Bugün sosyal medyada var olmak sadece teknoloji heveslisi gençlere has bir olgu değil. Cumhurbaşkanı, vali, belediye başkanı dahi olsanız bir Twitter, Facebook hesabınız olmalı. Bu da sivilleşme, şeffaflaşma, demokratikleşme olarak sunuluyor. ‘Dijital Politik Fanteziler’ kitabının yazarı Itır Akdoğan, öyle olduğunu düşünmüyor.Medyanın dünyayı ‘küresel bir köye’ dönüştüreceği iddiasını ilk kez ortaya atan ünlü düşünür Marshall McLuhan, “Biz araçlarımızı şekillendiririz, onlar da bizi.” şeklinde bir söz söylemiş yaklaşık elli yıl önce. Her geçen yıl, McLuhan’ın sözünü haklı çıkardı. İletişim teknolojileri sürekli gelişti ve bizi şekillendirdi. Bunları dünya çapında kitleler kullandıkça da, toplumsal değişimle ilgili tartışmalarda bu teknolojilere yer vermemek giderek zorlaştı. Bilgi ve iletişim teknolojileri, özellikle de Twitter ve Facebook’un politik süreçlerde söz sahibi olmasıyla birlikte siyasi tartışmalarda daha fazla yer almaya başladı. Son yıllarda dünya çapında yaşanan eylemlerde bunun izlerini görmek mümkün. Itır Akdoğan, tam da bu noktadan yola çıkarak ‘Dijital Politik Fanteziler’ kitabını kaleme aldı. Siyaset ve teknoloji ortak paydasına sahip olan çalışma, ‘İnsanlar, toplumsal değişimlerde iletişim teknolojilerinin rolünü nasıl algılıyor?’ sorusuna cevap arıyor.Kitabın ismindeki ‘dijital’ ve ‘politik’ kelimelerini anlıyoruz. ‘Fantezi’ kelimesine neden yer verdiniz?Fantezi aslında kitaba başlarken aklımda olan bir şey değildi. Sonradan eklendi. Farklı insanlar ve gruplarla görüşerek verilerimi toplayıp analiz kısmına geçtiğimde, görüştüğüm kişilerin aslında var olmayan şeyleri var zannettiği çıktı ortaya. Bunun da kavramsal karşılığı fanteziydi. Bunu kullanmamda ünlü sosyal bilimci Lacan’ın da payı var tabii.Nedir kitabın temel derdi?İletişim araçları eskiye oranla hayatımızda çok daha fazla yer alıyor. Bununla ilgili basit sonuçlara varabiliriz fakat daha derin incelemelere ihtiyacımız var. Toplumla iletişim teknolojileri arasındaki ilişki ne boyutta? Gündelik hayatımızda ve toplumsal değişimlerde ne tür rol oynuyorlar? Teknoloji, insanları değiştirdi demektense insanlar bu değişimi nasıl algılıyor sorusunu sormak daha mühimdi benim için. Derdim; insanların, politik yaşamın değişiminde ve eylemlerde iletişim teknolojilerinin rolünü nasıl algıladığına ilişkindi.Nasıl algılıyor?Fanteziler kuruyorlarmış meğer. Teknolojinin siyasi süreçlerle olan ilişkisini, kurumsal siyasetle ilgili kişilere sorduğumuz zaman aldığımız cevaplardan sonra ortaya çıkan şey, aslında güç fantezilerinin kurulduğu. Aktivistlerle konuştuğumuzda aynı şekilde onlar da artık daha demokratik, daha katılımcı bir işleyiş kurulduğunu söylüyordu. Görüştüğümüz kişilerin söylediklerini analiz etme sürecinde aslında bu insanların fanteziler kurduğunu, olmayan bir şeyi varmış gibi algıladıklarını gördüm.Gerçekten de fantezi mi bu? Demokratik ve katılımcı bir işleyiş yok mu?Senin o fanteziyi kurman için değişik imajlara ihtiyacın var. Mesela bir kişi, valiye ya da belediye başkanına tweet veya mail attığı zaman etkileşime girdiğini zannediyor. Fakat o maile hiçbir zaman cevap gelmiyor. Aslında belediyeler için burada önemli olan halkın da katıldığı ve demokratikleşme adına daha gelişmiş bir yönetim anlayışı değil, işlerin daha verimli yapılması. Seçilmiş bir belediye başkanının, aldığı kararı o halkla vermesi gerekirken, ne halk o karara katılabiliyor ne de seçilmiş kişi o kararı alabiliyor. Kısacası halk, güç fantezisi kurarken yerel yönetici de aynı fanteziyi kuruyor, çünkü gücü yok.Türkiye’deki siyasetçiler sosyal medyayı etkin ve çift yönlü kullanıyor mu?Twitter’da başbakan ve cumhurbaşkanının takipçi sayısı milyonlarca fakat takip ettiği kişi sayısı sıfır, bir ya da iki. Bu demek oluyor ki aslında eskiden olduğu gibi ben tek taraflı olarak söyleyeceğimi söylerim, beni dinlerler fakat karşımdakinin ne söylediği beni ilgilendirmiyor. O zaman da sosyal medya etkin bir şekilde kullanılmamış oluyor. Şunu da belirtelim, çok kullanmak demek etkin kullanmak demek değil. Mesela Melih Gökçek. Twitter’ı sık kullanıyor fakat kullanış amacı demokrasinin gelişmesi adına değil. Yurttaşla etkileşim amacıyla değil, ona gücünü göstermek için kullanıyor sosyal medyayı. ‘Aktif’ kullanıyor ama ‘etkin’ değil.Kitabı yazmayı bitirdiğinizde Gezi olayları gerçekleşmemişti henüz. Vardığınız sonuçlar Gezi olaylarıyla ne kadar benziyor birbirine?Epey benziyor. Gezi’den bir yıl önce bitti kitap. Gezi’nin çıkış noktası, İstanbulluların İstanbul ile ilgili alınan bir karara dâhil edilmemiş olmasıydı. Aslında İstanbul’u yönetenler de bu kararın alınmasında söz sahibi değildi. Sade yurttaşın zaten hiçbir şeyden haberi yok. Aradaki bu etkileşim eksikliği Gezi’nin ortaya çıkış sebeplerindendi.Ekran mı, sokak mı sizce?Bence ikisi de olmalı. Türkiye, ekranın sokağa destek olması gereken bir aşamada teknoloji kullanımı olarak. Dolayısıyla sokak mutlaka olmalı, ekran da sokağı desteklemeli.
↧