İstanbul, Avrupa’da çalışma hayaliyle yollara düşen binlerce kaçak göçmenin önemli bir geçiş noktası. Kendi ülkelerindeki yoksulluk ve çaresizliğin getirdiği mecburiyetle her biri yedi tepenin bir köşesinde. 28 yaşındaki Ganalı J.A. gibi...Türkiye’yi ülkesine gelen hayırseverler aracılığı ile tanır. İşadamlarının tavırları ve yardımseverliğinden etkilenir: “ Türkiye’ye gidersem para kazanırım” diye düşünür. Gerçekler ise İstanbul’a geldiğinde karşısına çıkar. Kumasi’deki ailesini geride bırakıp kilometrelerce uzaklıktaki İstanbul’da Hacıhüsrev’de bir evin kömürlüğünü kiralayıp dört arkadaşı ile birlikte kalmaya başlar. Afrikalı olduğu için ev bulması oldukça zordur. Tek odalı, penceresi bile olmayan bir kömürlük için 500 TL kira istediklerinde çok şaşırır. Ama her gittiği emlakçı ya da ev sahibi “Afrikalıya ev yok.” der. Türkiye’ye daha önceden gelen Ganalı arkadaşlarının aracılığı ile Güngören’de bir tekstil atölyesinde çalışmaya başlar. Aradan geçen zaman sürecinde patronu parasını vermek istemez. “Param yok, polis çağırırım çalışma iznin yok.” diye tehdit eder. Sonrasında bir kemer atölyesinde çalışmaya başlar. Günlük 20 TL’ye anlaşmalarına rağmen iş olmaması gerekçesiyle bir ay sonra aylığının yarısını alarak işi bırakmak zorunda kalır. Şimdi bir oto yıkama servisinde akşam 20.00’den sabah 08.00’e kadar minibüs ve taksi yıkıyor. Günde yıkadığı araç sayısı ortalama yirmi. Patronu araç başına 15 TL kazanırken J.A. günlük 20 TL kazanıyor. İki ulaşım aracıyla gittiği işinden geriye kalan ile kömürlüğün kirasını ödemeye çalışıyor.Mahalleye geldiğinde Roman çocuklar onu turist zannederek para istemiş. J.A, “Burada insanlar bize karşı iyi, yardım etmek istiyor. Ama Türkiye’de Afrikalılara karşı ırkçılık yapılıyor.” diyor. Göçmenlerin büyük bölümü polisin davranışından, patronlarının paralarını vermemesinden ve ten renkleri nedeniyle yapılan ayrımcılıktan şikayetçi. İki yıldır Okmeydanı’nda bir teksil atölyesinde çalışan Hüseyin “Metroda bile bizimle yan yana oturmak istemeyenler var, hasta olan arkadaşlarımız için hastaneye gittiğimizde bile ten rengimizden dolayı ayrımcılık yapılıyor.” diyor. Ailelerinin buradaki hayat şartlarını bilmediğini anlatan Macid, “Gana’da çok daha iyi yaşıyorduk. En kısa zamanda geri döneceğim.” diyor.Ezanın okunması ile birlikte oruçlarını açıyorlar. Sofrada karpuz ve ikişer adet hurma var.
↧