Yağmur öncesi sıcağın etkisiyle iyice buharlaşmış bir otobüste gündüz saatinde bile dolu dolu gidenler söyleniyor, “Hâlâ 20 yıl önceki hurdaları buraya gönderiyorlar”. Yeni otobüslerin, yeni insanların, yeni hikâyelerin gelmediği mahalleler Nurtepe ve Gazi’de eski bir hikâye yine piyasada: Fraksiyonlar arası çatışma.Binalar İstanbul’u çeper çeper sararken giderek içinde kalan mahalleler var. Önce gecekondu sonra merkez olarak başladıkları yolda şimdilerde hem rantın, hem merkezin içinde sıkışmanın, hem bu sıkışmadan sıyrılamamanın sıkıntısıyla baş başalar. Kağıthane’ye kuşbakışı bakan Nurtepe de, giderek çevresi gökdelen kaleleriyle çevrilen Gazi de, hemen dibinde kentsel dönüşüm mağduru Romanların çadır kurduğu Sancaktepe de bu mahallelerden. Çevrelerindeki mahallelerin çehresi sürekli değişirken onlar bu değişime en fazla tek katlı bir evin yanında yükselen 4-5 katlı acemi apartmanlarla katılabiliyorlar. Apartmanların çoğunun doğalgazı kapıda, önlerindeki asfalt panzer tekerleğinden çökmüş.Mahallelerin ortak rutini, çocukların panzerden kaçmayı, büyüklerin akşamın belli saatlerde kapıyı sıkıca kapatmayı biliyor oluşu. Kör bir kurşun, isabetsiz bir molotof, serseri bir gaz bombası; balkonunuza da düşebilir, salonunuza da. En alt dairelerin fiyatı hep daha ucuz o yüzden. Nurtepe’de oturup Okmeydanı’nda overlokta çalışan Nurdan da öyle söylüyor: “Alt katta kiramız 450 lira ama bu ay cam değiştirme masrafımız vardı.” Nurdan’ı cam değiştirmek zorunda bırakan olay önce Nurtepe’de başlayan sonrasında Gazi ve Sancaktepe’yi de etkileyen fraksiyon çatışmaları. Sakinleri zaten devletle davalı olmaya alışkın. Nurtepe’nin ilk kurulduğu zamanki ismi Çayan Mahallesi. Bu isim resmi kayıtlara hiç geçmemiş olsa da mahallenin kaderinde etkili. Nurtepe HDP seçim bürosu ilk ziyarette kapalı. Sabahın erken saatlerindeki bu ziyaret şüphe uyandırıyor. Yanıma gelen bir genç “Ne aramıştınız?” deyince, gazeteci olduğumu, yaşanan gerginlikle ilgili haber yapmak istediğimi söylüyorum. “Bir saniye” deyip gidiyor. Beş dakika sonra yanında Halit Bey’le beraber gelip kayboluyor. Halit Bey’in seçim bürosuyla ilgisi yok, mahalleden sadece. Anlatmak istedikleri var: “Burada her seçim, her kampanya döneminde gerginlik olur. 2000’lerin başında anadilde eğitim talebiyle ilgili kampanya yapıldığında da sıkıntı yaşanmıştı, fuhuşa karşı mücadele yürütüyoruz denildiğinde de. Asıl sorun kimsenin kimseye söz hakkı vermemesi. Burası kozmopolit bir mahalle, Kürt’ü, Türk’ü, Alevi’si, Zaza’sı var. Herkes kendi siyasi temsilini arıyor ve istiyor haklı olarak. Artık bu birbirinin siyasetine izin vermemek bir gelenek oldu ve haklı olarak rahatsızlık yaratıyor.” Peki bu rahatsızlığın Halit Bey’deki karşılığı ne? “HDP’ye oy vereceğim. Selahattin Demirtaş gönlümde yatandır. Şimdi bunu kahvede söyleyince olay çıkıyor. Kahvelerde konuşmak yasakmış. Kardeşim konuşmaya nasıl yasak koyarsın? Zaten her şeyimiz yasak, bir de sen bunu özgürlük adına bana nasıl dayatırsın?” Nurdan Hanım da benzer bir kaygıyı taşıyor. Ona göre evinin camının kırılmasına neden olan şey İMC TV izliyor oluşu. “Oturduğum evde istediğim kanalı izleyemeyeceksem ne anlamı var?” diye sitem ediyor.Kampanya yapılamaz“Kampanya niye yapılamıyor?” sorusuna kendine Nurtepeli devrimci diyen Özgür cevap veriyor. 21 yaşındaki Özgür, geçen yıl üniversiteye girmiş, öğrenci hareketi içinde yer alıyor ve mahallede örgütlenme faaliyeti sürdürüyor. Bunlar kendini ifade ederken seçtiklerinden. Şimdi nöbet tutuyor. HDP’liler bildiri dağıtırken müdahale eden ekipteymiş. “Bu mahalle 1970’te devrimcilerin kurduğu bir mahalle. Harcını onlar taşıdı, temelini onlar attı, yıkımlara karşı onlar savundu. Bütün bedeller devrimciler tarafından ödendi. Şimdi ‘devrimciler siyaset yapılmasına izin vermiyor’ izlenimi oluşturuluyor. Bunlar da yine devrimcilerin buradan çıkmasını sağlamaya yönelik bilinçli provokasyonların etkisiyle oldu. Devletle işbirliği yapıp kendini sandıkta hüsrana kilitleyenler, siyaseti ancak sistem içi yapanlar, halkın iradesine karşı çıkıyor. Halk da buna tepki gösterdi. Bizden yardım isteyenler, açılan stantlardan rahatsızlıklarını belirtenler oldu. Biz de bu iradenin gereğini yerine getirdik. “Ya AKP’ye, CHP’ye, HDP’ye oy vermek isteyenlerin iradesi?” sorum bir süre yanıtsız kalıyor: “Halk bazen sistem içi tercihlere yöneliyor. Çünkü insanlara tek alternatif bu sunulmuş. Bunun dışında temsiliyet olamaz diye düşünülüyor. Oysa Gezi direnişi gösterdi ki, başka bir alternatif de var. Biz bu alternatifleri hatırlatmak ve güçlendirmek durumundayız.”Kan çıkarSancaktepe’de buluştuğum Hüseyin “kan çıkar” diye başlıyor söze. Küçükbakkalköy’den buraya gelmek zorunda kalan ailesiyle 20 yıldır Sancaktepeli. Çatışma yaşanan siyasetlerle ilgisi yok, Alevi derneklerine gidip geliyor. Çatışmalardan duyduğu kaygıyı “Kan çıkar” sözleriyle özetliyor. Nasıl bir hafta geçirdiler? “Burada yoğunluklu çatışma olmadı ama silah kullanıldı. Herkes kendi siyasetinde ısrarcı, kimse halkın beklentisine bakmıyor. Sonuçta burada halk da apolitik değil belli bir muhalif kimliği var ama bu kimliği hayatın her alanında taşımaktan yorgun. Evine gittiğinde insan terliklerini giyip dinlenmek isterken sokaktakine kayıtsız kalamıyor. Çatışmalar insanları bir taraf olmaya zorluyor. Aynı okulda okuyan aynı sıkıntıları çeken insanlar birbirlerine bileniyor. Ülkedeki gerginlikten, ayrımcılıktan burası da nasibini alırsa, Kürt Alevi’ye, Alevi Kürt’e düşman olursa hayatımız iyice zorlaşır. Bu hafta işten gelirken hep gerildim. Şimdi birisi eline bir broşür uzatıyor, diğeri bir başka broşür. Alsan bir türlü atsan bir türlü. Artık hepsini aldım nihayet. Bu sefer de ‘ne biçim insansın bütün broşürleri alıyorsun’ diye eleştirdiler. Delilik hepsininki. Ayrı ayrı delilik.”‘Gazi bırakılamaz’Gazi’de beni kavga karşılıyor. İki amca oğlu iki farklı siyasete düşünce birbirlerine girmişler. İkisiyle de ayrı ayrı görüşüyorum. İlk görüştüğüm Cevahir, siyasetin alternatifini sokakta arayanlardan:“Gazi bir kaledir. 1990’larda devlet saldırısının en yoğun olduğu zamanlarda da buradaki halk yoksulluğuna rağmen boyun eğmedi. Kapımızda panzerle yaşadığımız halde ‘sistem içi olalım, bu mahalleden taşınalım, kendimizi kurtaralım’ diye düşünmedik. Çünkü burası bizim esas yaşam alanımız. Burada bir başka hayatın nasıl fedakârca yaşanabileceği gösterildi. Şimdi bunu terk edelim istiyorlar. Ne için? Meclis’te bir soru önergesine bile karşılık alamayan, devletle pazarlığa oturmuş bir siyaset için. Bu olmaz.”Nazmi, kuzeninin bu sözlerini dinlemeyi reddediyor. Onunla ayrıca buluşuyoruz. Cevahir’i ve temsil ettiği görüşü ‘dar kafalılıkla’ niteliyor:“Rijit siyasetlerle halkın gerçeğini yakalayamadılar. İnsanların stantlarını tekmeleyip, uyuşturucuyla mücadele adı altında rant sağlayıp, bar basmakla siyaset yapılmaz. Kadın hakları açısından bile ne kadar sorunlu bir yerde olduklarının farkında değiller. Ahlakçılık dayatarak solculuk yapıyorlar. Halk da iradesini ortaya koyunca sıkıntı oluyor.”Peki Sancaktepeliler, Gazililer, Nurtepeliler ne diyor bu işe? Son söz Hatice Hanım’da. Hatice Hanım, bütün bu gidişata dur demek için ne yapmalıyız sorusuna kafa yoranlardan. Sözü en azından bir zamanlar geçiyormuş, şimdi geçer mi bilmiyor ama bildiğini söylemeye devam edecek: “Devlete karşı bir olalım, mahallemizi tepemize yıkmasın, çocuklarımız bizim gibi ömürlerini tehditle geçirmesin istedikçe bölündük. Şimdi ben kapı komşumla kavgalı olacaksam, bu siyaset batsın. Ben her hafta bana gaz atan polise şimdi de bunun yüzünden izin vereceksem, bu siyaset batsın. Batsın ki kurtulalım. Bak darbe oldu ne oldu? Kaç akrabamız içeride kırıldı. Artık darbe yapmaya bile ihtiyaçları yok, biz bu acizlikle böyle kavga etmeye devam edelim. Bu siyaset batsın.”
↧