Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Baki kalan kubbede hoş bir Seba imiş

$
0
0
Aslında beklenen bir gelişmeydi ama Süleyman Seba’nın vefatı spor dünyasını sarsan bir kayıp oldu. Bugün kaybettiğimiz pek çok değeri taşıyan, örnek kişiliği ve erdemleriyle Türk spor tarihine adını yazdırmış olan biriydi Seba. Yaşarken efsane olabilmiş kişilerdendi. Onu gerçekten çok arayacağız.İlerlemiş yaşı ve bir süredir sağlık sorunları yaşaması nedeniyle Süleyman Seba’nın vefatı biraz da beklenen bir gelişmeydi ama Türk sporunun yaşayan efsanesinin kaybı haliyle bir sarsıntıya yol açtı. Onun vefatıyla bir dönemin kapandığını düşünenler haklı, başkanlığı bıraktığında bunun olduğunu ileri sürenler ise geride kalan 14 yılda öfkelerini pek yenememiş gibi görünüyorlar.Doğrusunu isterseniz çarşamba gecesi saat 21.00 sularından itibaren onun hakkındaki yayınlarda konuşanların Seba’yı ne kadar tanıdıklarından kuşkulanmamak elde değildi. Çünkü onun özel kişiliğini ısrarla vurgulayıp sonrasında pek anlamlı birşeyler söyleyememek ya da hep aynı şeyleri tekrar etmek galiba biraz da Seba’nın neden olduğu bir durumdu.Bizimki gibi kitaba, kültüre filan kimsenin kulak asmadığı bir ülkede bile hakkında en az 100 kitap yazılmış olmalıydı çünkü bunu gerektirecek kadar önemli işler yapmıştı. Ancak Rıdvan Akar kardeşimizin gerçekten olağanüstü çabası olmasa hakkındaki tek kitaptan da yoksun kalacaktık. Bunun nedeni biraz değil ağırlıklı olarak kendisiydi ve yaptıklarından sözedilmesinden hoşlanmayışıydı.Ancak sayın Aziz Yıldırım’ın ona gösterdiği sevgi ve saygının yanısıra Fenerbahçe, Galatasaray gibi ezeli rakiplerin televizyonlarının da Seba ile ilgili yayına başlamış olmaları bile başka birşey söylemeye gerek kalmaksızın onun önemini ve değerini anlatacak bir durumdu. Yazıyı yazarken bilmiyoruz ama cenaze töreninin görkemini de tahmin edebiliyoruz. Belki kendisi istemezdi ama elbette ki hakkıdır.Gerçekten eşsiz tevazuu ve nezaketini epeyce kapalı bir yaşantıyla birleştirdiğinizde o duvarları aşıp da yakınına girmek, onu sahiden tanımak pek kolay görünmüyordu. Sayıları pek fazla olmayan ‘eski dostlar’ ile yetinmek onun hayata bakışına çok daha uygundu. Hakkındaki övgü ve öteki güzel yaklaşımlardan sıkıldığını da onu iyi-kötü tanıyanlar bilirdi.Meslekteki ilk röportajlarımdan birini kendisiyle yapmıştım. Yaklaşık 12 yıllık devlet memurluğundan ayrılıp spor gazeteciliğine sıfırdan başlamıştım ama 3 büyük kulübün başkanıyla röportaj yapabilecek donanıma sahip olduğum kısa sürede görülmüştü… Seba ile birlikte o dönemde Fenerbahçe Kulübü Başkanı efsane Fikret Arıcan (Kefal ve büyük lakaplarıyla da bilinir) ile röportaj yapmıştım, Galatasaray Kulübü Başkanı Prof. Dr. Ali Uras ile röportaja bir başka arkadaşımız gönderilmişti. O dönemlerde kimsenin kısa sürede sivrilmesine izin verilmez, mutlaka böyle çelmeler gelirdi. Gerçi ‘ilerde Uras ile çok röportaj yaparsın’ diye düşünmüş de olabilirlerdi…Taksim Sıraselviler’deki kulüp binasının perişanlığı yüzlerce kez anlatılmıştır. Gerçekten de inanılması zor bir haldeydi… Mütevazı olmanın da ötesinde artık dökülen eski binanın içinde evkaftaki arşiv memurunun gözlerden uzak masasına benzeyen yerdeki çalışma ortamını o pek yadırgamıyordu çünkü yıllardır yönetici olarak bu koşulların içindeydi ve bunları değiştirmek için gelmişti.Yönetim kurulu toplantıları için komşulardan sandalye istenmesi gibi durumlarla birlikte Beşiktaş takımının Şeref Stadı’ndaki çalışma koşulları için de aynı perişanlık geçerliydi. Soyunma odasında dolaşan farelerin büyüklüğünden tutun da denize kaçan toplar için alınan önlemlere kadar bugün bir mizah konusu olabilecek pek çok acıklı durum Beşiktaş’ın o dönemki gerçekleriydi… Seba yönetiminin en büyük hedefi de bu kötü durumdan bir an önce kurtulmaktı.“Devlet memuruyum evladım!”Beni bu röportaja gönderen müdürüm Teoman Güray’dı ama onun üzerindeki Erdoğan Arıpınar ısrarla “işini sor” deyip durmuştu. Açıkçası Süleyman Ağabeyin MİT’te çalıştığını bilmiyordum. Arıpınar’ın isteğini duymazdan gelemezdim, ısrarla soruyordum, Seba da ‘Devlet memuruyum evladım’ diye giderek sıkıntısı artan bir ses tonuyla yanıt verip konuyu kapatmamı istiyordu.Sözkonusu röportaj 24 Saat Spor gazetesinde iki tam sayfa, Günaydın’da yarım sayfaya yakın, Tan ve Posta’da da pek büyütülmeden verildi. Dördünün de aynı çatı altında çıkan gazeteler olmasından doğuyordu bu eğlenceli durum. Son derece özenli bir fotoğraf çalışmasının yanında karikatürle de desteklenen röportaj haliyle ses getirmişti.Sonraki yıllarda bir nedenle en yakınındaki gazeteciden bile daha yakın olma imkanı doğdu Seba’ya. Ancak öğrendiklerimi gazeteci olarak değerlendirebilme şansım pek yüksek değildi çünkü o koşulla ilgili ortamlarda bulunabiliyordum. Hiç tartışmasız bir gerçekti Beşiktaş’a çağ atlattığı. Özal döneminde ülkenin toplam sıçramasının da oluşturduğu ortamdan yararlanılarak Siyah Beyazlı kulüp anlatılması zor bir aşama gerçekleştirmişti.Ancak daha fazlasını da yapmak mümkündü ve o noktada bazı görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştı. Seba’ya çok yakın olmamı sağlayan dostum Nevzat Demir ile aralarında gerekli çalışma ortaklığının bir türlü kurulamayışı Siyah Beyazlı kulübün ciddi bir kaybı olmuştur. Demir, çok daha büyük hamlelerin yapılması için ortamın uygun olduğu kanısındaydı, Seba ise ihtiyatlı gitmek gerektiğini düşünüyordu. Bu çelişki ve bundan doğan çatışma Beşiktaş’ın zararına olmuştur.Bu kapsamda 1993 Ağustos’unda Levent’teki bir kebapçıda yenilen yemekte çıkan tartışmayı unutabilmek mümkün değil. Nevzat Demir ısrarla İnönü Stadı’nın Beşiktaş’a verilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini savunuyor, Seba ise bunun mümkün olamayacağını düşünüyordu. Çünkü GS ve FB statları onlara verilebilse bile bu BJK için emsal olamazdı çünkü İnönü Stadı aynı zamanda bir tarihi eser niteliğindeydi. Demir’in ısrarlarından bunalan Seba, biraz da benim 12 yıllık devlet memuriyetimden doğan ‘yandaşlığıma’ gereksinme duyup “Şuna anlat Ahmet, bu işin niçin olamayacağını” demek zorunda kalmıştı.Doğrusunu isterseniz o dönemde ve sonrasında memlekette yaşananlar hem onun hem benim hayalgücümüzü epeyce aşan durumlardı. Haliyle bundan doğan bocalamalarımız da oluyordu. Başardığı efsanevi işlerin yanında böylesi birtakım duraksamaların oluşu da doğaldı. Nitekim görevi bırakmasından sonraki dönemlerde yaşananlar Seba efsanesinin zaman içinde büyümesine yol açan gelişmelerdi. Onun vefatıyla gerçekten de Türk sporunda bir dönem kapandı. Onu çok arayacağız. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue