Bir haftalık mesaime iki kadın sığıyor. “Özür dilemeyi bilmiyoruz.” diyen Oya Baydar’ı düşünürken ikinci kez cezaevine giderken incecik silüetiyle aklıma kazınan Deniz Seki bir tarafta: “Özrün efendisi en yakınım olur, diler yoluma devam ederim.” Peki özür dilenecek ne var?The Truman Show’un hayatı mercek altına alınan oyuncusu Truman Burbank, her şeyin aslında pek de sandığı gibi olmadığını hissettiğinde, denize doğru bakar. Ne büyük çaresizlik! Denizden ölesiye korkuyorsun ve bir adadasın. Bir oyun bu. Oturup baştan sona izliyoruz. Can sıkıntımız “aman aman iyi ki” eşliğinde, bu yaşananların bizim hayatımıza ait olmadığını bilmekle gideriliyor. Tahtalara vuralım, iyi ki.90’larda televizyondan fırlayıp hayatımıza girecekmiş gibi duran klipler döneminde kırmızı puanlı şapkasıyla “Kuş uçtu uçacak” derken tanıdık onu; Deniz Seki. Şimdi orta yaşlarında. Saçında siyah kurdelesi, yüzünde derin bir keder. İki kolundan tutan olmasa oraya yığılır. Gittiği yere gitme ihtimalimiz olsa, çoğumuzun başına gelecek olan bu: Cezaevine.Oraya ilk girişi değil, daha önce 7 ay kalmıştı. Suçu tarif etmek bize düşmesin, gazete kupüründen alıntılayalım:“Özel Yetkili İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Deniz Seki’yi ‘’uyuşturucu ticareti yapmak’’ suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdığı kararının gerekçesinde, sanık Deniz Seki’nin tape kayıtları içeriklerine göre, arkadaşları adına uyuşturucu maddelerden kokain maddesini daha çok sanık Sinan Yüksel’den istediği ve böylece ‘’başkalarına vermek’’ şeklinde atılı suçu işlediğinin anlaşıldığı belirtilmişti. Davanın soruşturma aşamasında 24 Şubat 2009 tarihinde tutuklanan Deniz Seki, 2 Ekim 2009 tarihindeki ilk duruşmada tahliye edilmişti.”Cezaevine ilk girişinde adının karıştığı aşk üçgeninde kendini savunmaya çalışıyor, kırgınlığını insanlar da bilsin istiyordu. Şimdi ne hissediyordur?“Bu kadar gözyaşım olduğunu ben de bilmiyordum. Tarifi olmayan bir çaresizlik. Her şey belirsiz. Daha henüz iddianamesi bile yazılmamış insanlar var burada, tutuklu yargılanıyorlar, ne zaman mahkemeye çıkacakları belli değil, elleri kolları bağlı, bekliyorlar...”Şimdi yine Bakırköy Kadın Kapalı İnfaz Kurumu’nda. Bir masal gibi; İstanbul’un ortasında duvarlar duvarlar duvarlar ardında bir sanatçı yaşarmış. Oysa bir kâbus. O da, 7 ayın ardından cezaevine girme ihtimaliyle dehşete düşmüş, Ayşe Arman’ın ifadesiyle ağlayarak şöyle demişti:“Kokusu! Kokusu bile hâlâ burnumda. Tarif etmesi zor bir koku. (…) Orayı bilip de geri gitmek kadar kötü bir şey yok.”Hikayeyi başa saralımKendi isteğiyle, ailesi Maçka’da yaşarken, aynı şehirde, Çamlıca Kız Lisesi’nde yatılı okumuş, 5 dakika geç kalsa kızan babasının baskısını böylece hafifletmiş:“Her şey babadan gizli yapılırdı. Ben de becerikli bir çocuktum, bir sürü yeteneğim vardı, küçücük yaşımda bütün şarkıları biliyordum, dans ediyordum, kendime ait bir dünya yaratmanın peşindeydim, hayallerini kurduğum işi yapabilmenin... Ama baba engeli var, hiçbir şeye izin vermiyor, nasıl yapacağım? Bir adamla evlenir, baba baskısından kurtulursam yaparım diye düşündüm. Çünkü konservatuvara gitmek istedim, yollamadı, onu yapmak istedim olmadı, bunu yapmak istedim olmadı. Ben de şansımı denemek için birtakım başka kapılar araladım. Yanlış kapılar da aralamış olabilirim. Nitekim evliliğim öyle bir şeydi, yanlıştı, saçmaydı, yürümeyeceği baştan belliydi...”Babası küs oldukları bir zamanda vefat edecek, bunun acısını yaşadığını söylüyor. Annesi hep yanında. Başından sonuna kadar.Çocukluk yıllarında yatılı okulu seçip müzik için yollara düşen bir kadının magazin dünyasıyla tanışmasıyla 15 yıla yayılan bir serüvene tanıklık ettik. Hep beste yapan, şarkılarının sözlerini yazan sanatçı olarak tanınmak istedi ama Okan Bayülgen, Pop Star, aldığı kilolar, verdiği kilolar, Hüsnü Şenlendirici’nin bitmeyen telefonları, kaçmak isteyen Deniz Seki’nin çaresizliği, nihayet ve nihayet hepimizin gözü önünde düştüğü bir aşkta yenilmek. Televizyonlara çıkan yaralı bir eş, televizyonlardan ona seslenen yaralı bir sevgili, ikisi arasında ne duran ne çekilen bir adam.2009 yılında tutuklandığında, bazılarının “Hak etti” diye karşıladığı olay kısa zamanda bir trajediye döndü. Kim bu kadar yalnız bırakılmış bir kadının acısını görmezden gelebilir ki?Cezaevinde düzenlenen doğum günleri, paspas yaparken verdiği konserler, teyp olmadığı için koğuş arkadaşlarına ezberletilen besteler, kantinden alınan boyalarla boyanan saçlar, gelen renkli mektup kağıtlarıyla yapılan konfetiler. Ziyaret edenler, etmeyenler. Yaşayana “Topraksız Zincirlikuyu” dedirten bir yedi ay.Yavaş yavaş tırmanılan yolda, zirveden seslendiği Pop Star adayları, neşeyle söylenen şarkılar, bir aşkı sahiplenmenin heyecanı, o aşkla yaralanmanın kederi…Uyuşturucu kullanmak, temin etmek. Uzayıp giden suçlamalar, bitmeyen davalar, aktörlerini ezerken izleyicileri “Daha fazla yok mu?” diye heveslendiren bir oyun. Emsal davalarla başlayan tartışmalar; başkaları dışarıdayken, niye Deniz Seki içeride diye bitmeyen sorgulamalar. Hepsi bir soruya gelip kenetleniyor: “Bu ısrar niye?”Kendi de bu oyunun bir zamanlar parçası olan kadın, sırtına geçen dişleri fark ettikçe çırpınıyor, yine de ne bu dişlerden kurtulması mümkün, ne yem olmadan bu oyunu tamamlaması. Nişanlandığı, evlilik hazırlığı yaptığı bir dönemde hakkında çıkan “Aranıyor” haberleriyle beraber koşarak gelen kötü haberle yeni bir dönemeç. 2003’te Pop Star jüri üyeliği sırasında “Pop stardan katil olmaz. Burası Türkiye Pop Star Yarışması, Türkiye Şefkat ve Kucak Açma yarışması değil.” diyerek isyan ettiği Bayhan’a uzanıyor mikrofonlar:“Deniz Hanım’a kızgın mısınız?”Kendi akıbetini şarkılarda söylemiş Deniz Seki cezaevinde ilk günlerini geçiriyor:“Yıllara meydan savaşı/ İlan edince o cesaret/ Kin koca bir volkan olur/ Sonra da önünde eğriliverir/ Sahici her şeyin asıl rengi/ Kalbime kaç kere sorduysam/ Hep bana ismini heceledi/ Ben de inanıp ona uyduysam/ Eğer bir gün fark etmeden/ İstemeden seni kırdıysam/ Özrün efendisi en yakınım olur/ Diler yoluma devam ederim.”Başa dönelim, Truman Burbank deniz korkusunu yenip bir yelkenliye atlar, bu sahte hayattan kurtulur. Deniz Seki de çıkışında bir yelkenli bulur inşallah.
↧