Bugüne kadar yapılan pek çok araştırma, uçakların, kara ve denizdeki ulaşım araçlarına göre çok daha güvenli olduğunu gösterdi.Dünya Sağlık Örgütü’nün istatistiklerine göre, her yıl dünyada 1,2 milyon kişi trafikte hayatını kaybediyor. Gemi yolculuğunun riski de, uçaklar kadar düşük. Uluslararası Gemi Seyahati Birliği’ne göre son 5 yılda 100 milyondan fazla yolcunun sadece 16’sı hayatını kaybetti. Ancak araştırmalara göre, en güvenli ulaşım aracı olarak gösterilen uçaklar, son günlerde artış gösteren salgın hastalık haberleri nedeniyle bu kez insanların güvenini zedeleyen ciddi bir sorunla karşı karşıya bulunuyor.Ebola virüsüne çözüm aranıyorBatı Afrika’da binin üzerinde kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Ebola virüsü, uçuşlarda büyük korku yaşatıyor. Aynı endişe hafta içinde THY uçuşunda da baş gösterdi. Lagos’tan dört yaşındaki oğluyla İstanbul’a gelen Stella Omorawa (34), uçakta rahatsızlanınca uçuş ekibi seferber oldu. Kusma ve yüksek ateş şikayeti görülen Nijeryalı yolcu, Ebola virüsü taşıdığı şüphesiyle havalimanında büyük paniğe neden oldu. Hastaneye kaldırılan yolcunun, sıtma rahatsızlığı bulunduğu anlaşılınca herkes derin bir nefes aldı.Ebola virüsü nedeniyle yaşanan ölüm vakalarındaki artış üzerine uçuşlarda alarm verildi. Fildişi Sahili bu yüzden, Ebola salgınından etkilenen ülkelerden ve bu ülkelere yapılacak uçak seferlerini askıya aldı. Virüs nedeniyle alarm seviyesinin yükseltildiği ülkede sağlık bakanlığı, halka sık sık ellerini sabunla yıkaması, tokalaşmaması ve sarılmaması önerisinde bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, şubattan bu yana Ebola virüsü, Batı Afrika’da 932 can aldı. Salgının başlamasından bu yana bin 711 vaka tespit edildi. Virüsten en fazla Gine, Sierra Leone ve Liberya etkilendi.Uçakta solunan hava çok iyi filtre edilmesine karşın, sıkışık oturma zorunluluğu nedeniyle hasta yolcuların nefes, aksırık ve öksürüklerinden gelen virüslerle enfeksiyon bulaşma olasılığının yüksek olduğu ifade ediliyor. Havacılık Tıbbi Derneği’nin, bu konuda ilginç çalışmaları bulunuyor. Derneğin araştırmasına göre; egzoz sızıntıları, kargo veya yolcu eşyalarından gelen toksik gazlar, kabinde uçuşan toz ve alerjenlerle de kabin havası kirlenebiliyor. Kirli kabin havası özellikle duyarlı insanlar için sağlık tehdidi oluşturuyor. Bu yüzden kabin ekibinin, mikrobik hastalığı olup öksürük yoluyla etrafa bakteri saçan yolculara maske vermesi öneriliyor. Ayrıca pratik bir yöntem olarak, başüstü paneldeki hava üfürme problarının yüze yönlendirilmeleri sayesinde ‘hava perdesi’ oluşturularak, solunum havasındaki zararlılardan büyük ölçüde korunma sağlanabileceği ifade ediliyor.Derneğin araştırmasına göre, uçak yolcularının bazen kendilerinin bile bilmediği hastalıklar taşıdığı ifade ediliyor. Bu yüzden bulaşıcı hastalıklara karşı, uçaklarda kaliteli bir hava filtreleme sistemi kullanmanın ve uçakları sık sık kimyasal dezenfektanlarla temizlemekten başka çarenin bulunmadığı belirtiliyor. Ayrıca bulaşıcı hastalığı bulunan yolcuların ayrı bir bölmede oturtularak izole edilmesi ve maske takmalarının sağlanması gerekiyor.Haşerat da hastalık saçıyorHavacılık Tıbbi Derneği’nin araştırmasına göre, uçak kabinine giren haşeratın bazen sadece kaşıntı ve alerji gibi rahatsızlıklara yol açacağı, bazen de hastalık bulaştırabileceği belirtiliyor. Sivrisineklerin de, sıtma hastalığının en bilinen taşıyıcıları olduğuna dikkat çekiliyor. Araştırmada, kabin havasındaki toksik, mikrobik ve alerjik partiküllerin, uçuş ekibi için daha ciddi bir sorun oluşturduğu ifade ediliyor. Bu yüzden, yılda 800-1000 saat kabin ve kokpit havasını teneffüs eden, Güneydoğu Asya ve Afrika gibi enfeksiyon riski yüksek ülkelerde havaalanları da dahil çeşitli ortamlarda mikrobik etkilere maruz kalan uçuş ekibinin, sıtma gibi hastalıklara karşı profilaktik ilaçlar almaları, tbc, tifo, kolera gibi hastalıklara önlem olarak aşı olmaları öneriliyor.
↧