Birkaç hafta sonra 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun birinci yılı... Ufuk Yayınları’ndan çıkan ‘Babam Sağolsun’ kitabıyla gazeteci Bayram Kaya, hafızalara kazınan tarihten bugüne kadar geçen sürede neler olduğunu ve yolsuzluğun görünmeyen yüzünü ele alıyor.17 Aralık Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yapıldığı tarih olarak hafızalara kazındı. Bir yıl içinde yavaş yavaş rafa kaldırıldığını yakından izledik ve en sonunda dosya kapatıldı. Geçen hafta Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 2014 yılında Türkiye’nin ‘yolsuzluk algısı’nda rekor puan kaybederek en kötü şekilde gerileyen ülke olduğunu açıkladı. Örgütün bu yıl yayınladığı ‘Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde Türkiye, 175 ülke içinde 64. sırada yer bulabildi. 2013’te 53. sırada yer alıyordu. 17 Aralık yolsuzluk operasyonunu anlatan araştırma, kitap ve rapor çalışmalarının sayısı her geçen gün artıyor. Onlardan biri de Ufuk Yayınları’ndan çıkan, Bayram Kaya’nın ‘Babam Sağolsun’ isimli kitabı. Çalışma, geçen yıl 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla başlayan süreçten bugüne kadar gelinen noktayı bütün detaylarıyla ele alıyor.Para sayma makineleri, kasalar, ayakkabı kutuları...17 Aralık 2013’te başlatılan soruşturmanın temelini İranlı işadamı Reza Zerrab ile dönemin bakanları Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan’ın bazı yasal olmayan girişimlerde bulunduğu yönündeki şikâyetler oluşturuyordu. Ayrıca MİT tarafından Başbakanlık’a ulaşan bilgi notunda ve emniyete ulaşan ihbar notlarında; İçişleri Bakanı Güler, Ekonomi Bakanı Çağlayan ve Avrupa Birliği Bakanı Bağış, bu bakanların çocuklarının İran asıllı işadamı Reza Zarrab’dan rüşvet aldıkları ve bunun karşılığında bu kişiye devletin imkânlarını kullandırdıkları iddia ediliyordu. Gelen şikâyetlerin ardından yaklaşık iki yıl boyunca teknik ve fizikî bir takip ortaya koyan İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Türkiye’de son yılların en önemli yolsuzluk ve rüşvet çarkını gün yüzüne çıkarmak için operasyon düğmesine bastı. Yapılan incelemelerde İranlı işadamına ve yakın çevresine milyonlarca lira karşılığında Türk kimliği çıkartıldığı, AB vizesi ayarlandığı ve kaçak altınlarının bakanlık yetkisi kullanılarak İran’a aktarıldığı ortaya çıktı. Ayrıca şüphelilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda ‘ayakkabı kutularında’, ‘para kasalarında’, ‘banyo liflerinde’ bulunan milyonlarca lira ve dolar ise yapılan yolsuzluğun boyutlarını gösteriyordu.Ezelden aşinayız yolsuzluklaraİktidara geldiği günden beri 3Y politikası (yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar) üzerinde duran AKP hükümeti döneminde yolsuzluk ve rüşvet iddialarına kimse inanmak istemese de, aslında Türk insanının yolsuzluk skandallarına aşina olduğunu kitaptan öğreniyoruz. Yolsuzluğu kanıksama hali Cumhuriyet kurulduktan sonra CHP ve DP iktidarıyla başlıyor, özellikle koalisyon hükümetleri dönemlerinde yoğunlaşıyor. Bu dönemde Civangate ve Emlak Bankası, İstanbul İSKİ, Selçuk Parsadan, Türk Bank skandalı ve Bedrettin Dalan’ın imar skandalı gibi pek çok olay Türk siyasetini, toplumsal ve ekonomik hayatı derinden etkiledi. Özellikle 1998 yılında yaşanan Türkbank skandalında Korkmaz Yiğit’in yayınlanan ‘itiraf kaseti’ sonucu, ANAP-DSP-MHP koalisyonu yıkıldı, Mesut Yılmaz için Yüce Divan’a giden yol açıldı. TBMM içinde bir komisyon, kuruldu. Komisyon hazırladığı raporda Mesut Yılmaz’ı ihaleye fesat karıştırmaktan suçlu buldu.Türkiye, Afrika’dan bile gerideTürkiye’de büyük bir yolsuzluğu ortaya çıkaran emniyet yetkilileri görevden alınıp mağdur edildi. Hatta operasyon yaptıkları için tutuklandı. Dünyanın birçok ülkesinde ise geçmişte ve bugün meydana gelen yolsuzlukla mücadele olayları birer demokrasi örneğiydi. Watergate skandalı, İtalya eski başbakanı Berlusconi’nin hakim karşısına çıkması, İspanya’da kralın damadına yapılan yolsuzluk soruşturması, Uruguay ekonomi bakanının satış ihalesinde usulsüzlük yaptığı için istifa etmesi, İran’ın, Reza Zarrab’ın ‘hocam’ dediği Babek Zencani’yi yolsuzluk gerekçesiyle tutuklaması ve daha birçoğu. Bunun yanı sıra yolsuzluk sıralamasında Türkiye’nin, Afrika ülkelerinden Lesotho, Namibya, Ruanda ve Gana’nın bile gerisinde kalması durumun vahametini gözler önüne seriyor.Yolsuzluk, demokratik uluslarda daha azBayram Kaya, ‘Babam Sağolsun’ kitabında, 17 Aralık’ın medya üzerindeki etkilerini de ele alıyor. Bu tarihten sonra oluşan ‘havuz medyası’nın hadiseleri nasıl çarpıttığını, atılan yalan manşetleri, iftiraları ve olayların iç yüzünü gösteriyor. Son bir yıl içinde yaşananların özeti de diyebiliriz kitap için. ‘Yolsuzluk nedir?’ sorusuna cevap arayan ve yolsuzluğun sebeplerini irdeleyen bölüm ise bir yılın özetini daha güçlü kılıyor. Bu bölümde farklı üniversitelerden akademisyenlerin hazırladığı çalışma ve araştırmalara yer veriliyor. Mesela, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden Güzin Bayar’ın hazırladığı ‘Türkiye’de Yolsuzluk-Ekonometrik Bir İnceleme’ başlıklı doktora tezinde Dünya Bankası verileri üzerinden yolsuzluğun nasıl ölçüldüğü net olarak gösteriliyor. Muğla Üniversitesi’nden Selçuk Akçay’ın ‘Yolsuzluklar, Ekonomik Özgürlükler ve Demokrasi’ başlıklı çalışmasında ise yolsuzlukların demokratik uluslarda daha az, demokratikleşmeyi yeterince sağlayamayan ülkelerdeyse daha fazla olduğuna dikkat çekiliyor.
↧