Alevi açılımının tekrar gündeme geldiği şu günlerde, hükümet ve muhalefet partileri art arda açılım paketleri, öneriler sunuyor. Tunceli, Elazığ ve Malatya’daki derneklerin hazırladığı 12 maddelik talep listesiyle Aleviler ne istiyor? Bu talepler gerçekleşir mi? Gerçekleşirse Alevi sorunu biter mi?Alevi açılımı, 2009’da başlatılan Alevi çalıştaylarının ardından yeniden gündemde. Alevilerin belli sorun ve taleplerinin demokrasi ile insan hakları temelinde ele alınıp değerlendirilmesini amaçlayan ve yedi etaptan oluşan çalıştayların ilki 3-4 Haziran 2009’da, sonuncusu ise 28-30 Ocak 2010’da yapılmıştı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’un, Alevi açılımını geçmiş çalışmaları inceleyerek sürdürme niyetinde olduklarını, somut adımlar atacaklarını söyleyince konu yeniden gündeme geldi. Önce Hacı Bektaş Derneği’nin Hacıbektaş’ta düzenlediği Aşure Günü’ne katıldı, sonra da Dersim katliamı yıldönümünde Tunceli’yi ziyaret etti. Hükümetten gelen Alevi açılım paketi haberi, CHP’yi de harekete geçirdi. 10 maddelik çözüm paketinden oluşan bir rapor hazırlandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da TBMM Başkanlığı’na, konuyla ilgili 18 maddelik bir kanun teklifi sundu. Bir atak da MHP’den geldi. Genel Başkan Devlet Bahçeli, Tunceli’yi ziyaret etmeden önce, cemevi gerçeğinin kabulü gibi daha birçok değişiklik ve düzenlemenin yapılması gerektiğini söyledi. Hükümeti ve muhalefet partilerinin Alevilerin hakları, talepleri konusunda bu kadar yakından ilgilenmeleri, ‘Bu ilginin yaklaşan genel seçimlerle bir ilgisi olabilir mi?’ düşüncesini akıllara getiriyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Tunceli ziyaretinde Hacı Bektaş Veli Kültürünü Yayma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı ve Alevi Dedesi Ali Ekber Yurt’un sunduğu 12 maddelik talep listesi sundu. Tunceli, Elazığ ve Malatya Alevilerinin, Alevilerin Sorunları ve Çözüm Önerileri ile ilgili raporda Alevilerin talepleri sıralandı. Şimdi gelelim bu 12 maddelik talep listesinde neler olduğuna, hükümeti ya da birilerinin rahatsız olup olmayacağına, gerçekleşme ihtimaline, gerçekleşirse ‘Alevi sorunu’nun bitip bitmeyeceğine...Eşit yurttaşlık hakkı ve Alevileri ötekileştirme anlayışına son verilmesi1.Tüm yurttaşların yasalar önünde eşit olması, ayrımcı, ötekileştirici nefret söylemi içeren her türlü anlayışa karşı olduklarını ve tüm bireylerin eşit yurttaşlık hakkından yararlanması gerektiğini ifade ediyorlar. Ama günümüzde Alevi bir bakanın, müsteşarın, valinin, genel müdürün atanmamasının ötekileştirildiklerinin en bariz göstergesi olduğunu söylüyorlar. Gazeteci-yazar Cafer Solgun, eşit yurttaşlığın demokrasi olma iddiasının olmazsa olmaz gereği olduğunu söylüyor. “Bu, devletin yurttaşlar karşısındaki pozisyonunu ifade eder. Talebi, ‘Aleviler eşit yurttaşlık istiyor.’ diye özetliyor.Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması istemi2.Cemevlerinin Alevi inancının ibadet mekânı olduğunu, bugün Alevilerin tümünün cemevlerini ibadethaneleri olarak kabul ettiğini belirtiyorlar. Yıllardır söyledikleri cemevlerine inançsal statüsü tanınması, diğer ibadethanelerin yararlandıkları tüm haklara sahip olması istemini tekrar dile getiriyorlar. Erikli Baba Kültür Derneği ve Cemevi Başkanı Binali Doğan, bu talebi şöyle açıklıyor: “Nasıl cami, sinagog, havra inanç gruplarının ibadet yeriyse ve devlet koruması altındaysa, Aleviler de cemevlerini ibadet yeri olarak görüyor ve yasal statüye kavuşturulmasını istiyor. Bu, masum ve haklı bir talep. Arkasında başka bir şey aramaya gerek yok.”Sivil demokratik bir anayasa istemi3.Bu madde sadece Alevilerin değil, tüm toplumun talebi. Ancak listede bu maddeye yer vererek, Alevilerin haklarının önündeki en büyük engelin aslında 1980 darbesiyle topluma dayatılan cunta anayasası olduğu vurgulanıyor. Toplumun özgürlükçü gelişimi önünde büyük engel teşkil eden mevcut anayasa yerine toplumun her kesiminin katıldığı ve temsil edildiği yeni bir anayasanın oluşturulması talep ediliyor.Özerk Diyanet oluşturulması4.Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) anayasal kurum olmaktan çıkartılıp özerk din işleri kurumu haline getirilmesi gerektiği belirtiliyor. Her inanç grubunun eşit şekilde temsil edilmesi, inanç gruplarının belirleyeceği temsilciler tarafından oluşturulan birimlerin kendi inanç mensuplarına hizmet vermesi, bunun için her inanç grubunun inanç bütçesinden pay alması gerektiği anlatılıyor. Özerk diyanet meselesinin siyasi bir konu olduğunu söyleyen Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Doğan Bermek, “Bizi kendi sorunlarımız ilgilendirir. Devlet, Sünni-Hanefi kardeşlerimize hizmet eden diyaneti nasıl düzenleyeceğini o inanç grubuyla konuşabilir, biz böyle bir konuya müdahil olmayız. Eğer bize, gel bu DİB’e gir diyen olursa, o zaman görüş beyan ederiz. Taleplerimizi bizi ilgilendiren konularla sınırlı tutmak daha doğru olur.” diyor.Zorunlu din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması5.Çok uzun süredir yürüyüşlerin, eylemlerin yapıldığı, davaların açıldığı bir konu din kültürü ve ahlâk bilgisi derslerinin zorunlu olmaktan çıkartılıp seçmeli hale gelmesi. Ancak velinin, öğrenci üzerindeki vesayeti doğrultusunda çocuğuna istediği din ve inanç üzerinden eğitim verilmesi, bunun için okullarda gerekli altyapı oluşturulması talep ediliyor. Binali Doğan, İslam dininde dayatmacı bir anlayışın olmadığını söylüyor: “Dinin sevilerek, inanılarak yaşanması lazım. Peygamberimiz’e bile ‘Sen zorba değilsin, tavsiye et.’ deniliyor. Biz zorunlu din derslerinin kaldırılmasını istiyoruz, din eğitiminin değil. Hatta bütün dinler teolojik olarak anlatılmalı.”Alevi okullarının açılması ve akademilerinin kurulması6.Alevi İslam inancının ortaöğretimde başlayarak öğretilmesi ve yükseköğretimde bu inanca yönelik inanç önderlerini yetiştiren akademik birimlerin kurulması gerektiği söyleniyor. Doğan Bermek, inanç gruplarının kendi inanç görevlilerini yetiştireceği okullara (imam-hatip gibi dede-zakir) ve üniversitelerdeki ilgili fakültelerde kürsülere ihtiyacı olduğunu söylüyor.Alevi türbe ve dergâhlarının Alevilere devredilmesi7.Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı başta olmak üzere tüm Alevi-Bektaşi dergâh ve türbelerinin bu inanç mensuplarına devredilmesi isteniyor. “Mesela benim görev yaptığım Erikli Baba Kültür Derneği ve Cemevi, İstanbul’un fethinden önce kurulmuş. Ama sonra bu dergâhlar elimizden alınmış, tahrip edilmiş. Bu türbe ve dergâhlar, Alevi erenlerine, pirlerine ait. Biz yeni bir şey istemiyoruz, zamanında elimizden alınanı istiyoruz.” diyor Binali Doğan.Asimilasyon politikalarına son verilmesi8.Milli tarih ve İslam tarihinin, mezhepler üstü bir anlayışla doğru ve tarafsız olarak yeniden yazılması ve başka inançları yok sayma düşüncelerinden vazgeçilmesi, Alevilerin sorunlarının kendi muhatapları ile çözülmeye çalışılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Sosyolog-yazar Ali Bulaç, Sünnilerin ve Alevilerin farklılıklarının kıyamete kadar örtbas edilemeyeceğine inanıyor ve şöyle devam ediyor: “Farklılığı kabullenmek Alevileri mutlu eder, çünkü kimlikleri ancak bu sayede bir gerçekliğe tekabül etmiş olur. Diğeri, Aleviliği Sünni kazan içine atıp eritmek olur. Madem farklıyız, yapılması gereken ‘birlik içinde farklılığın zemini’ni tarif etmek olmalı.”Alevi köylerine cami yapılmaması9.Alevi köylerine cami yaptırma ve imam atamalarının durdurulması, atananların da geri çağrılması talebi var. Doğan Bermek, bu maddeyle beraber 10, 11 ve 12. maddedeki taleplerin bir sohbette dile getirilecek talepler olduğunu, Alevilerin sosyal-ideolojik ve hukuki sorunlarıyla doğrudan ilgili olmadığı düşüncesinde.Aleviler için kutsal sayılan mekânlara saygı gösterilmesi10.Yapılacak olan baraj, taş ocağı, yol vb. gibi kamu hizmetlerinde Alevilerin kutsal kabul ettiği yerlerin zarar görmemesi için gerekli hassasiyetin gösterilmesi isteniyor.Aşure Günü’nün resmî tatil edilmesi11.Aşure Günü’nün, sadece Aleviler için değil, tüm insanlık için önemli ve kutsal olduğu söyleniyor. İnsanların o günün maneviyatını daha iyi yaşaması ve günün inançsal ritüellerini yerine getirebilmesi için bugünün tatil edilmesi gerektiği anlatılıyor.500 yıldan beri devam eden kırgınlığın giderilmesi12. 3. köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesi büyük bir kırgınlık nedeni olarak görülüyor. Hem Yavuz Sultan Selim hem Şah İsmail Hatayi Türk ve İslam tarihinin iki önemli iki büyük şahsiyeti olsa da, geçmişte yaşanılan olumsuzluklara artık taraf olunmaktan kaçınılması ve bu olaylardan ders çıkarılması gerektiği belirtiliyor. Eğer İstanbul Boğazı’na yapılan bir köprüye Yavuz Sultan Selim ismi verilecekse İstanbul Boğaz Köprüsü’nün isminin de Şah İsmail Hatayi Köprüsü olarak değiştirilmesi ve iki kardeşlik ve barış köprüsüyle bu anlamsız kırgınlığın giderilmesi talep ediliyor. Binali Doğan; Şah İsmail ve Yavuz tartışmasının devam ettirilmesi taraftarı olmadıklarını söylüyor: “İnsanlar arasında soğukluk oluşturacak kişilikleri, bir yerlerde abideleştirmek iki kesim arasında yaralar açar. Israrla Şah İsmail konulsun demem. Ama daha kucaklayıcı isimler olabilir. Yunus Emre, Mevlânâ gibi. Ya da barış, Avrasya, İpek Yolu ya da insanlık köprüsü olsun, gönülleri birleştirsin.” diye düşünüyor.Talepler bu 12 maddeden ibaretse ve uygulanırsa sorun çözülürAli Bulaç (Sosyolog-yazar): Bu taleplerin İslami açıdan ters düşen ve itiraz edilecek bir maddesi yok. Hepsi Alevilerin hakları, devletin de bu hakları karşılaması icap ediyor. Çünkü Aleviler bu toplumda yaşıyor, milyonlara bağlı nüfusları var. Ülkenin ekonomisine onlar da katkıda bulunuyor. Kamu hizmetinden yararlanmak onların da hakkı. Benim listeye dair emin olamadığım tek konu, sadece Tunceli, Malatya ve Elazığ’daki Alevi dernekleri tarafından hazırlanmış olması. Türkiye’deki diğer Alevi dernekleri bu talepleri destekliyor mu, mutabıklar mı bilmiyorum. Talepleri bu 12 maddeden ibaretse, bunların yerine getirilmesi durumunda Alevi sorunu diye bir şeyin kalmayacağını, bu sorunun çözüleceğini düşünüyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti yapısında sorunlar olduğu için, bu taleplerin gerçekleşmesi ciddi reformlarla mümkün. Yeni bir anayasa yapılmasının önünde birtakım engeller var. Bu, uzun süredir gündemde ama maalesef bir türlü değişmiyor. Bugüne kadar yedi tane Alevi çalıştayı yapıldı. Beşinci ve yedincisine katıldım. Aslında Türkiye kamuoyu bu sorunun nasıl çözüleceğini biliyor. Fakat yeni bir anayasa olmadığı için çözülmüyor. Mevcut siyasi partilerin yeni bir anayasa için ellerini taşın altına koyacağına inanmıyorum.Talepler yerine getirilirse memleket batmazCafer Solgun (Gazeteci-yazar): 12 talebin tamamı çok kısa bir süre içinde yerine getirilebilir. Diğer bir deyişle bu taleplerin yerine getirilmesi halinde Türkiye’de yer yerinden oynamaz. Yani ortada ‘bu talepleri yerine getirirsek memleket batar’ denilebilecek bir şey yok. Kaldı ki bu taleplerin yerine getirilmemesinden kaynaklanan bir sorunumuz olduğunu unutmayalım. Bu taleplerin hükümet nezdinde zorlayıcı olanları, cemevlerinin ibadethane statüsünün tanınması ile DİB’in özerkleştirilmesi ve zorunlu din derslerinin ‘zorunlu’ olmaktan çıkartılması. Ancak bu taleplerin ‘zorlayıcı’ olmasının nedeni, tamamen iktidar partisinin ideolojik önyargılarından kaynaklanıyor. Devletin bütün din ve inanç gruplarına eşit mesafede durması gerektiğini kabul ettiğiniz zaman DİB’i kaldırmak ya da hepimizin sırtında taşıdığı bir devlet kurumu olmaktan çıkartmak gayet mümkün hale gelir. Cemevlerinin statüsü konusu da öyle. Kendinizi ‘din uleması’ yerine koyarsanız bu talep sizi zorlayabilir. Ancak demokratik devletin anlayış ve tutumu bu olabilir mi? Devletin görevi, bundan rahatsız veya memnun olmak değil, bunun bir ‘hak’ olarak güvencesini sağlamaktır.Bir kısmı Alevileri, bir kısmı tüm toplumu ilgilendiriyorDoğan Bermek (Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı): Öncelikle Alevi sorunu demesek de ‘inanç özgürlükleri’ sorunu desek daha doğru bir isim kullanmış oluruz. Sorunların bitmesi sadece yasal düzenlemelerle olmaz, uygulamaların kalitesi ve samimiyeti de çok önemli. Tunceli’de sunulan taleplerin bir kısmı Alevileri, bir kısmı ise tüm toplumu ilgilendiren öneriler. Alevi önerileri 2003’te 695 Alevi kurumunun (dernek-vakıf) yaptığı bir toplantıda şekillendirilmiş ve o günden bu yana da pek değişmemiştir. O tanımlar aslında Tunceli’de sunulan önerilerin de tamamını kapsar.
↧