Haftaya CHP’nin 18. kurultayı gerçekleşecek. İki aday var. Yeni başkanın kim olacağı ise şimdilik meçhul. Geçmişten günümüze CHP’nin içinde bulunduğu durumu; doktorasında 1946-1980 yılları arasında siyaset sosyolojisi açısından CHP’yi çalışan Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi sosyolog Gökhan Göktürk ile konuştuk.İdris Küçükömer’in “Türkiye’de sol sağdır, sağ da soldur” gibi önemli bir tespiti var. Cumhuriyet tarihi boyunca kavramlar arasında ciddi bir karışıklık söz konusu. Bu minvalde düşünecek olursak Cumhuriyet Halk Partisi nasıl bir parti? Sağcı mı solcu mu, muhafazakâr mı, ulusalcı mı? Nedir? CHP kendi içinde oldukça fazla ironilere sahip olan bir parti ve kendini tanımlama süreci de oldukça enteresandır. 1945’te çok partili bir sürece geçildiğinde özellikle Demokrat Parti’nin ortaya çıkmasından sonra CHP gerçek manada kendini tanımlama ihtiyacı hissetti. Daha önceden kendini tanımlamaya ihtiyacı yoktu çünkü başka bir siyasi parti ortada yoktu. Bu tanımlama süreci çeşitli sancılara yol açtı. CHP ilk başlarda hem aşırı sağa hem de aşırı sola karşı mesafeliydi. Sola mesafeliydi çünkü Batı’daki gibi devrime yol açacak bir durumdan endişe ediliyordu. Aşırı sağa mesafeliydi çünkü dünya Hitler ve Mussolini gibi tecrübeler yaşamıştı. Bu tür oluşumlardan da çekiniliyordu. Daha sonra özellikle Ecevit döneminde sol tartışmaları etkili olmaya başladı ve parti sola kaydı. Bu sol, Batı’daki gibi işçi sınıfına dayalı bir sol değildi, daha çok sosyal demokratlık üzerinden şekillenmişti. Bunun üzerine İsmet İnönü başta olmak üzere önemli kopmalar yaşandı partide ve hizipleşmeler meydana geldi. CHP kurultaylarını renkli kılan da bu hizipleşmelerdir. Kısacası CHP’nin ne olduğu sorusu dönemlere göre farklılıklar içerir. Parti her zaman kendi içerisinde bir yönüyle yenilikçiler bir yönüyle de gelenekçiler ayrımına dayanır. Haftaya CHP’nin 18. kurultayı gerçekleşecek. İki aday var şimdilik. Tahmininiz var mı? Geçmiştekilere bakarsak CHP kurultayları, aslında çok fazla sürprize açık değildir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığa devam edeceğini düşünüyorum. Muharrem İnce’nin genel başkanlığa aday olması CHP içerisindeki ulusalcı muhalefetin bir başkaldırısı gibi görünüyor sanki. Muharrem İnce’yi nasıl okumalı? Aslında CHP’nin artık ulusalcılık tartışmalarından öteye gitmesi gerekiyor. Ulusalcı olan ve olmayan ayrışması yeni bir şey değil. Ulusalcıların temel söylemi, sadece yaşam biçimlerini muhafaza etmek üzerine kurulu. Hal böyle olunca bugün Muharrem İnce, yarın yine aynı eğilimlerde bir başka isim çıkacak ve yeni CHP arayışı, bitmek tükenmek bilmeyen bir şekilde uzun bir süre daha devam edecek. Asıl sorgulanması gereken Muharrem İnce, Nur Serter ya da başka isimler değil, CHP’nin kendi kendine “Ben kimim?” sorusunu sorması. Bu sorunun cevabı aranmadan CHP’de ulusalcı kanadın beklentisi vs. gibi şeylerin hiçbir önemi yok. CHP’de köklü bir değişimin olması şart diyorsunuz. Bu değişimin önündeki en büyük engel ulusalcılar mı peki? Ulusalcılar, CHP içerisinde küçük bir tabana dayanmıyor. Parti içinde önemli bir referans noktasını oluşturuyor. Bu kitlenin en büyük korkusu ise “Acaba AKP bizim hayat biçimlerimizi değiştirebilecek mi?” Burada parti içerisinde şu iki sorunun ön plana çıkması gerekiyor: Parti, ulusalcı kodlarından asla taviz vermeyip yeni CHP’yi bu eksen üzerinde mi oluşturacak yoksa Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açılımlar gibi yeni CHP’yi toplumsal ve geleneksel kodlara uygun bir şekilde mi dizayn edecek? Bu yeni CHP tartışması 1950’de de vardı, 1970’de de var, 2014’te de var. Artık parti içindeki hizipleşmelerden bir sonuç çıkarılması şart. Kemal Kılıçdaroğlu döneminden konuşalım biraz da. Ecevit CHP’nin başına geldiğinde “çiftçi, esnaf vb.” popülist söylemlere başvurarak partiyi halka açmaya çalıştı ve iktidara gelerek ciddi bir başarı yakaladı. Bugün Kılıçdaroğlu da bir açılım girişiminde. Şu ana kadar neden başarılı olamadı sizce? Halka inandırıcı gelmedi mi? Bunu bir tarafıyla da şöyle okumak lazım. 1977’deki Ecevit’in başarısından sonra CHP’nin birleşmiş bir sağa karşı kazanması hiçbir zaman mümkün olmadı. CHP, ancak parçalanmış bir sağ partiler zincirinde iktidara ulaşmayı başardı. Bugüne baktığımızda sağın neredeyse birçoğunu kendi içerisinde barındıran AKP karşısında CHP’nin kazanması pek de mümkün görünmüyor. Burada yerleşik hale gelen toplumsal algılar da önemli. CHP, bugün hâlâ tek parti döneminin halk üzerindeki kalıntılarıyla boğuşuyor aslında. Aynı zamanda güçlü bir sağ topluluğu var karşısında. Her ne kadar yeni açılımlara girişse de halkın gözündeki algıyı kırması için çok çaba sarf etmesi lazım. Yeni CHP yeni kimliğini oluştururken bu kodlara da samimiyetle yer vermesi gerekiyor. Halkın gözünde nasıl bir Kılıçdaroğlu var? Weber’in ortaya koyduğu karizmatik otorite tabiri sosyolojik anlamda çok önemli bir tahlil. Lider siyaseti Türkiye için hâlâ oldukça önemli bugün. Partinin ne anlattığı kadar liderin kim olduğu da mühim. Kılıçdaroğlu’nun da kendiliğinden gelişen bir siyasi profili olmadı aslında. Deniz Baykal’ın malum sebeplerden istifa etmesi, Kılıçdaroğlu’na genel başkanlık yolunu açtı. Bir tarafta biraz önce bahsettiğimiz Ecevit’in popülist söylemini sonuna kadar kullanan Erdoğan var, diğer tarafta da aynı şekilde bu popülist söylemi kullanmak isteyen fakat birtakım sebeplerden ötürü kullanamayan bir Kılıçdaroğlu. Etmiş olduğunuz bir laf halk nezdinde size hiçbir zaman elde edemeyeceğiniz bir itibar kazandırır. Köprü açılışında rahmetli Özal’ın, “Tak şurdan bir kaset Semra Hanım, neşemizi bulalım” demesi tam da böyle bir şey. Bu dili ve imajı yakalamak önemli. Kılıçdaroğlu’nun bu imajı yakalaması için halka samimi olduğunu göstermesi gerekiyor. İktidar yolundan ziyade biraz da muhalefet kısmını konuşalım. Geçtiğimiz 12 yıl boyunca CHP’nin iyi bir muhalefet örneği sergilediğini düşünüyor musunuz? Partinin kendi açıklamalarına baktığınız zaman Meclis’te ellerinden geleni yaptıklarını, fakat medyada gerektiği kadar yer bulamadıklarını söylediklerini görüyoruz. Lakin etkili bir muhalefet örneği sergilediklerini söylemek oldukça zor. Geçtiğimiz 12 yıllık sürece baktığımız zaman AKP’nin iktisadi anlamda neo-liberal politikalarla kendisini devam ettirdiğini görüyoruz. Avrupa’da böyle bir durumun olması halinde hemen akabinde sol partilerin güçlendiğini görürsünüz. Aslında bugün muhalefet partisinin elini güçlendirecek ve muhalefet etmesini sağlayacak bir zemin var. Mesela Soma’da yaşanan maden faciasında işçilerin hayatını kaybetmesi basit bir ihmalkârlık değil. Neo-liberal politikaların getirdiği taşeron firmaların, işçilerin sosyal ve yaşamsal haklarını hiçe sayılmasının bir ürünü. Soma gibi pek çok örnek var aslında. Orta sınıf kredi batağında, çiftçiler ürünlerinin karşılığını alamıyor vs. Bütün bu göstergeler şunu gösteriyor. Kendine sosyal demokrat diyen bir parti bu şansı çok iyi kullanıp iktidarı elde etme fırsatı toplumsal zeminde mevcut. Ancak CHP, bütün bu koşullara rağmen iktidarı elde edemiyorsa burada CHP’nin kendini sorgulaması elzem ötesi elzemdir. Çünkü Avrupa’da bizde yaşanan benzer durumlarla karşılaşmış olsaydık muhalefette yer alan sosyal demokrat ve sınıfa dayalı partiler iktidarı çoktan elde etmişlerdi. Toplum aslında muhalefete, iktidarın anahtarının ne olduğunu göstermekte, fakat muhalefet bunu iyi bir şekilde okuyamamakta.Bugünün bütün CHP’lileri, 1947 kurultayına yeniden bakmalıCHP kurultayları içinde incelediklerimin en önemlisi 1947 kurultayı. Bugün CHP’yi anlamak isteyenlerin açıp okuması gereken bir kurultaydır. Müthiş tartışmalara sahne olmuştur. Türkiye’nin modernleşme serüveni, siyasal tarihi, çok partili döneme geçişi tartışılır orada. Tek parti döneminden sonra bugün bitmek bilmeyen yeni CHP tartışmalarının temeli orada atılmıştır. Mesela o kurultaydan sonra CHP ilahiyat fakültelerinin kurulmasını sağlamıştır, imam hatip liselerinin kurulması kararlaştırılmış ve din derslerinin ilkokullarda okutulması kararı alınmıştır. Bir nevi günah çıkarmıştır bu kurultayda CHP. Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri uygulanan katı modernleşme politikalarını içeriden eleştiren birçok delege mevcut olmuştur bu kurultayda. O sebeple bugün özellikle CHP’liler tarafından iyi okunup tahlil edilmesi gerekiyor.
↧