Yavuz Bahadıroğlu, çocuklarına manevî değerleri daha iyi anlatmak için birçok hikâye kaleme aldı. Nurdan Damla, 55 çocuk kitabı yazdı. Haydar Ergülen, kızı için Nar Alfabesi’ni çıkardı. Aslına bakarsanız birçok çocuk edebiyatçısı, masallarını önce kendi çocukları için yazıyor.Hayatımızda zarif bir iz bırakan Cahit Zarifoğlu, çocuklarına çok düşkündü. Onlara masallar yazardı. Bir gün, “Bu masalın sonu nasıl bitsin sence Betül?” diye sordu kızına. “Ben iyi bitsin dersem iyi mi bitecek?” şeklindeki bir soruyla karşılık verdi Betül. Zarifoğlu, “Evet” cevabını verince, “Ama baba sen uydurma bir şey mi yazıyorsun? Aşk olsun, ben sahici bir şey zannediyordum.” dedi. Cahit Zarifoğlu ve kızı Serçe Kuş, Ağaçkakanlar, Katıraslan, Yürekdede ile Padişah, Gülücük, Küçük Şehzade, Motorlu Kuş derken çocukları için yazdı da yazdı Zarifoğlu. Mehmet Akif Ersoy ve oğlu Mehmet Akif Ersoy da ‘Çocuklar İçin Güzel Şiirler’ yazmıştı, dört yaşında ölen kız kardeşi Selma’yı, kızlarını ve hasta, yoksul, yaşlı kişileri konu edinmişti şiirlerinde. Sadece o değil, “Edebiyat bütün çeşitleriyle masalla başlar, masalla biter.” diyen Nazım Hikmet, çocukların hayal dünyasına uzanmış, oğlu Mehmet Nazım için masallar yazmıştı. Tevfik Fikret ve oğlu Tevfik Fikret de biricik oğlu Haluk için şiirler kaleme almış, kitaplarına onun ismini vermişti. Türk edebiyatında değil, Batı edebiyatında da benzer örnekler görmek mümkün. En bilineni ise 13 çocuk babası Tolstoy’un hikâyesi. O, çocuklarının masal ihtiyacını karşılamak için ‘Küçük Şeytan’ kitabını kaleme almış mesela.Günümüzde kendi çocukları için yazmaya başlayan ve çocuk edebiyatında marka isim haline gelenler var. 100 civarında çocuk kitabına imza atan Yavuz Bahadıroğlu, kendi çocuklarına okuyacak kitap bulamadığı için çocuk edebiyatına yönelenlerden. 70’li yıllarda piyasada bulunan çocuk kitaplarının çok melankolik olduğunu, kültürümüze ve değerlerimize ait izler taşımadığını aktaran Bahadıroğlu, kızı Aynur için küçük hikâyeler yazmaya başlamış. Yaramaz Piti isimli bir balığın maceralarını anlattığı hikâyeyi renkli iki resimle süslemiş. Ciltlemek üzere üst cebine koymuş ve işe gitmiş. Toplantıda bu kitapçığı gören arkadaşları, hikâyeyi bir solukta okumuş, “Bu hikâyeleri bütün çocukların okuması gerekiyor.” diyerek, Bahadıroğlu’nu hikâyeleri yayınlamaya teşvik etmişler. Böylece ilk çocuk kitabı çıkmış, gösterilen yoğun ilgiden dolayı hikâyelerin devamı da gelmiş.Hikâyelerinin çocuklarından izler taşıdığını anlatan Bahadıroğlu, ilk editörünün, çocukları olduğunu söylüyor. Zira o, hikâyeleri çocuklarına anlatır, onların tepkisine göre kalemine yön verirmiş.Asım’ın Nesli’ne ulaşma hasretiyle yazdığını dile getiren Bahadıroğlu, “Benim çocukluğumda tercüme kitaplar vardı. Şehir manzaralarında çan kulesi görmekten bıkmıştım. İçinde minare resimleri olan kitaplar yazacağım diye düşünürdüm. Sonra fırsat doğdu. Kemalettin Tuğcu kitaplarını okurken de ağlamaktan gözlerim şişerdi. Çocuklarıma, onları ağlatacak kitaplar okutmak istemedim. Gülsünler, gülerken manevi değerlerimizi öğrensinler istedim.” diyor. Minikler için yazmak ekstra bilinç, özen ve duyarlılık istiyorŞair Haydar Ergülen de manzum şiirlerden oluşan Nar Alfabesi isimli kitabını kızı Nar için kaleme almış. Üç yılda yazdığı bu kitabı, üç kere baştan yazan Ergülen, “Bir şiiri otuz kere yazdığım da olur ama üç yaz o kitapla uğraştım. Çocuklar için yazmak çok daha zormuş.” diyor. Ona göre minikler için yazmak ekstra bilinç, özen ve duyarlılık istiyor.Kızı Nar da kendisine yazılan bu kitaptan dolayı çok mutlu fakat bir o kadar mahcup. Ergülen, bunu kızının okuluna söyleşi için gittiğinde anlamış. Birinci sınıflara Nar Alfabesi’nden pasajlar okuduktan sonra öğretmenleri Nar’ın eliyle Ergülen’e çiçek takdim etmiş. Nar, çiçeği babasına uzatıp kaçmış. Ergülen, Nar’a bu kitabın yetmediğini anlatıyor. Yayınevinin kendisinden gençlik romanı istediğini aktaran Ergülen, “Yazmak için kızımın büyümesini bekliyorum.” diye espri yapıyor.Çocukların en sevdiği kalemlerden biri olan Birsen Ekim Özen de çocukları için istediği gibi kitap bulamayınca kolları sıvamış. Hatta ilk kitabı Sihirli Sandık’ın kahramanları Başak ve Alp, yazarın kendi çocuklarıymış. Minikler, bu kitabı ilk başta okumak istememiş, okuduklarında da “Ya anne ben böyle miyim?” diye darılmışlar bazı yerlerde. Onların incinme ihtimalini düşünen Özen, sonraki çalışmalarında çocuklarının ismini kullanmamış. Ancak tüm çalışmaları evlatlarından izler taşımış. Annelerinin kitaplarıyla büyüyen çocuklar, şimdilerde bu halden memnun. Yazarın 16 yaşındaki oğlu Alp, annesinin Vefa semti üzerine yazdığı kitaba, çektiği fotoğraflarla yardım ediyor hatta. “Çocuklarım büyüse de benim ilham kaynağım.” diyen Özen, kitaplarını hâlâ küçük çocukların beğenisine göre şekillendirdiğini söylüyor.Çok küçük yaştan beri en sevdiği oyuncağı kalem olan Nurdan Damla’nın da çocuk edebiyatıyla ilgilenmesine evlatları vesile olmuş. İki oğlu, bir kızı olan Damla, çocukları kitap okuyacak çağa gelince onlara okutacak nitelikli eserler bulamamış. “Kendi örfümüzü, âdetimizi, dinimizi, manevi değerlerimizi yansıtacak bir ihtiyaçla kaleme yöneldim.” diyen Damla, 12 yıl boyunca çocukları için yazmış. Büyük oğlu Fatih, okumayı sevmeyen bir çocukmuş fakat hayal gücü çok genişmiş. Damla, Mucizeler Tüneli adını verdiği kitabında Fatih isimli kahraman üzerinden çeşitli maceralar anlatmış. Küçük oğlu Murat’ın ise gözlem kabiliyeti gelişmiş ve hayatı çok sorguluyormuş. Yazar, Dünya Yolcusu Murat isimli kitabında Ayetü’l Kübra şerhi yapmış. Kızı Merve için de 365 Günde Peygamberim kitabını kaleme almış. Yazar, Merve’ye hikâyeleri okuyor, o beğenir ve onay verirse hikâyeyi noktalıyormuş. 12 yıl boyunca çocukları için yazan Damla, yetişkinlerin yazı dünyasına geri dönmüş artık. “İlk editörüm çocuklarım. Nerede heyecanlandılar, nerede güldüler… Bir yazar bakış açısıyla bunu fark etmek ve kitaba yansıtmak daha kolay oluyordu. Çocuklarım sayesinde 55 kitap çıktı ortaya.” diye konuşuyor.
↧