İnsan hakları ile çocuk hakları birbirinden farklı değil. Bugünün çocuğu, yarının yetişkini. Hak kavramı gelişen çocuk, yarının demokratik ilişkiler geliştirebilen yetişkini olacak. Dolayısıyla insan haklarından önce çocuk haklarını ele alırsak insan hakları problemini tartışmayız.Türkiye’de çocuk haklarını korumaya yönelik çalışmalar 19. yüzyılda başlar. Mithat Paşa, Tuna eyaleti valisiyken çocuk ıslahhanelerine ait bir tüzük düzenler. Bu tüzük 1868’de Dahiliye Nezareti’nce (İçişleri Bakanlığı) bütün valiliklere gönderilir. 1890 yılında Sadrazam Halil Rıfat Paşa, dilenen çocukları ve düşkünleri kurtarmak için Darülaceze (düşkünler evi) kurulmasını önerir, 2. Abdülhamit’in emriyle bu fikir hayata geçirilir, dilenen çocuklara yardım eli uzatılır. Aynı yıllarda ‘Dilenciliğin Mealine Dair Tüzük’ çıkarılır.Cumhuriyet döneminde ise Medeni Yasa ile çocuk haklarının yasal bir zemine kavuşması sağlanırken, bu durumu genişletmek amacıyla tamamlayıcı nitelikte bazı düzenlemeler yapılır. 1949’da ‘Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun’ çıkarılır. 1982’de ‘Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’, 1983’te ‘Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’ yürürlüğe girer. Asıl gelişme Türkiye’nin 1990 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin imzalanmasıyla yaşanır, bu sözleşme 1995’te yürürlüğe girer. Türkiye’nin sözleşmeyi onaylamasının üzerinden tam 20 yıl geçti. Peki, bunca yılın ardından Türkiye çocuk hakları konusunda nerede? Şüphesiz çocuklarımız birtakım sorunlarla karşı karşıya: Çocuk gelinler, çocuk işçiler, istismar, şiddet… TÜİK verileri de bu konuda iç karartıyor. Verilere göre Türkiye’de bir milyon çocuk işçi var. Yüzde 45’i tarım, yüzde 24’ü sanayi, yüzde 31’i de hizmet sektöründe çalışıyor. Çalışan çocukların yüzde 49,8’i aynı zamanda okula devam ederken, yüzde 50,2’si okula gitmiyor. Çalışırken hayatını kaybeden çocuk işçiler de hadisenin bir başka boyutu. Çalıştığı otelde bacadan sızan karbonmonoksit gazıyla zehirlenip ölen 16 yaşındaki Muhammet İsa Soysal… Ekmek parası için kâğıt toplarken bir kamyonetin altında kalarak can veren 6 yaşındaki Yücel Arı… Adana’da pres makinesine sıkışıp ölen 13 yaşındaki Ahmet Yıldız… Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2003-2013 yılları arasında 227 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini, aynı dönemde 149 çocuk işçisinin iş kazası sonucu sürekli iş göremez hale geldiğini bildirmiş, 2014 yılının ilk 10 ayında da 46 çocuk işçi ölmüş.Çocuk gelin sorunu da kanayan bir diğer yara. Her yıl 40 bin kız çocuğu gelin oluyor. Gerçi Aile Hukuku Derneği Başkanı Prof. Dr. Bahadır Erdem, çocuk gelin kavramını yanlış buluyor. Ona göre gelin özendirici bir kavram ve güzel çağrışımları var. Ancak bu çocuklarımız gelin edilmiyor. 14-15 yaşındaki çocuk 30 yaşındaki biriyle evlendiriliyorsa biz buna ‘cinsel istismar’ diyoruz ve yasalar bu istismarın önüne geçecek yeterlilikte değil.Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu kurucularından Yasemin Öney Cankurtaran’ın ifadesiyle, Türkiye’de çocuk gelinler sesini çıkaramıyor. Niğde’de 13 yaşında bir kız kendini öldürdü. Norveç’te ise 13 yaşında bir kız çocuğu kendi bloguna ‘Beni evlendirmek istiyorlar. Kurtarın beni’ yazdı ve Norveç ayağa kalktı. Bizim de devlet, sivil toplum kuruluşları, toplum ve vatandaş olarak çocuk haklarına sahip çıkmamız gerekiyor.‘Bu sözleşme devletleri bağlar mı?’ diye sorarsanız cevap verelim: Evet. 54 maddeyi imzalamış bulunan devletler, çocukları ayrımcılıktan, sömürüden, istismardan ve şiddetten korumakla kendilerini yükümlü kılıyor. Çocuklara ilişkin alınacak tüm önlemlerde çocukların söz söyleme hakkı ve onlara kulak verilmesi gerektiğinin de altı çiziliyor. Çocuk Hakları Zirvesi Kalkınma Derneği Başkanı Ebrize Çeltikçi, Türkiye’nin sözleşmeyi ilk imzalayan ülkeler arasında olduğunu hatırlatıyor ve “Dikkat ederseniz Türkiye birçok sözleşmeyi kabul eder ama teoridekini pratiğe dökemez. Amerika bu sözleşmeyi hâlâ onaylamış değil. Neden? Çünkü bilinçli bir anlayışa ve kurumsallaşmaya ihtiyaç var. Şartları oluşturmadan yürürlüğe girmesini istemezler. Biz ise kabul ediyoruz ama gereklerini yerine getirmiyoruz. Çocuk hakları konusunda mehteran gibi iki adım ileri gidiyorsak bir adım geri geliyoruz.” diyor. Çeltikçi’ye göre, devletler çeşitli taahhütleri yerine getirmek için karar alıyor, meclis onaylıyor, yürürlüğe giriyor ama icracı hükümetler birdenbire ve çocuklara danışmadan karar alıyor. Halbuki artık çocuklar konuşmalı, onların da fikri alınmalı. Örneğin Ukrayna’daki öğrenciler Milli Eğitim Bakanlığı’na çok rahat ulaşıyor, müfredata konulan seçmeli dersi istemiyorsa, ‘bu ders işimize yaramıyor’ deyip başka ders koydurabiliyor ve bu değişim anında sağlanıyor. Bizde ise, ‘Çocuğun hakkı mı olur? Hak tanırsak tepemize mi çıkar?’ anlayışı hâkim. Bu konuda bütünlük yok. Fakat çocuk haklarının bilincinde olursak ve bu sözleşme uygulanabilirse Türkiye, geleceğe dönük en büyük gücünü kazanmış olur. Kaldı ki insan haklarıyla çocuk hakları birbirinden farklı değil. Bugünün çocuğu yarının yetişkini. Hak kavramı gelişen çocuk, yarının demokratik ilişkiler geliştirebilen yetişkini olacak. Dolayısıyla insan haklarından önce çocuk haklarını ele alırsak insan haklarını problemini tartışmayız. Kadınların sorunlarını çözmek istiyorsak kız çocuğunun haklarından başlamalıyız mesela.“Çocuklar kendilerine ilgilendiren her türlü politikaya katılım hakkına sahip” diyen Çeltikçi, 81 il Okul Meclisi Başkanlarından oluşan Akil Çocuk Grubu’na TBMM’de Grup Odası tahsis edilmesini öneriyor. Zira çocuklar hayatlarına ve geleceklerine ilişkin karar oluşturmada ve politika belirlemede aktif rol alabilir. Çocuk Hakları Sözleşmesi de buna izin veriyor.DEMOKRATİK ÜLKE OLMANIN YOLU ÇOCUK HAKLARINDAN GEÇİYORÇocuk ve Haklarını Koruma Platformu Başkanı avukat Figen Özbek de “Sözleşmeyi imzalarsınız ama uygulamadığınızda ne faydası var?” diye soruyor. Bir sivil toplum kuruluşu olarak sözleşmenin uygulanabilir olması için çaba sarf edeceklerini kaydeden Özbek, toplumda çocuk hakları konusunda bir bilinç olmadığını ifade ediyor. Bu durumu ülkenin ekonomi ve eğitim düzeyiyle ilişkilendiren Özbek, Türkiye’nin tam olarak demokratikleşmesi için bir sürece ihtiyacı olduğunu düşünüyor. “Çocuklarımız haklarını bilirse demokratik bir ülkede yaşama umudumuz olur.” diyor.İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Üyesi Seda Akço da Türkiye’de 23 milyon çocuk bulunduğunu ve 6 milyon çocuğun yoksulluk tehdidi altında olduğunu vurguluyor. Akço’nun ifadesiyle yoksulluk; yetersiz beslenme, öğrenme güçlüğü, eğitim hakkını kaybetme gibi sorunları da beraberinde getiriyor. Dolayısıyla çocuk hakları alanında çalışanların birinci önceliği, yoksulluğu önlemeye dair politikalar geliştirmek. Bunun yanı sıra sözleşme hükümlerini iç hukuk haline getirmek. Akço, sadece çocuktan sorumlu bakanlık kurulmasını öneriyor.Çocuk hakları uzmanı Nigel Cantwell, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin potansiyel etkileme gücünün çok yüksek olduğunu anlatıyor ve bir benzetmede bulunuyor: Bir çekiç tek başına çivi çakamaz. Çekici eline alacak ve çiviyi çakacaksın. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni de böyle algılamak gerekir. Onu alıp kullanacaksın.Çocukların haklarıÇocuk haklarına dair sözleşme, on sekiz yaşın altındakileri çocuk olarak tanımlayarak başlar. Sözleşmede ele alınan başlıca konular şunlar:Ana–babanın rolü ve sorumluluğu, bunun ihmal edildiği durumlarda ise devletin rolü ve sorumluluğuBir isme ve vatandaşlığa sahip olma ve bunu koruma hakkı.Yaşama ve gelişme hakkı.Sağlık hizmetlerine erişim hakkı.Eğitime erişim hakkı.İnsana yakışır bir yaşam standardına erişim hakkı.Eğlence, dinlenme ve kültürel etkinlikler için zamana sahip olma hakkı.İstismar ve ihmalden korunma hakkı.Uyuşturucu bağımlılığından korunma hakkı.Ekonomik sömürüden korunma hakkı.İfade özgürlüğü hakkı.Düşünce özgürlüğü hakkı.Dernek kurma özgürlükleri hakkı.Çocukların kendileriyle ilgili konularda görüşlerini dile getirme hakkı.Özel gereksinimleri olan çocukların hakları.Özürlü çocukların hakları.
↧