Üçüncü Osmanlı Padişahı I. Murad, nam-ı diğer Gazi Hüdavendigar, imparatorluğun en stratejist hükümdarlarından. Yeniçeri Ocağı’nın kurulmasından sadrazamlık makamına kadar birçok yenilik onun zamanında kurumsallaşır. Vefatının 625. sene-i devriyesinde şahsını rahmetle anıyoruz.Tarihçilerin kutbu Halil İnalcık, I. Murad’ın ‘imparatorluğun taslağı’nı çıkaran padişah olduğunu serd eder. Osmanlı’yı Balkanlar’a taşıyan Sultan Murad, devletin üç kıtaya yayılmasının fikir babasıdır aslında. Vefatının 625. yılında, hikâyesini yeniden okuyalım: Üçüncü Osmanlı padişahı, I. Murad, nam-ı diğer Gazi Hüdavendigar, 29 Haziran 1326’da Bursa’da dünyaya gelir. Babası şehrin fatihi Orhan Gazi, annesi Yarhisar Tekfuru’nun kızı Nilüfer Hatun’dur. Ağabeyi Süleyman Paşa’nın gayretleriyle Rumeli’ye geçen Türk birlikleri, devletin sınırlarını Batı’ya doğru genişletmektedir. Lakin ağabeyi, 1359’da sürek avı esnasında, bir rivayete göre attan düşerek vefat eder. 1362’de babası Orhan Bey de Hakk’ın rahmetine kavuşunca devletin başına geçer. Anadolu erki, tam anlamıyla Osmanoğulları’nın eline geçmese de I. Murad, ‘Sultan’ unvanını kullanır. Bu aynı zamanda, 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nda Moğollara mağlup olan Türkiye Selçuklularının otorite kaybından sonra İlhanlılara gösterilen biatin sonlandığı eyleme işarettir. 1361 yılında Edirne’yi fetheden Murad-ı Evvel için bu şehir, babası Orhan Gazi’nin düşündüğü gibi, Balkan seferlerini yoğun olarak yapma adına stratejik bir karargâh haline dönüşür. Müslüman ahali, hızla yeni zapt olunan bu verimli topraklara yerleştirilir. Sırp, Macar, Bulgar, Bosna ve Eflak prenslikleri, klasik tabirle Osmanlıları Balkanlar’dan atmak ve bir daha hudutlarına gelme cesaretlerini kırmak için bir araya gelir. Sırpsındığı’nda 12 bin kişilik Türk ordusu, 30 bin kişilik Haçlı ordusunu hezimete uğratır. Sırpsındığı’nın intikamını almak isteyen Sırplar, 1371’de Çirmen’de yine mağlup edilir. Böylece tarih yazımında Avrupa için hiçbir zaman hazmedilemeyen ve daima kaçınılan ‘Türk korkusu’ başlamış olur.Osmanlı’nın devlet modeliMurad-ı Evvel, Bursa’yı babasından mülhem, Orhan Bey şehri Hisar dışına taşımıştı. Devlet sınırlarıyla paralellik arz eden bu genişletme, şehrin eksenine yeni yüzler ilave eder. Böylece kendi adıyla tesmiye olunan Hüdavendigar Külliyesi vücuda gelmeye başlar. 1363-1366 yılları arasında Çekirge semtinde yükselmeye başlayan külliye, içinde barındırdığı cami, medrese, imaret, çeşme ve hamam ile selamlar Bursa ovasını. Şehrin fetihten önce de en eski mahalleleri arasında yer alan bu yer, külliyenin ilk eseri olan cami yapımıyla ruhaniyetli bir çehreye bürünmenin saflığı içine girmiş olur. Altı cami, üstü medrese olan bu ibadethane, her haliyle eşsiz bir tecrübe olarak Türk mimarisindeki yerini alır. Caminin bir başka özelliği ise Osmanlı döneminde ilk Türkçe hutbenin burada okunmuş olmasıdır. Prof. Dr. Mefail Hızlı, söz konusu halin 1911 yılına kadar devam ettiğini belirterek, “Haziran ayı içinde bir hatibin girişimiyle Bursa’da ilk kez bir cuma hutbesi Türkçe okunabilmiştir. Hüdavendigar Camii’nde hatip önce hutbeyi Arapça olarak aktarmış, daha sonra mesaj kısımlarını Türkçe olarak da cemaate anlatmıştır.” diyor.Birinci Murad, babasının devlet modelini daha öteye taşır. Askerî alanda mühim uygulamaları yürürlüğe koyar. Buna göre; Sırpsındığı Zaferi’nden sonra pençik sistemini uygular. Savaşlarda elde edilen esirlerin beşte birinin asker olarak istihdam edilmesi demek olan pençikte, ganimetlerin beşte biri devlet hazinesine aktarılırken geri kalanlar savaşa katılan askerler arasında pay edilir. Gayrimüslimlerin çocuklarından müteşekkil Yeniçeri Ocağı yine bu devirde kurulur. İlk kez kazaskerlik ve defterdarlık makamı kurulur. Vezir-i azam yine Birinci Murad döneminde devlet kanadında yerini alır. ‘Ülke hanedanın ortak malıdır’ anlayışını daraltan Sultan, ‘Ülke hükümdar ve oğullarının ortak malıdır’ hükmünü getirir.Balkanlar’ın mührü: 1389 Kosova SavaşıSultan Murad’ın asıl gayesi, Balkanlar’da muktedir olarak kalıcı hale gelmektir. Müslüman kültürünü sürekli hale getirmek için fütuhatı, Avrupa üzerine yapar. Roma İmparatorluğu’nun vârisi Bizans’ın hareket alanını daraltan ve fazla ileri giden bu Türk beyliğine, kesinkes had bildirmenin zamanı gelmiştir. Balkan Krallıkları Sırp Despotu Lazar komutasında bir araya gelir. Muharebe başlamak üzeredir. Aynı zamanda vezir olan Çandarlı Ali Paşa’nın kumandanlık ettiği Türk askerleri, ilk icraat olarak Bulgarları saf dışı eder. 28 Haziran 1389’da Gazi Hüdavendigar Sultan Birinci Murad’ın önderliğindeki Osmanlı ordusu ile Sırp Komutan Lazar’ın başını çektiği Balkan ordusu Kosova’da karşı karşıya gelir. İslam ve Haçlı orduları artık karşı karşıyadır. Muharebe kılıç ve okların gölgesinde başlar, güneş gözlerini kapayıncaya kadar da devam eder. Sultan’ın duası kabul olmuştur. İslam’ın bayrağı yere düşmemiştir ama Haçlıların Türkleri Balkanlar’dan atma hayalleri suya düşmüştür. Osmanlılar, Avrupa tarihine yüksek perdeden dâhil olmuştur artık. Gazi Hüdavendigâr, muzaffer bir kumandan olarak savaş meydanında dolaşmaya çıkar. Müslüman olmak ve Sırp devletinin sırlarını vermek istediğini belirten Miloş Kabiloviç, Sultan’ın yanına yaklaşır. Tam o sırada İslam padişahını kalbinden hançerleyerek şehid eder. Katıldığı 37 savaşın hiçbirini kaybetmeyen bir Gazi olarak etrafındakilere son kez, elini uzatacak kadar yakınlaştığı öte âlemden devşirdiği şu cümleyi heceler: “Attan inmeyesüz!” Birinci Murad’ın iç organları bugün Kosova’nın başkenti Priştina’da bulunan ve ‘Meşhed-i Hüdavendigar’ diye anılacak yere gömülür. Cesedi mumyalanarak oğlu Yıldırım Bayezid’in yaptırdığı Çekirge’deki türbeye defnolur. Hem Balkanlar’da hem Anadolu’da türbesi olan ilk Osmanlı padişahı olan Murad-ı Evvel, iki yerde de huzur içinde yatıyor, hem de sınırların, vizelerin ve pasaportların olmadığı ülkelerinde.
↧