusulam hiç olmadı diyorum.” Bir şarkıyla bir ülkenin izini sürebilirsiniz. Bir insanın da. “Sen türkülerini söyle” bir öğüt oluyor yeri gelince.
↧