Tarih boyunca stratejik öneme sahip olan İstanbul, karadan çok denizden gelen tehditlere açık olmuş.İstanbul’u himayesinde tutan Roma, Bizans ve Osmanlı devletleri şehrin korunmasına büyük önem vermiş. Şehrin etrafı surlarla çevrilerek güvenlik artırılmış. Boğaz’dan gelebilecek saldırılara karşı da ön savunmayı oluşturan uç kaleleri inşa edilmiş.Boğaz’ın iki yakasında bulunan Rumelifeneri (İmros) ve Yoros Kalesi, uç kalelerin en büyükleri. Bunun yanında yine topçu birlikleri barındıran Garipçe Kalesi, Poyraz Kalesi ve Rumeli Kavağı Kalesi savunma hatları olarak inşa edilmiş.Kadim şehir karşılıklı olarak, Boğaz’ın Karadeniz ile birleştiği Anadolu ve Rumeli Kavağı’nda bulunan zamanının en ihtişamlı kaleleri ile savunulmuş. İstanbul için tehdit unsuru olan savaş gemileri, bu kaleler sayesinde daha Boğaz’a girmeden uç kalelerinden çıkan top mermileriyle Karadeniz’in serin sularına gömülmüş. İstanbul’un savunmasında büyük öneme sahip olan bu kalelere Osmanlı Devleti de büyük önem vermiş. İstanbul’dan önce bu kaleleri fethetmiş. Yapımları Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlılar tarafından gerçekleştirilen bu kaleler, savaşlarla tahrip oldukça restore edilmiş. Yıkılan duvarlar yeniden imar edilerek yenileri de eklenmiş.Bir zamanlar askeri birliklerle dolu, top seslerinin yankılandığı bu kalelerde şimdi sessizlik hakim. Uzun yıllar restore edilmemiş, zamanının en sağlam bu yapıları günümüzde adeta kaderine terk edilmiş durumda. İstanbul’u korumak için saldırılara direnen uç kaleleri, zamana yenik düşmüş. Gelen ziyaretçiler tarafından da tahrip edilen kalelerin duvarları da yıkılmış. Az da olsa ziyaretçisi bulunan bu tarihi miraslar, turizme kazandırılacakları günü bekliyor.
↧