Türk halk müziğinin sevilen seslerinden Hüseyin Turan, yeni albümü Süveyda’yı müzikseverlerle buluşturdu. Anadolu’nun farklı yerlerinden seçtiği türküleri dünya müzikleriyle harmanlayan sanatçı, küçük kızı sayesinde kekemeliği epey yenmiş.Yeni albümünüz için neden ‘Süveyda’ ismini seçtiniz?Albümlerime genelde içinde olan bir türkünün ismini vermemeye çalışıyorum. Tamamını anlatacak bir kelime üzerine kafa yoruyorum. Hem Anadolu’da hem de tasavvufta kullanılır bu kelime. Ufak bir kan pıhtısından oluşan kalbin içindeki siyah noktaya Süveyda denir. Bu aslında bizim özümüzdür, sevdadır. Oraya ulaşmak ve ona dokunabilmek ancak gerçek âşıkların ulaşabileceği bir şeydir. Albüme seçtiğim türkülerin içinde de hakikaten böyle bir şey bulunuyor.Albümde hemen her yöreden türkü var...Bir Ege yok. Aslında o da olacaktı. Albüm bitmek üzereyken bir türkü bulmuştum. Ancak on esere odaklandığım için ona bir sonraki albümde yer vermek istedim. Her rengi, her motifi dile getirmek ve insanlara ulaştırmak istedim. Genelde duyulmamış türkülerin olmasını arzu ettim. Mesela Mahzuni Şerif’ten böyle bir türkü var.Müzikal altyapılara baktığımızda dünyanın farklı yerlerinden etnik motifler var. Bu, türküler için riskli değil mi?İki şarkıda Hint müziğinin altyapıları var. İki türküde de Flamenko altyapılarını kullandım. Türkülerin özüne sadık kalarak çeşitli dünya müzikleriyle farklı birliktelikler oluşturmaya gayret ettim. Bunun dışında tamamen otantik çalışma da var. Mesela bir Urfa türküsü var. O türküde kendinizi sıra gecesinde gibi hissedebilirsiniz.Neden olduğu gibi söyleyip geçmediniz?Önce yaptığımdan ben zevk almalıyım ki insanlarla onu paylaşabileyim. Özel bir türküyü yakalayınca heyecandan duramıyorum. Bunu insanlarla zevk aldığım ve farklı bir şekilde paylaşmam lazım. Türküleri isteyerek, araştırarak ve hissederek söylüyorum.Türkü furyası bittikten sonra çok az insan bu kulvarda yolunu devam ettirebildi. Siz kendinizi bu durumdan nasıl uzak tutabildiniz?Bunun için bir duruş gerek. Söylediklerimiz halkın türküleri, kültürü… İçinde yüzyılların birikimi var. Bu ciddi bir sorumluluk. Bunu her şeye meze etmeden iyi bir şekilde sunmak benim derdim. Aslında türküler bütün güzelliğiyle tertemiz, olduğu yerde duruyor. Zaman zaman önüne kötü şeyler gelip gidiyor. Bunu yapanlar da bizim içimizden arkadaşlar. Her ağacın kurdu, özünden olur.Sizin de ağacı kurtlardan temizlemek gibi bir gayretiniz var sanırım…Tüm derdim bu. Barda da sahneye çıktım ama türküleri hiç meze yaptırmadım. En ufak saygısızlık edeni kovdurmuşumdur. Eğer benimle o anda türkü frekansında değilsen ve saygı göstermiyorsan orada olmana gerek yok. Kendimi bildim bileli türkülerin üstüne titriyorum.Genelde her albümünüzde hayvanlı bir türkü oluyor. Bu çalışmanızda da var. Özellikle mi yapıyorsunuz?Bir şekilde denk geliyor. Bir anlamda da iyi oluyor. Biz dünyayı onlarla birlikte yaşıyoruz. İçinde hayvan geçen türkülerimiz genellikle bir durumu ya da toplumsal bir olayı hicvedenler. Nihayetinde normal hayvanlar, iki ayaklı olanlardan daha iyidir.Sosyal medyada zaman zaman gündemle ilgili eleştirilerinizi dile getiriyorsunuz. Sizi en çok neler rahatsız ediyor?En çok üzüldüğüm nokta ayrışma. Siz-biz olduk. Ben kimseye siz demek istemiyorum. Çünkü bizi birleştiren kocaman bir kültür var. Herkesin bir ideolojisi ve hayat duruşu vardır, olmayan adam değildir zaten. O kimseyi bağlamaz. Ama herkes fikrini özgürce söyleyebilmeli. Şöyle bir gerçek de var. Tarihin hiçbir döneminde kötüler kazanmadı. Mesela albümde sözleri Kaygusuz Abdal’a ait bir türkü var. Aslında 1200’lü yıllarda yazılmış ancak hâlâ güncel sözler. İçinde birçok toplumsal gönderme var.Özellikle Gezi’den sonra birçok sanatçı tepkisizliği yüzünden eleştirildi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?Gezi, ne hükümeti yıkmaya yönelik bir darbe ne de dış güçlerin oyunuydu. İnsanların tamamen masum istekleri ve duyarlılıklarını dile getirmesiydi. Bir ağacı, o ağacın güzelliğini anlamayan insana değişmem. Ağaç ondan daha değerli. Zaten kutuplaşmalar bu süreçten sonra gelişti. Üzücü şeyler oldu. Benim duruşum net. Birileri ya da benim çocuğum ileride ‘Sen o zaman ne yaptın?’ diye sorduğunda verecek cevabım olmalı. Tek isteğim insanların birbirine sadece insan olarak bakmaları. Maalesef farklı bakılıyor ve bu da rant ve çıkar uğruna oluyor.Kekemelik, benim promosyonumSiz kekemeydiniz aslında... Tedavi mi oldunuz?Bir dönem daha çok zorlanıyordum. Eskiden üzerime bir kamera ışığı yandığında kilitleniyordum. Son dönemde çok rahatladım. Bir kızım var. O doğduktan sonra daha da rahatladım. Ben de anlam veremedim. Hatta bazıları düzelmişsin artık diyor ama yok öyle bir şey. Hâlâ kekemeyim. Sadece daha hızlı ve akıcı hale geldi konuşmam. Bunun sebebi kızımın etkisi mi yoksa benden etkilenmesin diye benim kendimi düzeltmeye çalışmam mı, bilemiyorum. Siz kekemeliğinizle barışık, hatta tiye alabilen bir insansınız. Hiç kafaya takmıyorsunuz…Ben takmadım, hep başkaları taktı. Bu benim promosyonum diyorum, kimse anlamıyor. Bak kardeşim diyorum, ben hoşsohbet biriyim. Geveze biri olabilirdim ama arada bir takılıyorsam kendimi durdurmuş oluyorum, bu da sana promosyon. Yaptığımız meslek itibarıyla herkes bir imaj peşinde. Benim ise doğuştan bir imajım var. Böyle de promosyon. Bunu bir hediye olarak kabul ettim. Bu benim bir parçam. Bunu seversen, seni rahatsız etmez.Dudak altı sakalınız çok konuşulmuştu. Bir hayli küçülmüş…Yaş kırkı aşınca jiletin gittiği yeri göremiyorsun. (Gülüyor) Şu an varla yok arasında. Zaman zaman büyüyor, zaman zaman küçülüyor. Bu sakalı İzmir’de bıraktım. 1996’da İstanbul’a ilk geldiğimde herkes bana garip garip bakıyordu. O zaman daha büyüktü. Sonra herkes bırakmaya başladı. Bu işin öncülerindenim.Aile hayatınız nasıl gidiyor? Çok mutlu bir ailesiniz sanırım…Evet. Aile, insanı düzenleyen, ayar veren ve hayatını daha anlamlı kılan bir kurum. Öncelikle sorumluluk duygusunu getiriyor. Aile çok önemli bir kurum ama hakkını verebilecek insanlar evlensin. Son dönemde insanlar ‘yürümezse boşanırım’ düşüncesiyle evlenmeye başladı. Bu şekilde evliliğe girişmemek lazım. Evlilik kurumu yıpranıyor.Özellikle sanat dünyasında evliliğin başarıyı azaltacağı yönünde bir inanış var. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Tam tersini düşünüyorum. Aile, başarıyı daha da fazlalaştırıyor. Bir defa çevrenizdeki ayrık otlarını ayıklıyorsunuz. Evlenince daha düzgün insanlar size yaklaşıyor. Çıkarı olan insanlar gelemiyor. Düzgün aile yaşantısı olanlara daha fazla saygı gösteriyor insanlar. Ayrıca popüler olmak için ille de hayatınızda sansasyon olmasına gerek yok. Bir de hitap ettiğiniz kitle önemli.
↧