IŞİD’in Kobani’ye saldırmasının üzerinden yaklaşık 6 hafta geçti. 180 bini aşkın Suriyeli bu çatışmalardan kaçarak Türkiye’ye sığındı. Ancak sığınmacıların çok azının yaşam şartları iyi. Bir yandan maruz kaldıkları zorluklar, diğer yandan yaklaşan kış, mültecileri endişelendiriyor. Hemen karşılarında terk etmek zorunda kaldıkları vatanları Kobani’nin bombardıman ve çatışmalardan harap olması ise onlar için apayrı bir ızdırap. Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinden Türkiye’ye sığınan mülteciler her şeye rağmen hayata tutunmaya çalışıyor. Ancak mülteci sayısının çokluğu kadar çocuk sayısının fazlalığı yetkilileri endişelendiren konuların başında geliyor. Barınma ve gıda ise acil çözülmesi gereken konu. Suruç’ta her yerde mültecileri görmek mümkün. Kamp alanlarının dışında cami avlusu, inşaatlar, parklar, düğün salonları ve kullanılmayan depo, dükkân gibi alanları mesken edinmiş durumdalar. En az 2-3 aile bir arada kalıyor. Çevreden ya da belediyeden gelen yardımlarla hayatta kalmaya çalışıyorlar. Fatma, annesi ve eşi ile birlikte Kobani’nin köylerinden birinden kaçarak Türkiye’ye sığınanlardan. Bir inşaatta annesi ve henüz 18 günlük bebeği ile kalıyor. Gece sınırda beklerken sahip oldukları 10 inek çalınmış. Bir de otomobilleri varmış. “Kocam o da çalınmasın diye sınırda aracın başında bekliyor.” diyor. Mültecilerin sınırdan araç ya da besi hayvanı geçirmelerine izin verilmiyor. Fatma, bebeğini inşaatta doğurmuş ve ismini Ferman koymuş. Yaşadığı korkudan dolayı yavrusunu emziremediğini söylüyor. Ferman bebeği kıyafetleri olmadığı için bir havlu ve battaniyeye sarmışlar; inşaatı paylaştıkları bir başka anne onu emziriyor. Hüseyin Hadid ve ailesi ise cami avlusunda kalan 8 aileden biri. Yağmur yağdığında cami saçaklarının altına sığındıklarını söylüyor. Geceleri caminin kapısı kilitlendiği için 4 çocuğu, eşi, annesi ve babası ile birlikte avluda yere serdikleri yataklarda uyuyorlar. “Her gün belediyenin dağıttığı yemeği bekliyoruz, bir gün yemek gelmese aç kalacağız.” diyor Hüseyin. Kamplarda kalan mülteciler sokakta kalanlara oranla biraz daha şanslı. Kamplarda her sabah ekmek ve çorba dağıtılıyor. Ancak orada da kalabalıktan şikâyetçi mülteciler. Su, tuvalet ve altyapı yetersizliğinden yakınıyorlar. Buğday ambarında kalanlar ve mezarlığın içine topraktan ev yapanlar da var. En büyük korkuları ise yaklaşan kış.
↧