Siyasetin sadece dili değil, yöntemi de değişti. Artık parti dışında bırakılmak istenen isimler sosyal medya timi tarafından itibarsızlaştırılıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Bizim cenahtan epeyce saygısızlık gördüm” sitemi bunlara yönelikti.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’ndeki veda resepsiyonunda, “Bizim cenahtan epeyce saygısızlık gördüm.” siteminde bulundu. Son dönemde AKP içinde yaşananlar, siyasî parti içi çekişmelerin yeni bir boyut kazandığını ortaya koyuyordu zaten. Alışılagelen siyasî çekişmelerden farklı çünkü. Özgül ağırlıkların, 140 karakterlik ‘yeniyetmeler’ karşısında kum torbasına döndüğü günlerden geçiyoruz mesela. Partiye ve devlet yönetimine hakim olan ‘dar oligarşik kadro’nun planlarına uymayan, söylemlerine ayak uydurmayan her kim olursa olsun ‘not ediliyor’. Sonra bir yerlerden yaralayıcı bir ateş geliyor. Parti kurucusuymuş, bakanmış, başbakan yardımcısıymış hiç önemli değil. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bile o keskin ve sivri dişler arasında öğütülmeye çalışıldığı bir düzenden söz ediyoruz. Bu, Yeni Türkiye’nin yeni aktörleri. Postmodern SS’ler… Klavyeden fedai takımı... Kimilerine göre ‘sanal Şebbihalar’... Bir çeşit ‘karakter suikastı timi’... Siyasetin ve bürokrasinin tepesindeki dar bir zümreden emirleri alan ve bir ucu Twitter’da, bir ucu internet sitelerinde, bir ucu da medya organlarında olmak üzere üç koldan harekete geçerek avını derhal artığa çeviren yarı görünür bir organizma.10 Ağustos 2014 akşamı, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı büyük oranda netleşirken saat 18.39’da ‘AKKULİS’ isimli hesaptan bir tweet atıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Gezi olayları sırasında attığı “Artık herkes evine dönmeli” tweetinden caps alan AKKULİS, üzerine, “Abi, araba yoksa eve bırakalım?” diye yazmıştı. Üstelik Gül’ün Twitter hesabını da mantion’layarak... Açıkça Gül’ü ti’ye alıyor ve meydan okuyordu. Hemen o akşamdan itibaren yine ‘yarı resmi’ Twitter hesapları ve internet sitelerinden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı için PR çalışması başlıyordu. Seçim gecesi bir tweet atan ‘esat ç.’ isimli hesap, “reis ‘önümüzde CB seçimleri varken yeni başbakan’ı konuşmak davaya ihanettir’ demişti. seçim bittiğine göre, Davutoğlu hayırlı olsun.” diyordu. ‘esat ç.’, ertesi gün de Abdullah Gül’ün dönüşüne karşı çıkarak, “gezi’ye ‘mesaj alınmıştır’ diyen mısır’ın katili sisi’yi tebrik eden paralel konusunda kaçak güreşen Yeni Türkiye’ye lider olamaz, olmamalı” tweeti atıyordu.Yine bu zincirin halkalarından olan ‘ensonhaber’ sitesi, 11 Ağustos’ta Gül’ü alaya alan bir foto-haber yayınladı. ‘Köşk seçimi için en güzel caps’ler’ başlıklı haberde, mevcut Cumhurbaşkanı’nı itibarsızlaştıran esprilere yer verilmişti.Aynı gün, Abdullah Gül, “Partime döneceğim” açıklaması yapıyor ama birkaç saat sonra AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısından, “Kongre, 27 Ağustos’ta” kararı ilan ediliyordu. Yani Gül’ün görevi bırakmasından bir gün önce, partinin yeni lideri ve başbakan tayin edilecekti. MKYK’nın devam ettiği esnada hükümete yakın 24 TV’ye çıkan AKP Milletvekili Şamil Tayyar, Cumhurbaşkanı için, “Hırsı, aklının önüne geçti” yorumunda bulunuyordu. ‘esat ç.’, bir başka tweetinde de Cumhurbaşkanı’na, “istersen milattan önce gir partiye, paraleli kucaklayan bizden değildir.” diye hitap ediyordu. Yani ‘biz’ adına racon kesen, hüküm veren bir konumda görüyordu kendisini. Bu konseptin parçalarından biri olan Haber 10 sitesi de 12 Ağustos’taki ‘özel haber’inde, MKYK toplantısının perde arkasını yazıyordu. Açıkça Davutoğlu kampanyasının bir parçası olan yazıda, “Yeni Türkiye, yenilenmiş AK Parti isteyenlerin tercihi Davutoğlu…” Toplantıda, “genç, idealist, entelektüel, yeni Türkiyeci, barış sürecini destekleyen, İslami hassasiyete sahip ve büyük Türkiye davasını önde tutanların Ahmet Davutoğlu yönünde tercih kullanmaları, 3 dönem sınırında olanların Abdullah Gül demeleri, iş çevreleri ile iç içe olanların da Binali Yıldırım ismini öne çıkarmaları şeklinde bir fotoğraf ortaya çıktı.” deniyordu. AKKULİS de “Güçlü kadro güçlü Türkiye küresel güç Türkiye Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu, Efkan Âla, Hakan Fidan #Yayalım“ tweeti atıyordu.Bunları neden mi önemli? Çünkü bunların hiçbiri kendiliğinden atılan tweetler, yazılan haberler, yapılan açıklamalar değil. Zaman’ın Cumhurbaşkanlığı muhabiri Emre Soncan’ın 14 Ağustos 2014 tarihli haberine göre, Abdullah Gül bu ‘karanlık’ hesapları araştırttı ve karşısına çarpıcı bir gerçek çıktı. Bu hesapların neredeyse tamamı, parti içinde kamuoyunun yakından tanıdığı bazı danışmanlar tarafından yönetiliyordu. İşin daha da hazin tarafı, bu hesapları kullanan gerçek isimler, çeşitli görüşmelerde ilgili yerlere iletilmiş ama hiçbir sonuç alınamamıştı. Onun için de resepsiyonda patlayarak, “Bizim cenah” vurgusu yapmak zorunda kaldı.‘Kuşçubaşı’, ‘AKKULİS’, ‘esat ç.’, ‘beyefendi’, ‘GizliArşiv’ gibi hesaplar bunlardan en fazla öne çıkanı. Ortak özellikleri, sahte hesapların arkasına saklanarak sosyal medyada ‘birileri adına’ hesap görmeleri. Dar oligarşik kadronun talimatlarıyla takipçi sayısı yüz binlere ulaştırılan bu hesaplarla parti adına psikolojik savaş yürütüyor. Bunlar sayesinde küfür, hakaret, tehdit lafızları din sosuyla bulamaç edilerek ne idüğü belirsiz bir tarz ortaya çıkarıldı. Tıpkı 10 Ağustos gecesi Samanyolu TV’nin önünü basarak bir yandan sin kaflı küfür edip bir yandan da tekbir getiren güruh gibi.Sosyal medya itibarsızlaştırma timi!Abdullah Gül, sanal milislerin saldırısına ilk kez uğramamıştı. Zaten hedefteydi. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığının netleşmesinden önce de benzer saldırılara uğruyordu. Parti içerisinden Erdoğan’a yakın isimler, yandaş köşe yazarları, troller ve siteler üzerinden itibarsızlaştırılmaya çalışılıyordu. Gül ne zaman ‘Çankaya’ya devam’ ya da partinin başına geri dönme sinyali verse hücuma uğruyordu. Ne zaman ki tekrar aday olmayı düşünmediğini açıkladı, bakanlara bile ayar veren AKKULİS hesabından, “İyi madem hayırlısı be ‘gül’üm. Bu sefer ‘gül’dürdü” tweeti geldi. Bu noktada bir genel başkan yardımcısının, ikili sohbetimizde söylediği bir sözü buraya not düşmek istiyorum: “Başbakan’ın talimatıyla gündemi değerlendiren dar bir kurmay istişare heyeti vardır. Bu ekiple toplantı yaparken Köşk adaylığı gündeme geldi. Burada arkadaşların Sayın Gül’le ilgili söyledikleri karşısında ağzım açık kaldı. Yahu insaf, bu adam bizim kurucumuz, eski başbakanımız ve şimdiki cumhurbaşkanımız! Orada anladım, Gül’ün önümüzdeki süreçte yeri yok.”Abdullah Gül, tetikçilerin hışmına uğrayan tek kişi değil tabii ki. İki hafta önce de bu yapının hedefinde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan vardı. Daha önce Bülent Arınç, İdris Naim Şahin, Ertuğrul Günay, Sadullah Ergin, Faruk Çelik ve Hayati Yazıcı gibi ağır topların başına ne geldiyse Babacan da nasibini alacaktı. Zaten epeydir onun için başparmak havaya kalkık bekliyordu. Ancak 6 Ağustos’ta yaptığı, “Ziraat Bankası, Bank Asya ile görüşmelere başladı. Eğer Bank Asya’yı alırsa böylece kamunun bir katılım bankası olmuş olur, biz bunu arzu ediyoruz.” açıklamasını yapması ile birlikte o parmak aşağıya doğru döndü. İnfaz emri çıkmıştı. Önce, Başbakan’ın ekonomi başdanışmanı Yiğit Bulut sahne aldı. Aynı akşam SKY 360 kanalının canlı yayınında Babacan’a sert eleştiriler yöneltti. Ardından bazı tetikçi internet siteleri ile Aktroller harekete geçti. Örneğin, bir psikolog ve avukat nezaretinde açmanız gereken ‘medyagündem’ isimli site şöyle diyordu: “Gülen örgütünün batık bankasına Babacan kıyağı... İçi iyice boşalan, batmak üzere olan ve devletin el koyması beklenen Bank Asya ile ilgili bugün Babacan’ın bir televizyon kanalında yaptığı açıklama, Gülen örgütünün bankasının borsada hisselerini uçurmakla kalmadı, büyük bir paralel operasyonun da bizzat Babacan tarafından yürütüldüğünü ortaya koydu. Babacan’ın son çıkışı, hakkındaki ‘paralel örgüt projesi’ iddiasını da bir kez daha gündeme getirdi.”AKP’deki dar oligarşik kadronun çıkarlarına hizmet etmeyen herkes gibi Babacan da ‘paralel’ damgası yemekten kurtulamadı. Peki, hakkındaki ‘paralel örgüt projesi’ neydi? O da yine aynı sitenin bir kaç gün önce ortaya attığı, ‘Pensilvanya-Bilberberg-Aydın Doğan-Faiz lobisi projesi Ali Babacan’ etiketini taşıyordu. Akıl almaz iddialarda tam bir karakter suikasti işleniyordu.Partinin kurucusu, ‘ağabeyi’, hükümet sözcüsü Bülent Arınç da aylardır bu kadronun kadrajında. Gönlünde başbakanlık hayali yattığı yorumları yapılan Başbakan Yardımcısı’nın kimi açıklamaları ‘buna yönelik taviz’ olarak değerlendiriliyor. Yine de ‘yeniyetmelerin’ hücumlarını durduramıyor. Bir ara parti içine dönük olarak, “Bilin ki biz AK Parti’yi sokakta bulmadık. Bu parti bir karar verecekse bunu böyle çoluk çocuk işine bırakmayız.” serzenişinde bulunmuştu. Adres belliydi. Cevap da zaten Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’dan geldi. Akdoğan, Star’daki köşesinde, “En son üye, ilk gün üye olan kadar AK Partilidir” diye yazdı. Arınç, cevap vermedi. ‘Partide ağırlığı kalmadı mı?’ soruları bunun ardından geldi. Geçtiğimiz hafta içinde de “Yeniyetmeler, aramızdaki kardeşliği zedeleyebilir” siteminde bulundu. Ertesi gün cevap yine Akdoğan’dan geldi: “Bu partinin kimseye diyet borcu yok.”Bakan’a ayar veren sosyal çocuklarÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in Soma’daki maden faciasının ardından hedefe konulması unutulmadı. 301 madencinin ölümünün ardından yandaş medya Enerji Bakanı Taner Yıldız’ı korumaya alırken Faruk Çelik’i günah keçisi ilan etti. Çünkü yandaş medya zaten günlerdir Çelik’i bakanlıkta ‘paralel tasfiye’ yapmamakla suçluyorlardı. Bir ara ‘3 Çelikler’ denilerek Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’in isimleri hedef yapılmıştı. Bu 3 Çelik’in ‘paralel yapıya’ karşı sesini çıkarmadığı için tasfiye edileceği yazılıp çizilmişti. Aynı eleştiri Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı için de vardı. Örneğin Yeni Şafak, 5 Mart 2014 tarihinde Yazıcı’yı hedef alarak, ‘Gümrüklerde paralel üs’ manşetini atmıştı. Gücü ve konumuna göre parti içinde birileri elinde jiletle, birileri satırla, bazıları da giyotinle geziyor. Örneğin AKKULİS’in ayar vermediği bakan kalmadı neredeyse. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e yazdığı, “Sayın bakanım, twitter’ın bir adabı vardır. Gündeme gündem bindirilmez diye. Ve şu an gündem başbakanın önemli açıklamaları @memetsimsek” tweet hâlâ hafızalarda. Bakanların, parti yöneticilerinin bile trollerden korktuğu bir dönem. Kimse ‘hain’ damgasını yemek istemediği için herkes bu ‘Yeni Türkiye’ye uyumlu mesajlar verme kaygısında.
↧