Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Ne yokluk çektim, anlatamam!

$
0
0
Yıllardır göz önünde bir hayat süren Cüneyt Arkın’ın bilinmeyen birçok yönü var. Mesela hikâye yazarlığı, şairliği, resim sevdası... Lisede edebiyat öğretmeninin kapısını aşındırmış, üniversite arkadaşlarıyla dergi çıkartıp, hikayelerini yayınlamış.Cüneyt Arkın 1937’de doğdu. Beş yıl sonra babasının yanında çoban oldu. Öksüz kuzuları sevdi, köpeğini, eşeğini… Güneşten, soğuktan bağrı yanık, kara, kuru, yoksul… Ama sonsuz hür bir çocukluğu oldu. Gençliğinde hiçbir kızın elini tutmadı. Ve bir gün doktor oldu, sonra ‘artiz’. Malın gözüydü artık. Nice kadınlar sevdi, hiçbiri yoktu. Çünkü onları öpmüyor, karate yapıyordu. Yüzlerce film, o kadar köfte. Hayatı boyunca ‘nayır, nolamaz’ dedi. Geçenlerde öldü, reklam filmi çekerken… Cüneyt Arkın’ın kendini anlattığı şiiri bu. Eskişehir’in minik dağlarında koyun güden, bostan bekçiliği yapan, imkansızlıklara diz çöktürüp okuyan, önce doktor, sonra Artist mecmuanın yarışmasında derece alıp oyuncu olan bir yıldızın hayatının kısa bir özeti.Yıldız oyuncuyu iki farklı şekilde anlatabiliriz. Birincisi Cüneyt Arkın. Güçlü, yiğit, cesur karakterlerin vazgeçilmez oyuncusu, orduları tek başına altüst eden, kaleler fetheden bir kahraman, duygusal, romantik karakterlerle zihinlere kazınan yakışıklı bir jön. Diğer ise Fahrettin Cüreklibatır. Kendi halinde bir hayat süren, yalnız, eşine, çocuklarına düşkün bir aile babası. Biri ne kadar göz önünde, ulaşılmaz görünse de, diğeri o kadar samimi, elinizi uzatıp yüreğine dokunabileceğiniz kadar yakın, görünür olmaya hak ettiğinden fazla değer atfetmeyen biri.Yıllardır göz önünde bir hayat süren Cüneyt Arkın’ın bilinmeyen birçok yönü var. Mesela hikâye yazarlığı, şairliği, resim sevdası... İlkokul yıllarında okuduğu kitapların etkisiyle başlamış yazı merakı. Lisede edebiyat öğretmeninin kapısını aşındırmış, üniversite arkadaşlarıyla dergi çıkartıp hikâyelerini yayınlamış. Cemal Süreya’nın teşvikiyle de şiir kaleme almaya başlamış.. O gün bugündür anılarını hikâyelere döküyor, duygularını şiirle paylaşıyor, yağlıboya tabloları (son on yıldır) yapıyor. Arkın’ın kişisel hikâyesinden hobilerine anlatılacak çok şey var. En iyisi biz aradan çekilelim sözü kendisine verelim.ÇOCUKLUKBostan bekçiliği yapıyordumTarlada doğurmuş annem beni, Eskişehir’de. Engerek yılanının yaşayamayacağı bir yerde. 13 kardeşmişiz. Ayağa kalkan üç kişi. Diğerleri yoksulluktan, cehaletten öldü. Yüz koyunun peşinde ablam, ben, annem koşturup geçimimizi sağlardık. Çocukluğum babamla koyun gütmekle geçti. Bütün yoksulluğa, çektiğim acılara rağmen mutluydum. İki ablam genç kızlıklarını yaşamadı. Bahçemizde bir zerdali ağacı vardı, ablam zerdaliler toplar, bana verirdi. Dünya zerdali kokardı. Annem, babamla işte olduğu için ablam ilgilendi benimle, annelik yaptı. Hürdüm… Aileye ekonomik katkıda bulunmak için yazları üç ay bostan bekçiliği yapardım. Tek başıma değildim, iki köpeğim vardı, bir de sıpam. Dostluğu, vefayı, fedakârlığı onlardan öğrendim. Toprak, çiçek, güneş, gökyüzü… Tabiatla baş başa kalmanın bana kazandırdığı iç zenginlik müthişti. Cüneyt Arkın olduğumda hep oradan harcadım, bu hep beni zengin tuttu. Babamın beni bir kere kucağına alıp sevdiğini hatırlamıyorum. Başaramayacağı hiçbir şey yokmuş gibi gelirdi. Çok büyük bir insandı. Bir yere mevsimlik çalışmaya gider, iki üç koyun, yarım torba buğday ile geri dönerdi. Müthiş bir şeydi. Pazara yağ, deri, annemin ördüğü paketleri götürür, yerine şeker, gaz yağı ile takas ederdik. Lise sona kadar gaz lambası ışığında ders çalıştım. Yokluk vardı, yoksulluk…GENÇLİKİnsanlardan uzak, yalnızdımİlk, ortaokul, liseyi Eskişehir’de okudum. Öğretmenlerimiz Atatürk’ün eğitim neferleriydi, bizi çok iyi eğittiler. Dönem arkadaşlarım önemli insanlar oldular. Matematiğe çok meraklıydım, öğretmenimin tereddüde düştüğü soruları bile çözdüğüm olmuştur. Hâlâ üniversiteye giriş sınavlarının matematik sorularını çözerim. İlkokul öğretmenim Maide Coşkuner bana sürekli kitap verirdi. İlk kitabım Kimsesiz Çocuk. Çünkü ben de insanlardan uzak, yalnızdım. İlkokul arkadaşlarım yanıma pek sokulmazdı, nedeni sonradan anladım. Kümes taşıyorum, hayvanın kokusu üzerime siniyor, ondan … Çocukken pek hayalim yoktu. Bostan bekçiliği yaptığım dönemde kara tren geçerdi önümden. Yolcu vagonunda sarı saçlı, mavi gözlü, çiçekli elbiseli bir genç kız gördüm ya da hayal ettim. Cüneyt Arkın olduğum dönem de hep onu aradım. Zaten karım ona benzediği için evlendim. Eskişehir’de Porsuk’un etrafında yazlık sinemalar vardı. Tahta sandalyeler, ay çiçek çekirdekler, beyaz gazoz… Ailece en büyük eğlencemiz yılbaşı gecesi sinemanın ucuz bölümünde rahatsız sandalyelere oturup film izlemekti. Ablam zaman zaman Sakarya caddesindeki sinemaya götürürdü beni. Beşe çeyrek kala -yani koyunların sağılma zamanı- çıkar, eve dönerdik. İzlediğim filmlerin hiçbirinin sonunu görmedim.YAZARLIKHayat matematiktirYazmaya okul çağında başladım. Lisede yazdıklarımla edebiyat öğretmenimin canını çıkarıyordum, alın bunu eleştirin diye. İstanbul’a tıp okumaya geldiğimde dergilere hikâye yazıp gönderiyordum. O zamanlar Pazar Postası çıkıyordu; siyaset, sanat dergisi… Sonra açlıktan ölmemize rağmen üniversiteli arkadaşlarla Elek adlı bir dergi çıkardık, tek sahifelik. O dergi de Cemal Süreya’nın ilgisini çekmiş. İkinci Yenicilerle tanıştık, görüşmeye başladım. Cemal Süreya haftada bir gelir, sanat-şiir üzerine konuşurdu. Bir gün dedim ki, ben şiir yazmak istiyorum. ‘Tamam,’ dedi, iki yüz tane kitap getirdi. Şair olmak için sosyolojiden, resimden, ritimden, tarihten, hukuktan ve matematikten anlayacaksın, dedi. Lütfi Akad’la Yaralı Kurt’u çekiyoruz, ben asistanlık yapıyorum, rejisör olmak isteğindeyim. O da dedi: Heykeli, müziği, ışığı bileceksin ama en önemlisi matematik. Hayat matematiktir. Ne yaparsan yap matematiğin iyi olmalı.AİLEEşimi atla kaçırdımBir insanı çılgınca güldürecek bir durumda, aynı mutluluğu hayat boyu yaşamadım. Cüneyt Arkınken bile çok acılar çektim. Doktorken artist oluyorsun, sürekli bir çaba göstermen gerekiyor. Ne şöhreti gördük, ne parayı. Görseydik, Orhan Günşıray gibi bir sinema devi sigorta hastanesinde üç kişilik bir odada ölmezdi. Yalnız olduğum dönemlerde karşıma çıktı eşim. Bir gençlik toplantısında aynı yalnızlığı yaşadığını gördüm. Herkes Cüneyt Arkın deyip övgülere başlayınca bozulmuş. Şöhret falan sevmiyor. Ben de bunu yediremedim, üzerine gittik derken birkaç defa daha buluştuk. Anne, babası vermedi, ata bindirip kaçırdım. Karım çok şekerdir, gece gündüz çalışır. “Hazırlan. Bir akşam yemeğine gidelim.” diyorum. Sabaha karşı geliyorum, giyinmiş, hazır bekliyor, hiç de şikâyet etmiyor. İçki dönemim vardı, lanet bir şeydi. Bir kadın çekemez ama çekti. Bana alkolü bıraktıran odur, Betül. Biraz vicdanın varsa utanıyor, ona göre davranıyorsun. İki çocuğum var: Kaan ve Murat. Hiçbir zaman ismimi kullanmadılar. Murat, 6. yılda diploma alacak, onun için okula gittim. Arkadaşları, öğretmenleri babasının Cüneyt Arkın olduğunu öğrendi. Hayırlı evlatlar, sözümüzden çıkmadılar, çıkmazlar.İLK FİLM500 lira deyince…İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra askere gittim. Uçuş hekimiydim, aynı zamanda uçak fabrikasında sivil hastalara bakıyordum. Halit Refiğ’le orada tanıştık. Fiziğimi, konuşmamı beğenmiş, “Bir doktor rolü var, oynar mısın?” dedi. Vakit olmadı, oynayamadım. Nöroşirürji ihtisası yapmaya niyetlendiğim dönem… Kadro yok, açlık, sefalet, ayağımda postallar. Bir akşam karşılaştık Galatasaray’da. Yağmur düşmüş, parkeler parlıyor. “Ne yapıyorsun doktor? Bir filme başlıyorum. Oynar mısın?” dedi. Oynarım, dedim: “Kaç para vereceksin?” -500 lira. O parayla İstanbul’da bir sene geçinirim. Gurbet Kuşları’nda oynadım, oynarken birkaç teklif daha geldi. Kadro beklerken sinema yolculuğu başladı. Bir sabah uyandım, Cüneyt Arkın olmuşum. Film, kırsal kesimden şehre gelen ailelerin hikâyesini anlatıyordu. Benim hikâyeme benziyor. Filmde nasıl sırtımda yatak, elimde valizle İstanbul’a geldiysem, tıp okumaya da öyle geldim. Aynı kara tren, aynı vapur… Cüneyt Arkın adını almamda hem Halit Refiğ’in hem Recep Ekicigil’in katkıları oldu. Cüneyt’i babam seviyordu, o isim teklif edince kabul ettik. Müslüman bir Türk kahramanının ismi. Arkın da dergi çıkarırken gittiğimiz, istediğimiz kitabı aldığımız kitabevinin adı. Ona bir vefa borcu.SON FİLMİOğlum benden daha iyiPanzehir çok değişik bir film. İhanet, iç hesaplaşma, dram, aşk her şey var. Öz oğlum gibi sevdiğim Kadir’i düşmanların üzerine gönderiyorum, o sırada büyük bir kıyım başlıyor. İzleyenler, “Böyle bir Türk filmi görmedik. Kalıplardan bıktık, böylelerine ihtiyaç var.” diyor. Oğlum Murat da oynadı. Mükemmel bir deneyimdi. O harika bir herif. Gelip beni hep izliyormuş, ne yapıyor, ediyorum diye. Bir mekâna girişi var, Cüneyt Arkın mı giriyor, Murat mı anlayamazsın. Birçok yerde benden daha iyi, detayları yakalamış. Adamın içinde varmış, demek ki. Daha önce Yaralı Kurt’ta kötü adamı oynamış, ödül almıştım. Burada yine kötüyüm. Oyunculuk imkânı veren bir rol, ondan kabul ettim. Devamı da planlanıyor, bakalım. ONU ANLATTI‘Çocuklarına çok düşkün’Betül Cüreklibatır (Eşi):1968’den bu yana evliyiz. Sanatçıyla beraber olmak çok zor. Kıskançlıkları, zamansızlıkları oluyor. Uzun vadeli ilişkinin sırrı sevgi. Başka türlü olamaz. Bana olan ilgisi, sevgisi, çocuklarına olan bağlılığı çok değerli. İyi bir eş, tamam. Dahası iyi biri baba, o inkar edilemez. Ben de çocuklarıma düşkün olduğum için o beni etkiliyor. Şimdikiler bir hafta sonra çekip gidiyor, çocuk falan da dinlemiyorlar. İnsanda biraz sabır olacak. Eşimle ilk tanıştığımız dönemde aramızda sağlam bir bağ olmadığı için Cüneyt dedim, ne zaman işin içine aşk girdi Fahrettin demeye başladım. O gün bugündür Fahrettin. Cüneyt sinemada bir jön, o başka. Çocuklarına Cüneyt Arkın olduğunu çok hissettirmedi. Harcamalarına dikkat eder, arkadaşları hakkında fikir sahibi olur, gittikleri yerleri bilirdi. Göz önünde olan biriyle olmak, çocuk büyütmek kolay değil, zor.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue