Onlar, dört bir yanı otel ve restaurant olan Sultanahmet’tin son sakinleri. Komşularının evlerini bir bir satılık ilanı asarak terk etmelerine inat, el ayak çekilince ıssızlaşan mahallelerinde yaşamaya devam ediyorlar. Ama evlerine 'yüksek' fiyat teklif eden müteahhitlere ne kadar daha 'hayır' diyeceklerini kendileri de bilmiyor. On yıl önce yaklaşık 15 bin kişinin yaşadığı semtte kalmaya direnen bin 380 Sultanahmetli'nin hikâyesi.Her gün milyonlarca kişinin meraklı adımlarla gezdiği Sultanahmet Meydanı’nın az ötesinde birkaç ailenin yaşadığı sokaklarda sükûnet hakim. Semtte ikamet edenlerin sayısı son on yılda 15 binden bin 380’e düştü. Tarihî yarımadada bir bina yıkılmaya görsün anında otele, restorana dönüşüyor. Sultanahmet’in son aileleri de semti terk etmek üzere.“Çiçek ve temizlik kokan evleri, sanki bu evler hayat sahibi insanmış da cemiyet nizamlarına başı bağlı her adam gibi ta atalardan dedelerden sürüklenip gelen huzur, sükun ve rahat miraslarını kendi ahenkleri içine serpip yerleştirmişlerdi. Öyle ki aile, buluttan henüz düşmüş bir damla gibi temiz, duru ve saftı. Cemiyet seli, cemiyete istikamet veren istidatların yetişme zemini de işte bu tertemiz damlacıkların çevresi olmuştu. İstanbul, her neslin bir yeni halka ilave ederek başka nesle teslim ettiği bu müstesna aile zinciriyle dolanmış bir bütünü müydü? Belki öyle idi fakat öyle kalmadı.”Sâmiha Ayverdi 1952 yılında kaleme aldığı İstanbul Geceleri kitabında böyle anlatıyor İstanbul’u ve içinde yaşayan aileleri… Bu satırlar Sultanahmet’in bugün ulaşacağı halin sinyalini veriyor adeta. Ayverdi’nin 1952’de dediği gibi dünyanın göz bebeği tarihi yarımadanın son aileleri de semti terk etmek üzere. Tarihi yarımadada bir bina yıkılmaya görsün anında otele, restorana dönüşüyor. Her gün milyonlarca kişinin meraklı adımlarla gezdiği semtte ikamet edenlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor. Sultanahmet Meydanı’nda telaşlı turist kalabalığı varken birkaç ailenin yaşadığı sokaklarda sükunet hakim. Semtin otel sayısı bin 500’ün üzerinde. Selatin caminin etrafındaki bazı sokak ve caddelerin neredeyse barlar sokağına döndüğü söylenebilir. Sultanahmet Camii’nin yanı başındaki Akbıyık Caddesi de onlardan biri. Caddede 41 tane otel, cafe, bar bulunuyor. 8 yıl öncesine kadar ailelerin yaşadığı caddede şimdi 3 hanede aile var. Ailelerin yaşadığı son binalara ise satılık ilanları asılı. Caminin etrafındaki diğer cadde ve sokaklarda da durum farksız. Küçükayasofya Caddesi’nde 16 hotel, cafe, bar bulunuyor. Camiye çıkan Divan Yolu’nun ara sokaklarında ise şimdilik 36 restoran, otel ve bar var.Sultanahmet Camii, Ayasofya Camii, Topkapı Sarayı, Yerebatan Sarnıcı, Dikilitaş, Yılanlı Sütun gibi üç büyük medeniyete ait tarihi eserlerin bulunduğu tarihi yarımadanın son sakinleri, buradaki aile hayatının bitmesini hüzünle karşılıyor. Sultanahmet Camii’nin komşusu olan Cankurtaran’da Erol Taş, Cüneyt Arkın, Fatma Girik, Adile Naşit, Kemal Sunal filmlerine ev sahipliği yapan mahallede artık in cin top oynuyor. Mahallede ikamet eden nüfus, son on yılda 15 binden bin 380’e düştü. Sultanahmet Camii’nin bulunduğu Sultanahmet Mahallesi’nde de durum farksız. Evlerini otel, restoran olması için satan sakinler birer birer mahalleden ayrıldı. Meydanda, Cankurtaran Caddesi’nde ve Akbıyık Caddesi’ndeki son ailelerden bazıları evlerini satacaklarını söylese de bazıları ölünceye kadar evlerinden çıkmayacaklarını aktarıyor. Onlar Sultanahmet ve çevresinde büyüyen ve bu semtlerde hâlâ yaşamaya devam eden aileler. Çocukluklarının geçtiği mahallelerinde zaten birçok şeyi kaybetmişler. Şimdi ise inşaat ve turizm rantı arasına sıkışmış şehircilik anlayışının son kurbanı olacaklar...HERKES GİTTİ, BİZ KALDIKCankurtaran Caddesi’nin sonundaki tek katlı evlerden birinde 42 yıldır yaşayan Zülfikar Kaya “Burası önceden hep evdi. Otel oldu şimdi. Eskiden hep aileydi. Herkes gitti, dağıldı. Süzüle süzüle bir biz kaldık burada. Biz de iki yaşlı olarak kaldık. Gitmeyi düşünüyoruz ama biraz daha kalmamız lazım.” diyor. Güler Hanım ise mahallenin eskiye nazaran sakin bir hal aldığını anlatarak “Herkes gitti, taşındılar. Ölene kadar biz buradayız. Mahallemiz çok iyi, artık biz öldükten sonra ne yaparlar bilmiyorum.” diye konuşuyor.‘DOĞDUĞUM MAHALLENİN YABANCISI OLDUM’Hayrettin Çövener: “68 yaşındayım ve doğma büyüme buralıyım. Kendi doğduğum büyüdüğüm mahallede şimdi yabancı olduk. Gazetecilikten emekli olunca bir dükkan açtım ama bırakacağım. Çocukluğumda burası cennet gibiydi şimdi ise cehennem. Ailesi kayboldu, dokusu kayboldu, yapısı, her şeyi kayboldu. Oteller semti oldu ve bana göre her şeyimizi kaybettik. Burada doğdum ama maalesef bu semtte yabancı olduk. Sabretmeye çalışıyoruz, nereye kadar gider bilmiyorum. Teslim olduk. Biz de satıyoruz. Eskiden burası film platosuydu. Günde 3-4 ekip gelip çalışırdı. Bir ara dizilere de ev sahipliği yaptı ama eski canlılığı kayboldu. Çocuklarım da burayı seviyor ama yapacak bir şey yok.”‘MAHALLENİN SON BERBERİ DÜKKÂNI KAPATACAK’Eski Sultanahmet Cezaevi’nin karşısında 25 yıldır berberlik yapan Mehmet Uslu’nun (78) dükkanının bulunduğu bina otel olması için satılmış. Çevrede kiralık dükkanların aylık 6-7 bin liradan başladığını anlatan Uslu, “Yeşilçam burada çekim yaparken 5 dakika dinlenecek zaman bulamazdım. Şimdi günde birkaç müşterim oluyor, onlar da zaten arkadaşlarım. Burası da satıldı. Geçenlerde boşalttım burayı. Yeni dükkan da açamam, ben o parayı bir ayda kazanamam ki kira ödeyeyim. Binayı satın alandan rica ettim, bina yıkılana kadar çalışacağım ama birkaç aya kalmaz mecburen gideceğim buradan.” şeklinde konuşuyor.‘BURADA TURİZM RANTI VAR’Sultanahmet Mahalle Muhtarı Ahmet Kaman (47): “Mahallemizin ismi büyük ama alan olarak küçük bir yer. Sultanahmet Camii’nin kıble tarafından yaklaşık 100 metre sağından ve solundan sahile doğru alanı kapsıyor. Mahallede ben ilk muhtar olduğumda (1999) 5 bin kişi civarında nüfusumuz vardı. Şimdi bin 500’e düştü. Aslında bu normal. Çünkü burada turizm rantı var. İnsanlar binalarını gelir getirsin diye yüksek fiyatlara satıp gidiyor. Geçmişi özlüyoruz ama yapabilecek bir şey de yok. Komşu kalmadı diyenler var ama komşunun kalmaması herkesin kendisiyle alâkalı bir problem. Burada bir binaya otel olması için 10 bin lira kira veriyorlar. Normal bir vatandaşa verse o binadan en fazla 5 bin lira alır. Tabii ki otele veriliyor daha çok kazanmak için. Böylece insanlar yalnızlaşıyor.”‘AMCAMIN ZAMANINDA BURASI ÇOK GÜZELDİ’Cankurtaran Mahalle Muhtarı Nevin Taş: “Mahallemiz eskiden gerçekten çok güzeldi. Şu anda 1380 nüfusumuz var. Doğma büyüme buralıyım. 15-20 yıl önce aileler, işyerleri çok fazlaydı. Burada kazanıp burada harcıyorlardı. Trenimiz vardı. Adliye buradayken yine daha iyiydi. Oteller çoğaldıkça evler satılmaya başladı. Otel semtine döndük. Bir avuç yerlisi kaldık. Kültürümüzü sürdürmeye çalışıyoruz. Çok kötü değil ama eski günlerdeki gibi değil hiçbir şey. Turistler çok tabii. Anzaklar geldiği zaman tam rezillik oluyor. Bu yıl fazla turist yok Allah’tan. Geçen yıla kadar gürültüler gece yarıları bile bitmezdi. Kızım çok istiyor buradan taşınmamızı. Kendi mahallemizde sıkıntı yaşıyoruz. Artık burada ailenin barınacağı bir ortam kalmadı. Güvenlik yok. Hırsızlık, kapkaç gibi olaylar yaşanmaya başladı. Otellerin bize bir faydası da yok. Sadece bir otel mahallenin sakinlerinden çalıştırıyor. Duvarlar Ötesi, Susuz Yaz’ın bir bölümü de burada çevrildi. Amcam Erol Taş’ın birçok filmi, Cüneyt Arkın, Efkan Efekan’ın filmleri burada çevrildi. Akbıyık Caddesi’ne barlar sokağı deniyor artık. Barlar açılınca insanlar rahatsız olup orayı terk etti. Cevri Kalfa İlköğretim Okulu var. 50 öğrencisi var. Bu yıl kapanacak. Aslında bu yıl imar durumları biraz durgun. Tarihî eser çıkan inşaatlar durduruldu hep.”‘EVİMİ MECBUREN SATACAĞIM’Sultanahmet Camii’nin hemen alt tarafında yer alan Akbıyık Caddesi turistlerin eğlence mekanı haline geldi. Buradaki tüm binalar otel veya bar olmuş. Caddenin ortasında yer alan iki katlı evin sahibi Nuran Hanım da evini satmaya karar verenlerden. Nuran Hanım “Şişli’de oturuyorduk eskiden. Babam burayı satın alınca taşındık. 40 yıldır burada oturuyorum. Eşimi 14 yıl önce, annemi de 3 yıl önce kaybettim. Şimdi tek başımayım. Aslında kalabalık olması benim için iyi oluyor. Garsonlar sağ olsun bir gün kapıya çıkmayayım gelip sorarlar. Tabii eski günler gibi değil hiçbir şey. Şimdi bu kalabalıkta tek başımayım. Buradan gitmeyi hiç istemesem de mecburen satacağız.” diye konuşuyor.‘GİDENLER ÇOK PİŞMAN’Cankurtaran Caddesi sakinlerinden Ali Ordu (68): “Burası bırakılıp gidilir mi? Buradaki aileler evlerini yüksek meblağlara satınca mutlu olup gittiler ama gittikleri yerde buradaki huzuru bulamadılar. Benim üç tane dairem var bırakıp gitmeyi hiç düşünmüyorum. Gidenlerden kiminle konuşsak çok pişman. Dönmek istiyorlar ama buradaki evlere güç yetiremiyorlar. Gidenlerden üzüntüden ölenler oldu. Burayı çok seviyorum. Aşağısı sahil, yukarısı Sultanahmet. Göztepe’de bile dairem var ama gitmeyi düşünmüyorum. Semtin eski halleri öyle güzeldi ki. Tabii zamanla değişti. Şimdi birkaç aile kaldık. Biz de gitmemek için direniyoruz.”‘Geleneksel ruh kayboluyor’“Sultanahmet’teki değişiminin tek olumlu yanı yapılardaki fiziki değişimin estetik yönden daha çekici olmasıdır. Ama beri yandan, bu konutların içindeki ‘geleneksel ruh’ kaybolmakta. Geleneksel mahalleler, içindeki konutlar ve aileler bu estetik çerçevede yeniden yapılandırılarak Sultanahmet koruma alanının çekiciliğine dahil edilebilirdi. Burası turizm merkezi ama ‘turistik’ sözcüğünü İstanbul’umuz için kullanırken, şehrimizin manevi ve fiziki değerleriyle ilk olarak ‘bizim için’ ne kadar değerli olduğunu idrak edebilmemiz gereklidir. İbadet mekanlarının çevresinde yapılan düzenlemelerde, geleneksel yaşamın özelliklerini tahrip etmemeye ve korumaya azami dikkat edilmesi yerinde olur.”
↧