Çeyrek asrı geçkin süredir insan hakları alanında çalışmalar yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ile son dönemde yaşanan insan hakları ihlallerini ve gündemi konuştuk. Tanrıkulu, “28 Şubat ortamında bile bu kadar kitlesel bir hukuksuzluk, bu kadar pervasız ve ölçüsüzce yaşanmadı.” diyor.Türkiye’de son dönemde yaşanan olayları (Gezi, 17 Aralık rüşvet operasyonu sonrası tasfiyeler, Soma faciası vs.) insan hakları ve demokrasi açısından değerlendirecek olursak nasıl bir Türkiye çıkıyor karşımıza?Sadece bir yılda yaşananları ele alacak bile ‘bugün’ yaşananlardan dolayı ‘dünü’ unutur hale gelen bir Türkiye, giderek otoriterleşen bir iktidar profili var. Eski devletin yeni sahipleri bunlar. ”Öteki Türkiye’nin iktidarı olacağız, Türkiye’de yeni demokrasi inşa edeceğiz, vesayete son vereceğiz.” vaatleriyle gelen, ancak 2008’den sonra yavaş yavaş gerçek yüzünü gösteren bir iktidar. Bu iktidar tarafından yönetilen yeni bir Türkiye söz konusu. Başka bir Erdoğan, başka bir AKP yüzü ortaya çıktı. Aslında sadece iktidarın sahipleri el değiştirmiş bunun dışında değişen başka bir şey yok.Peki Başbakan’ın miting meydanlarında bahsettiği “yeni Türkiye’si” nasıl bir Türkiye?Onun Türkiye’sinde baskı, zülm, yolsuzluk, kibir, karşısındaki yok sayma, demokrasi karşıtı her türlü davranışı meşru görme, fişleme, hukuk dışı bir düzenin bütün baskı araçları var.Tüm bunlar Camia üzerinden pratiğe geçiriliyor sanki...Hükümet, Camia’ya mensup olduğunu sandığı herkesi potansiyel düşman olarak görüyor ve yok etmeye yönelik bir yöntem uyguluyor. Bunu yaparken de devletin gücünü hukuk dışı bir şekilde kullanıyor. Bu bağlamda okullar, yurtlar kapatılıyor, tabelalar indiriliyor. Mesela Bolu’da Camia’ya ait okulun kapatılması. Belediye başkanı en az 10 yıldır orada. Bu okul 20 yıldır faaliyette. Adama sormazlar mı madem ruhsatsız bunca zamandır neden işlem yapmadın? Bu uygulamalar bize darbe dönemlerini hatırlatıyor. Cadı avı yapamazsınız. Ortaya çıkan tabloyu hukuk devleti, demokrasi ve adil yargı anlayışıyla hiçbir biçimde bağdaştıramıyorum. Kendisini demokrasiyle ilgili sayan herkesin buna karşı çıkması lazım.Tüm bunlar neden yapılıyor?17 Aralık’ta kendisi ve çevresindekilerle ilgili rüşvet ve yolsuzluk belgelerinin ortaya çıkmasından dolayı. 17 Aralık olmasaydı Başbakan Camia’ya böyle mi davranacaktı? Kendisi şuanda 24 saat Camia’yla, Pensilvanya’yla yatıp kalkıyor. Niye? Çünkü 2003’ten bu yana karşısında bir düşman var ve bu düşman tarafından mağdur ediliyor siyaseti güdüyor. Bu düşman kimi zaman vesayet kurumları kimi zaman dış mihraklar oldu. Bugün eski gücün mağduruyla barışık hale geldi. Kendisinin düşman olarak gördüğü örgütsel bir yapı yok artık. E kiminle çatışacak? Bu noktada paralel devlet söylemi uyduruldu.Son dönemde yaşanan bireysel, kitlesel insan hakları ihlallerini düşününce bir hukukçu ve insan hakları savunucusu olarak bu kadarını tahmin eder miydiniz?Türkiye bu kadar ağır insan hakları ihlalini hak etmiyor. Bu iktidar döneminde 470 civarında orantısız güç kullanımı nedeniyle ölüm ve yaşam hakkı ihlalleri var. Çocuk, kadın cinayetleri, çocuk istismarı vs. gibi çok ağır ihlaller söz konusu. Allah korusun bir de çatışma olduğunu düşünsenize bu rakam ne kadar artardı. Hâlâ başbakan ve yardımcıları hiç birşey olmamış, tüm bunların sorumluları kendileri değilmiş gibi konuşuyor. Roboski bu iktidar döneminde olmadı mı? Başbakan, ‘Roboski soruşturması Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak.’ dememiş miydi?İki hafta önce takipsizlik kararı verildi ama.Soruşturma bitti yani. Anayasa Mahkemesi’ne gidecek, oradan ne çıkacak bilemiyoruz. Meclis kürsüsünde de söyledim; sadece bu olay bile Başbakan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına yeter. Kendisine bu anlamda uzun ömürler. Umarım çok yaşar ve kendisinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını görürüm.Mümkün mü bu?Birkaç gün önce Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi 300 Saraybosnalı erkeği Sırplara ölümlerini ön görerek teslim ettiği için 20 yıl sonra Hollanda’yı mahkum etti. Adaletten kaçış yok.Söylediklerinizden dolayı tepki almaktan korkmuyor musunuz?Söylediklerimin rahatsız edici olduğunun farkındayım. Bu konuda örtülü, örtüsüz birçok yerden baskı alıyorum. Ancak milletvekili güvencem olmadan, yalnızca bir hukukçuyken de bunları söylüyorum. Şuan itibariyle yargıyı kendine göre dizayn edebilir, hukuk tanımayabilir ama göreceksiniz o da yargılanacak; zira uluslararası adaletten ve toplumun ortak vicdanından kimse kaçamaz.Peki ya Soma davası ne durumda? Üzeri mi kapatılıyor?Bugüne kadar yapılan hiçbir insan hakkı ihlalinin üzeri kapatılamadı. Soma’nın da kolay kolay kapatılamaz. Ancak utanç verici uygulamalar devam ediyor. Örneğin Başbakan’ın Soma’ya dair toplanan parayla ilgili yaptığı açıklamada kullandığı cümleler. Duyan da halktan toplanan bu paralar kendi cebinden çıkmış sanır.Somalı aileler için halktan toplanan 17 milyon liranın 301 aileye pay edileceği söz konusuydu. Ancak aile başına 154 bin lira ödeneceği söylendi. Geriye kalanıyla ilgili ne yapılacağına dair bir açıklama yapıldı mı?Duymadım ama mutlaka hesabını sorarız.Yıllar önce “Türkiye’nin yakın geçmişiyle yüzleşmesi ve demokratikleşmesi adına Ergenekon davasının peşine düşülmeli. Susurluk ve Şemdinli’de kaçırılan fırsat Ergenekon’da heba edilmemeli.” şeklinde açıklamanız olmuştu. Ergenekon davasının geldiği aşamayı göz önünde bulundurursak bu fırsat heba edildi diyebilir miyiz?Davanın konusundan bağımsız olarak şunu söyleyeyim -bu ayrı bir konu çünkü-; hangi suçtan yargılanırsanız yargılanın, sanıkların adil yargılanma hakkına riayet edilmeliydi. Savunmanın talepleri yerine getirilmedi. Dava belli bir aşamadan sonra birçok davayla birleştirildi. Dolayısıyla bir an evvel hüküm kurma telaşına girildi. Bu telaş kamuoyunda oluşan yaygın beklentinin berhava edilmesine neden oldu. Ve Anayasa Mahkemesi anayasaya ve sanık haklarına uygun bir karar verdi. Bundan sonrasına yeni kurulan mahkemeler bakacak. Ama sonlandı diye bir şey söz konusu değil.Ergenokon, Balyoz, 28 Şubat, 12 Eylül... Bu davaların hepsi AK Parti hükümeti döneminde açıldı. Ancak düne kadar bu davaların savcısı olduğunu söyleyen Başbakan, şimdi “Ben yapmadım, cemaat yaptı” diyor.Bir kere siyasetçinin savcısı olduğu bir dava olmaz. Siyasal iktidarın görevi savcılık değil, varsa suç ve delillerini ortaya çıkmasını sağlayacak idari tedbirleri almaktır. Engel olmaz, karartmaz. Başbakan kendisini bu davanın savcısı ilan etmekle baştan yanlış yaptı. Davayı siyasallaştırdı. Yargı üzerinde bu kadar baskı oluşturulmasaydı belki de davanın seyri başka olurdu. Kumpastı vs denilerek dava başka bir noktaya taşınmaya çalışılıyor. Bir avukat olarak, söylüyorum, bir hukuksuzluk varsa bunun birinci derecede sorumlusu Başbakan’dır.Bir yandan “Bu davanın savcısıyım.” öte yandan da “Ben olmasan çıkamazdınız” diyen ve teşekkür bekleyen bir Başbakan var.Bu, Başbakan’ın nasıl bir ilkesizlik üzerinden siyaset yaptığını ortaya koyuyor.Geçtiğimiz hafta onaylanan 6 maddelik bir çözüm yasası var. 4. madde hükümete sınırsız yetkiler tanıdığı gerekçesiyle epey eleştirildi.Bunlar haklı eleştiriler. Bu sorunlu bir maddeydi ama itirazlarımızla genel kurulda tek değişikliğe uğrayan madde oldu. Yetkiler belli görevleri yerine getirenlerle sınırlandırıldı. Kısmen de olsa sorun çözüldü. İçeriği bir şey ifade etmese de Meclis’te bütün siyasi partilere bu konuyu tartışma ortamı sağladığından çok önemli bir yasa.Daha nasıl kucaklayacaklar, genel başkan yardımcısıyımErgenekon konusunda CHP’den farklı bir duruş sergiliyorsunuz. Zira CHP Ergenekon’un varlığını bile sorgular bir tavır içersindeydi. Bu, sorun olmadı?Farklı düşündüğümüz noktalar olmuştur. Ancak her konuda aynı düşüneceğiz diye bir kural yok. Bu konuya bakışım eskiden neyse şimdi de aynı. Devlet içinde yasa dışı güç odakları varsa, ki benim kanaatim olduğu yönündeydi, ortadan kaldırılmalı.Ancak kanaatimin ortaya çıkacağı yer yargı makamıdır. CHP ya da genel başkanımızın bu konuya dair tutumu en başından beri aynı; sanıkların adil yargılanması.Mesafeli durduğu kesin ama.Bu tavır davanın konusundan bağımsız olarak algılanmalı. Bunu yargılayacak makam yargıdır. Siyasetçiler müdahale ettiği oranda dava siyasallaşır.Ekmeleddin İhsanoğlu konusunda da partide çatlak sesler yükseldi.İhsanoğlu, CHP’nin adayıdır. İmza vermeyen arkadaşlarımız olmuştur ancak sonrasında büyük ölçüde destek verdiklerini ifade ettiler. Biz cumhurbaşkanı adayı seçtik, partiye başkan değil. Dolayısıyla geniş kesimlere hitap edecek bir isim arayışındaydık. Temaslarımız sonucunda ortaya çıkmış bir isim İhsanoğlu.Bireysel fikriniz nedir, sizce isabetli bir isim mi?Kesinlikle. Türkiye’nin tamamını temsil edecek, makamını kişisel ihtirasları değil milleti, devleti için kullanacak bir cumhurbaşkanı olacağını tahmin ediyorum.Peki Kürtler oy verir mi İhsanoğlu’na?Geneli bütüncül bir hareketle aynı kişiye oy verir demek mümkün değil tabii. Ama şunu söyleyebilirim, İhsanoğlu yeterince tanındıkça, önyargılar aşıldıkça toplumun her kesiminin desteğini alacağını düşünüyorum. Buna Kürtler de dahil.Partinizden farklı bir duruşunuz var. Nasıl, CHP kucaklayabildi mi sizi?(Gülüyor) Daha ne kadar kucaklasın? Genel başkan yardımcısıyım. Üç buçuk yılla en istikrarlı devam eden bir genel başkan yardımcısıyım hem de.Diyarbakırlısınız ama İstanbul’dan milletvekili seçildiniz. CHP ne zaman bölgeden milletvekili çıkarır?Bölgeden milletvekillerimiz var aslında. Ancak klasik illerden bahsediyorsanız evet oralardan çıkaramadık.Seçilemeyeceğinizi düşündüğünüz için mi İstanbul’dan aday oldunuz?Hayır. MYK böyle takdir etti, uygun görüldü geldim. Kaldı ki ikametimin yarısı İstanbul’da.1987’den bu yana insan haklarına ilişkin yüzlerce tramvatik davayla ilgilendiniz, yorulmadınız mı?Ne yoruldum, ne ümidimi kaybettim. Bugün sabah 5’te kalktım. Hrank Dink’in duruşmasına yetişmek için uçağa bindim ve buraya geldim.Aileniz şikayet etmiyor mu yeter biraz da bizim sorunlarımızla ilgilen diye?Bu konuya hiç girmeyelim.Benim için özel birim kurdularMeclis’te en çok soru önergesi veren milletvekillerinden birisiniz. Adana’da Başbakan’ın afişini yırtan gençlerin hakkını bile Meclis’e taşıyorsunuz. Çıbanbaşı gibi algılanma durumunuz oluyordur.Rahatsızlık verdiğim kesin. Hatta benimle ilgili bir birim kurmuşlar. Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergeleri cevaplandırmak için. Bu açıdan memnun(!) olduklarını biliyorum.Hepsine cevap alıyor musunuz peki?Nerede bir insan haklı ihlali varsa, cevabını alayım almayayım farketmez, ama almak için üsteliyorum. Meclis’te bir hafıza oluşturmak maksatlı yapıyorum. Hiç olmazsa kayıtlara geçiyor. Vatandaşlar inanılmaz ilgi gösteriyor. Sorumlular kimse, en azından kendisine çeki düzen vermesine yarıyor.
↧