Fatih Terim üçüncü kez Milli Takım’ın başına gelirken gruptaki 4 maçın 3’ünü kazanıp gelecek için umut vermiş, yaz hazırlık kampında da bu durum devam etmişti. Ancak İzlanda maçında yaşanan şokun hem İmparator’u hem de takımı epeyce hırpaladığı gözleniyor. O günden bu yana Terim ve Milli Takım kendini arar görünümde.Milli Takım’la ilgili saha içi ve dışında yaşanan olaylarda eleştirilerde bulunanların büyük bölümü Fatih Terim’i ayrı tutmaya özen gösteriyor. Sahadaki başarısızlığın yanında dışarıdaki tatsız gelişmelerle ilgili yorumlar İmparator’a genellikle teğet geçiyor. Başarısızlık için başka nedenler üretiliyor. Elbette ki Hıncal Uluç ağabeyimiz çoğu zaman olduğu gibi dobralığı da aşan söylemleriyle sahne aldı. Sık sık dostu olduğunu ileri sürdüğü ama hemen hiç görüşmediği Terim’le ilgili yenilip yutulmaz sözler etti. Ancak onun fenafillah durumu nedeniyle bu sözlerine pek de kulak asılmıyor...Peki, Terim’in gerçek durumu ne? Bu kez Türkiye Futbol Direktörü gibi sıkı bir unvanla işbaşına gelen İmparator, bu unvanın içini ne kadar doldurabildi, bugüne kadar neler yapabildi? Adeta ‘unvan büyüdü, işlevi azaldı’ diye anlatılabilecek bir durum sözkonusu. Eskiden Terim’in bulunduğu yerde ne Gökhan Töre olayı patlak verir ne de Volkan Demirel böyle bir davranışı aklının kıyısından geçirebilirdi. Bu olaylar İmparator’un karizmasını da epeyce yaralayan gelişmeler. Hatta ona bağlanan umutları ciddi biçimde kıran durumlar.Açıkçası onun unvan düşkünü filan olmadığına ben de yürekten inanıyorum. Bizim memlekette bolca olan birtakım anlamsız engelleri aşabilmek için böyle bir unvandan yararlanmayı istemiş olabilir. Fakat madem böyle bir unvan alındı, o zaman bunun bir anlamının olması gerekir. Terim bu konuda geç kaldı. 1 yılı aşan görev süresi içinde mutlaka yapılabilecek birtakım işler vardı. Onun bu noktada pek hızlı davranmadığı açıkça ortada. Kimbilir kaçıncı kez MEB ile imzalanan protokol, etkin bir çalışma sayılabilir mi?Terim, yapmayı düşündüklerini açıklama tarihi olarak Ocak 2015’i gösteriyor ve zaten o zaman görevde 1 yıllık süresinin dolmuş olacağını belirtiyor. Oysa ağustosta işbaşına geldi. O gün için buna geçici gözüyle bakılıyordu ama eylül sonunda Galatasaray’dan ayrıldı ve yeni görevine başladı. Sözleşme daha geç bir tarihte imzalandı. Terim de onu esas alıyor. Ocaktaki açıklamalarda yabancı oyuncu sayısı dışında soyut sözlerle karşılaşabiliriz. Yani ‘dağ, fare doğurdu’ durumu yaşanabilir.İyi bir kadro kurulamadı Bunlarla ilgili olarak 12 Kasım’daki Brezilya maçı gününde TRT Spor’a konuk olan Yılmaz Vural son derece iyiniyetli ve yol gösterici değerlendirmelerde bulundu. En azından, yapılması gereken işlerle ilgili daha geniş bir kadrolaşma konusunda engel bulunmadığını vurguladı. Elbette ki laf olsun diye yapılacak bir kadrolaşma değil bu. Tolunay Kafkas ayrıldığından beri kısaca Eğitim Dairesi diye anılan yerin başında kimin olduğu pek bilinmiyor. (Kimse yok demek daha doğru ama hayır şu kişi o işe bakıyor diye bir yanıt gelebilir, açık kapı bırakalım.)Yılmaz Vural’ın, Hikmet Karaman’ın boşta olduğu bir dönem sözkonusu kadrolaşma için elverişli bir imkan olabilirdi. Cüneyt Tanman ya da benzer kalitede birinin Milli Takım menaceri olarak görevlendirilmesi beklenirdi. Geçmiş dönemde önemli katkılarda bulunmuş olan Prof. Dr. Acar Baltaş ya da Prof. Dr. Turgay Biçer gibi bu işe yakın kişilerden de mentor olarak yararlanılmasının ne kadar gerekli olduğu Volkan Demirel olayında çok açık biçimde ortaya çıktı. Terim bu noktalarda geçmişte yaptıklarının gerisinde kalmış gibi görünüyor.Doğrusunu isterseniz Terim’le ilgili olumsuz gelişmeler yeni bir durum değil, 12 Ekim 2014 tarihinde yine burada yayınlanan yazımızda işlerin tatsızlaşmaya başladığını ve onun da bunlara engel olamadığını aktarmıştık. O günden bu yana geçen 40 gün içinde gelişmeler epeyce hızlandı. Bunlar arasında tek olumlu nokta dünya sıralamasında 132. olan Kazakistan’ı yenmiş olmamızdı... Volkan Demirel olayında Terim’in gerektiği gibi davranamadığı yolundaki düşünceler de yaygın. Hatta bu yüzden istifaya hazırlandığını bile söyleyenler var.Şimdi durum şu: Terim, Milli Takım’ın başına üçüncü gelişinde “iyi ki o var” denilecek bir başlangıç yaptı ama arkası öyle gelmedi. 2016’ya katılabilme konusunda herhangi bir şansımızın kalmadığı gün gibi ortada. Yani “O da yapamıyor” noktasının çok uzağında değiliz. “En küçük bir umut kırıntısı varsa sonuna kadar mücadelemizi veririz” gibisinden söylemlerin kimseyi etkilemediği açık. Puan tablosu, kalan maçlarımız ve oynadığımız futbol ortada. Yaşanan sorunlar artık tam bir bunalıma dönüşmüş durumda. Bunu aşmamızı sağlayacak lider de kendisinden bekleneni veremiyor.Şimdi beklentiler Ocak 2015’te yapılacak açıklamalara dönük. Fakat o konuda da umutlu olmak için pek neden görünmüyor. Çünkü futbolla ilgili çalışmaların gizli-saklı yapılmasını gerektirecek bir durum sözkonusu değil. Yapılan ve yapılacak işler konusunda hiç gecikmeden haber almak mümkün. Dolayısıyla bu tarihte Terim heyecan verici birtakım proje ve önerilerle sahneye çıkamazsa, kendisine bağlanan umutlar ciddi biçimde sarsılacak. Sonrasında da 28 Mart 2015’te deplasmandaki Hollanda maçının üçüncü görev döneminin sonu olabileceğine ilişkin yaygın bir beklenti sözkonusu olacak…Biliyorsunuz, kulüp takımlarında işlerin iyi gitmediği ortamlarda yöneticiler çıkıp ‘hocamızın arkasındayız’ demeçleri verirler ama en fazla birkaç maç sonra ayrılık yaşanır. Milli Takım teknik direktörü için böyle bir görev TFF yönetimine düşüyor ama gerçekte öyle birşey olmadığından o görevi sayın Cumhurbaşkanımız yerine getirmeye çalıştı. Gerçi sayın Erdoğan başarısızlıkta Terim’in bir rolünün bulunmadığını “Kendisi mi çıkıp oynasın?” diye açıkladı ama böyle bir destek de pek hayra alâmet değildir.Dolayısıyla neresinden bakarsanız bakın çanlar İmparator için çalıyor...Harika bir önlem!Sahici bir Futbol Federasyonu yönetiminin olmadığını defalarca yazmak ve söylemek zorunda kaldım. Elbette ki hiçbirşey değişmedi. Türk futbolu, tarihinin en tatsız dönemlerinden birini yaşıyor. Utandırıcı olaylar birbirini izliyor. Doğrudan kendisini ilgilendiren olaylarda bile TFF pek ortalıkta görünmemeyi yeğliyor. Eh, “Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın UEFA’dan alacağı şike cezası bizi ilgilendirmez” diyebilen biri tarafından yönetilen federasyondan ne beklenir!Efendim, işte bu çok değerli federasyonumuz şimdi de kalan 3 içsaha maçımızı Anadolu’nun çeşitli kentlerinde oynatacakmış.Aman ne muhteşem bir önlem!Bunu kim akıl etmişse kendisine yüksek fikir ödülü filan verilmeli… Hem o maçların üçünü de kazanır hem de milletçe kenetleniriz oralarda… Milli Takım’la ilgili hiçbir sorunumuz kalmaz… Aman geç kalmayın hatta UEFA’dan rica edip maçları biraz öne aldırın…
↧