Adıyaman’ın 3. büyük ilçesi demekte belki de haklılar. Sayıları 10 binin üzerinde insan iki yıldır burada, kampta yaşıyor. İkinci Ramazanları bu yıl, nasip olursa dört bayram görmüş olacaklar oruçlar bitince.Çadırların arasında gezerken çocuklar peşimizde, “Saim?” diye soruyorlar, oruçlu olup olmadığımızı öğrenmek için. Dillerini çıkarıp gösteriyorlar, kendi çocukluğumuzu hatırlıyoruz, oruç tutan insanın dili, iftara yakın bembeyaz olur, onlarınki de öyle. Biz de gösteriyoruz dilimizi, sonra hep birlikte gülüyoruz.Kadınlar yemek pişirme telaşında, tüplerin üzerindeki tencereler kaynıyor. Çadırlar arasında ellerinde tencerelerle, kap kacaklarla yürüyen insanlar görüyoruz kimi zaman, muhtemelen bir akrabaya, bir yoldaşa yemek gidiyor. Bir adam, çadırının önüne oturmuş, çay demliyor, ezandan sonra bu aile reisine tekrar uğrayacağız, nasibimize düşeni yudumlamak için. Kamp yetkililerce 4 mahalleye ayrılmış, her mahallede muhtelif noktalarda mescitler var, vakit akşama devrilse de Kur’an eğitimi devam ediyor hâlâ. Rehberimiz ve tercümanımız Ahmet, bizi bir çadıra götürüyor. Burada Fatima adında bir hanımla tanışıyoruz. Fatima ve kardeşi, mülteci kampındaki 1700 çocuğa Kur’an eğitimi veriyormuş, üç-dört ay gibi kısa zamanda hafız çıkan öğrencileri bile varmış. “Burada yapabileceğim en iyi şeyin ne olduğunu düşündüm, Rabb’im nasip etti, daha iyisini yapamazdım.” diyor. Fotoğrafını çekmek istediğimizde, Suriye’de iken devlet görevlisi olduğunu ve simasının görünmesinin ailesini sıkıntıya sokabileceğini söylüyor. Esasında kamptaki insanların çoğu için bu durum geçerli, bu yüzden kameramızı yetişkinlere izin almadan doğrultmuyoruz elimizden geldiğince. Her yer kalabalık ama, çoluk çocuk sesleri azalıyor artık yavaş yavaş, ezana çok az zaman kala bütün yollar tenhalaşıyor.Başımızı uzattığımız her çadır halkı ısrar ediyor konuk olmamız için, davet geri çevrilmez, birkaç lokma ile de olsa davete icabet ediyoruz. İftar sofraları mütevazı, aylık istihkakla yapılabilecek en güzel sofra ortada. “Nasılsınız?” sorusunu duyunca eller ve gözler gökyüzünde her cevapta: “Elhamdulillah!.” Şartlar zor olsa da kadınların ve çocukların canları emin, savaş kilometrelerce uzaklarında. Her birinin tek isteği, tek duası var: Savaşın son bulması. Ancak bu olursa kavuşabilecekler yeniden memleketlerine.
↧