1960 yılında Roma’da Etiyopyalı Abebe Bikila, 42 kilometrelik maratonu en önde tamamladı. Ertesi günün gazetelerinde Bikila’nın çıplak ayaklarının fotoğrafları vardı, Bikila, Etiyopyalı birçok sporcunun kendisi gibi çok hızlı koşabildiğinden bahsediyordu paragraf aralarında.İki kez olimpiyat şampiyonu olan Abebe Bikila’dan başka, Haile Gebrselassie, Hailu Mekonnen, Sultan Haydar ve daha birçok atlet, bir de bizim çok yakından tanıdığımız Elvan Abeylegesse, her yıl ekranlarda güçlü bacakları ve kesilmez nefesleriyle çizgiyi ilk geçen sporcular oldular. Böylelikle Etiyopya’nın bir sporcu fabrikası olduğu kazındı zihnimize. Sadece koşuda değil, dayanıklılık gerektiren diğer spor dallarında da Etiyopyalılar adlarından sıklıkla bahsettiriyor. Başkent Addis Ababa sokakları, günün neredeyse her saatinde koşan yüzlerce insanla dolu. Kentteki fuar alanının merdivenleri, sağ ve sol tekleri farklı ayakkabılarıyla antreman yapan futbolcuları ağırlıyor her daim. Bu merdivenler, 2 Olimpiyat ikinciliği, 1 Dünya ikinciliği, 1 Avrupa şampiyonluğu, 1 Avrupa ikinciliği olan Elvan Abeylegesse’nin de keşfedildiği yer. Yoksulluğun ve iş imkanlarının olmayışı, ülkedeki gençlerin bir umuda sarılmasına yol açmış. Kendilerinden önce, yine kendileri gibi sokaklarda, yollarda koşarken, pistlere ya da yeşil sahalara çıkıp ün kazanan meşhurlardan olmak istiyor her biri. Nam yapmak, isimlerini duyurmak değil esasında umutlarını kamçılayan; bir menejer tarafından fark edilmek, garibanlığın zincirlerinden kurtulmak demek onlar için, ailelerine aş sunabilmek demek. Yetişmiş onca sporcusuna rağmen uluslararası bir başarısı bulunmayan Etiyopya’ya başka ülkelerden menajerler, antrenörler gelerek, sürekli kendi ülkelerine sporcu ithal ediyor. Bu durumda kazanan podyumlarda bayrağı dalgalanan ülkelerle birlikte sporcuları keşfeden menajerler oluyor. Etiyopya’da ise tek bir umuda sarılmış binlerce genç, büyük bir ciddiyetle, keşfedilecekleri günü bekleyerek, durmaksızın koşuyor.
↧