Türkiye’deki en hassas konulardan ‘şehitlik’ kavramını tartışmaya açan “Öl Dediler Öldüm” kitabı, tarihsel bağlamıyla şehitlik kavramının aldığı süreci masaya yatırıyor. Serdar M. Değirmencioğlu tarafından derlenen kitapta, Çanakkale Savaşı’ndan radikal sola şehitliğin aldığı haller irdeleniyor.“Şehitlik nedir, nasıl ortaya çıktı, nasıl evrildi?” bu soruyu merkeze alarak edebiyattan sanata, şehitlik turizminden kamusal alana bu kavramın izini süren “Öl Dediler Öldüm” annelerin deneyimlerinden askerlerin şehitlik kavramıyla imtihanına kadar izlenim ve araştırmalardan oluşuyor.Kitap Gülsüm Cengiz, Serdar M. Değirmencioğlu, Bekir Düzcan, Esra Gedik, Can Gezgör, Turgay Gülpınar, Çağdaş Günerbüyük, Rezak Küçükkaya, Asım Öz, K. Eylem Özkaya Lassalle, Bülent Sezgin, Sezai Ozan Zeybek ve Besim Can Zırh’ın katkılarıyla hazırlandı.Kitapta incelenen konu başlıkları arasında Alevilikte Şehadet: Kerbela’dan Gezi’ye Hüseyin’in Tarih Dışına Taşan Nefesi; Turan Emeksiz: Bir Simgenin Doğuşu ve Yok Edilişi; Ömer Seyfettin’den Bugüne Çocuk ve Gençlik Edebiyatında Şehitlik; “Ölüm” ve “Şehitlik” ile Yeniden Kurulan Hayatlar: Oğlunu Silahlı Çatışmada Kaybeden Asker Anneleri; Sivas Şehitler Anıtı ya da Sessizliğin Üç Hâli var. “Soma’dan Afyon’a kullanılıyor”Kitabı derleyen Serdar Değirmencioğlu, şehitlik kavramının sıkıntılı durumlardan kurtulmak için bir araç olarak kullanıldığını, Soma’daki maden kazasında hayatını kaybedenler üzerinden anlatıyor:“Öyle bir anlayış söz konusu ki ölen sürüyle insanın şehit olarak ölmesi kabul edilebilir hale geliyor. Yakın zamana gelirsek ülkede neredeyse bir iç savaş söz konusuydu ve ölenlere ‘ne kadar acı öldüler, ne bedeller ödendi’ demek yerine şehit demek daha mantıklı. Afyon’da bir patlama oldu ve ölenlere ölüm nedenleri bile anlaşılamadan şehit ismini verilip devam edildi. Sizin çocuğunuzu oynadığı parka şehit askerlerin adlarını veriyorlar. Aynı nedenle Soma’da ölenlere şehit dendiyse, ondan 10 yıl önce ölenlere de şehit adı verildi. Bunu kimin istediğine bakarsanız, patronlar, sarı sendikacılar ve bunun ardından oldukça kalabalık bir kesim şehit kavramıyla teskin oluyor.”Şehitlikle ilgili bir çalışma yapmanın zorluğunu anlatan Değirmencioğlu’na göre, tabu olan bu kavram için kaynaklara ulaşmak da zor. Üç yıl süren çalışmanın hazırlanma aşamasında önce Serpil Sancar’ın çalışması, sonra Burcu Şentürk ve Esra Gedik’in yaptığı araştırma temel alınmış:“Şehitlikle ilgili çalışmada herkese açık olmaya çalıştım. Şehitlik öylesine dokunulmaz ve tabu bir konu ki, müthiş kanıksanmış. Kemalist gelenekten geliyorsanız, şehitliği sorgulamazsınız; Milli Görüş çizgisinden geliyorsanız, yine şehitliği sorgulamazsınız. Bu haliyle bakıldığında şehitlikle ilgili çalışma yapmak çok zor. Serpil Sancar bu konudaki sessizliği bozan tek kişi. Ben onlardan yola çıkarak bu konuya ilgi gösterdim. Bu kitabın çok gecikmiş bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu sessizliklerin çoğu çok ciddi sessizlikler. Ortada müthiş bir yutturmaca var ve bu yutturmaca değişik düzeylerde değişik insanlara siniyor. Bu kendiliğinden olmuyor, bir devlet politikası.”Bir devrin kayıp şehidi: Turan EmeksizKitapta yer alan örneklerden biri de 1960’da şehit olarak lanse edilip sonrasında unutulan Turan Emeksiz. 28 Nisan 1960’ta Beyazıt’taki öğrenci eylemlerinde öldürülen Emeksiz, devlet töreniyle kaldırıldı. Anıtkabir’e defnedildi. Yıllar sonra unutulan Emeksiz’in naaşı 23 Ağustos 1988’de Cebeci Mezarlığı’na nakledildi. Bu hikayenin de aldığı kitap, değişen şehitlik kavramına dikkat çekiyor:“1960’ta o anki yönetim Turan Emeksiz’i özellikle insanların hoşuna gidecek şekilde bir destana dönüştürmek istiyor. Destana dönüştürmenin bir yolu da bu. O dönemde yapılan bu çalışma 1980 sonrasında tamamen unutuluyor. Turan Emeksiz’in ölümünü onaylayamayız elbette ama onun şehit mertebesinden alınıp başkalarının oraya geçirilmesini de onaylayamayız. Bu kitapta çok fazla insanın ciddiye almadığı bilgiler var. 2014’te çıktı bu kitap, müthiş bir gecikme. Türkiye’de gündem sürekli değiştiği ve samimi bir barış politikası olmadığı için şehitlik hep öne çıkan bir kavram.”
↧