Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Her ne gerekçeyle olursa olsun devlete aşırı güç verilemez

$
0
0
Liberal Düşünce Topluluğu’nun eski Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Bican Şahin’e göre bireyin özgürlüğünün korunabilmesi, gücün kontrol altında tutulabilmesiyle mümkün.Gezi Parkı olaylarıyla başlayanfikir ayrılığı ve son dönemde yaşananlar liberaller içerisinde ayrışmalara sebep oldu. “AKP liberali”, “Gezi liberali” gibi yeni yeni gruplandırmalar yapılıyor. Liberal Düşünce Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanlığı’ndan istifa ederek ayrılan Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bican Şahin’le ülkede yaşanan son gelişmeleri konuştuk.Siyasal, sosyal ve ekonomik anlamda herkesin mutabık olabileceği liberalizmin temel ilkeleri var mı?Esasen tüm liberallerin üzerinde mutabık olduğu birtakım temel ilkeler mevcuttur. Bunlar bireyin sınıf, cemaat, ulus gibi kolektiviteler karşısında ontolojik ve ahlaki önceliği, bireylerin elden alınamaz haklara sahip olduğu, kamusal alanda farklılıklara hoşgörü gösterilmesi gerektiği, piyasa ekonomisinin hem özgürlük hem de etkinlik açısından alternatif ekonomik organizasyonlardan üstün olduğu gibi ilke ve kabullerdir. Kendisini liberal olarak niteleyenler üç aşağı beş yukarı bu ilkeler üzerinde hemfikirdir. Liberaller arasında özellikle Gezi sürecinden bu yana var olan bu ayrışma liberalizme farklı bakış açılarından çok, gelişmeleri farklı bireysel yorumlamalara tabi tutmaktan kaynaklanıyor olabilir. Belki de geçmiş kişisel tecrübelerdeki farklılıklardan kaynaklanıyor olabilir.Liberal Düşünce Topluluğu (LDT)’ndan tamamen ayrıldığınız mı?Ben LDT’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’ndan ayrıldım. LDT’den ayrılmadım, üyeliğim devam ediyor.Başkanlığı bırakmanızın sebebi görüş farklılıkları mı?LDT üyeleri arasında yaşanan görüş farklılıklarını ben normal karşılıyorum. Ben, 2013 sonunda başkanlıktan ayrıldım. O zaman başkanlığı bırakmamın özel nedenleri vardı. Önümüzdeki dönemde, daha çok eğitim ve yayın alanında faaliyet gösteren LDT’den farklı olarak liberal demokrat bir perspektiften kamu politikaları alanında projeler, raporlar hazırlayan, çalıştaylar yapan ve karar alıcıları etkilemeye çalışan LDT’den bağımsız bir düşünce kuruluşu kurmanın çabası içerisinde olacağız.Bu fikrinizi LDT’nin diğer üyeleri nasıl karşıladı?Bu fikrimizi Atilla Yayla hoca ile de paylaştım. O da bu girişimi olumlu karşıladı. Türkiye 76 milyonluk bir ülke ve sivil toplumda liberal ilkeleri savunan sadece LDT ve 3H Hareketi var. Biz bu yeni oluşumla bu birikime bir damla daha eklemek istiyoruz.AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu, “Liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak.” ifadelerini kullanmıştı. Liberallerin AKP ile bir evliliği mi vardı? Liberallerin AK Parti ile bir evliliği bence söz konusu değildi. En azından bir Katolik nikâhı söz konusu değildi. Liberaller, ilkeler üzerinden hareket ederler. Aynı ilkeleri savunan insanlarla işbirliği yaparlar, temel ilkeler üzerinde fikir ayrılığına düştükleri insanlarla da yollarını ayırırlar ve daha eleştirel bir pozisyona girerler. Türkiye’de AK Parti 2002 seçimlerinde iktidara geldikten sonra özellikle 2011 seçimlerine kadar olan dönemde yapıp ettikleriyle bir liberal demokrasinin temel ilkelerine uygun, liberal ilkelerin yerleşmesine hizmet eden eylemler içerisinde oldu. Bu çerçevede bir liberalin AK Parti’ye bu serüvende destek vermemesi bir tutarsızlık olurdu.2011’den sonra?2011’den bu yana AK Parti’nin liberal-muhafazakâr çizgiden gittikçe milliyetçi-popülist bir muhafazakârlığa doğru savrulmasının ardından pek çok liberal, AK Parti’nin pozisyonunu sorgulamaya başladı. 2011 yılından sonra özellikle ben bu özgürlükçü liberal siyasi yönelimin kaybedildiğini düşünüyorum. Aziz Babuşcu’nun o sözleri de adeta bunun ilanıydı.Yurt dışından gelen benzer eleştirilere verilen tepkiler Kemalist refleksler ile aynılaşıyor mu sizce?Birebir aynı demiyorum ama onları çağrıştırıyor bana. Yani bunun bir adım ötesi belki bu olacak. Bu çok endişe verici. Evet, hükümeti eleştiren basın yayın organları da var ve bu zaten olması gereken bir şey, ancak başbakanın genel yayın yönetmenlerine doğrudan talimatlar verdiği, muhalif gazetecilerin işten attırıldığı, gazetecisini işten atmayan muhalif basın-yayın organlarının üzerine kamu görevlileri eliyle gidildiği bir yerde basının özgür olduğundan bahsetmek ne kadar mümkündür?Sizce liberallerin Gezi’yi nasıl okuması gerekiyordu?Liberal bir perspektifle baktığımda hükümeti eleştirmek, hükümetin politikalarından rahatsız olduğumuzu barışçıl yollarla ifade etmek üzere yeterince sebebin olduğuna inanıyorum. Bu hükümetin düşmesini istemek anlamına gelmiyor. Orantısız polis şiddeti ve hükümetin empati yapmaksızın giriştiği eylemleri göz önünde bulundurunca ben protesto tavrı içerisine giren 3H Hareketi gibi liberallerin meşru bir tavır içerisinde olduğunu düşünüyorum. Başka türlü düşünen liberaller de tabii ki kendi vicdani kabullerinden yorumluyorlar olayları ve ona göre bir söylem geliştiriyorlar.Gezi Parkı olaylarını darbe olarak görenler var...Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Bu yorumu çok abartılı buluyorum. Yine 2000’li yıllarda özellikle ulusalcı çevrelerden duymaya alıştığımız o komplo teorilerini bana hatırlatıyor.Töhmet yerine ortaya delil konmalı17 Aralık ve 25 Aralık operasyonları ve sonra gelişen olayları nasıl yorumluyorsunuz? Her şeyden bağımsız olarak öncelikle yolsuzluk davalarının görülmesi ve ancak bu yapıldıktan sonra iddia edildiği gibi devletin içerisinde bir paralel yapılanmanın olup olmadığının hukuk çerçevesinde soruşturulması gerekirdi. Haklarında suç isnat edilen kişilerin kesinlikle hukukun önünde aklanmaları gerekirdi. Ancak liberaller arasında “Öncelikli olarak bu davaların amaçlarına bakmalıyız.” diyenler oldu. Onlar demokrasiye yönelik bir tehdit olduğunu ileri sürdüler. Bence bu yanlış bir tavırdı. Tehdit altında olan demokrasi değil belki hükümet idi. Hükümetin dört bakanı hakkında ciddi ithamlar ortaya konuluyor ve soruşturmalar durdurulmasa belki de kapsam daha da genişleyecek ve en kötü ihtimalle iş hükümetin istifasına kadar gidecek. Eğer böyle olsaydı demokrasi yıkılmış mı olurdu? Bence hayır. AK Parti, Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduruyor ve Temmuz 2015’e değin de iktidarda. Adı yolsuzluğa bulaşmamış kişiler ile yeni bir hükümet kurabilir ve TBMM’den güvenoyu alabilir ve var olduğu ileri sürülen “paralel yapı”nın üzerine hukuk çerçevesinde gidebilirdi. Böylece, “İşte bakın ben AK Parti’yim. Kim olursa olsun gözünün yaşına bakmam, çürük yumurtaları temizlerim. Kendi içimde yolsuzluğa bulaşarak Anayasa’ya aykırı davrananları barındırmayacağım gibi devlet içinde de paralel yapılanmalara izin vermem.” diyebilirdi. Ama maalesef AK Parti bu yolu tercih etmemiştir.Bunun yerine operasyonu yürüten savcı ve polisleri sürdüler...Bu yargının işleyişine ve bağımsızlığına bir müdahaledir. Bizim savcıların niyetini okumamamız gerekir. Deliller üzerinden davalara bakılıp suçlular hakkında, bu kişiler her kim olursa olsun, gereğinin yapılması gerekir. Hukuk devleti prensibi, yönetilenler kadar yönetenlerin de hesap vermesi ilkesidir. Eğer biz yöneticilerden hesap soramazsak onları hiçbir şekilde sınırlayamayız. Hiçbir şekilde denetim altında tutamayız.“Paralel yapı” iddiaları sizi tatmin ediyor mu?Şu ana kadar tatmin edici bir delil ortaya somut olarak konulmadı.Kamuda çalışıp da herhangi bir cemaate, gruba kendisini yakın hissetmek ihraç sebebi midir?Olamaz. Anayasa’ya bağlı kalmak ve kendi kişisel inançlarını, vicdani kabullerini vatandaşlara yönelik eylemlerinde kayırma ya da ayrımcılık temeli yapmamak şartıyla. Uzun süredir kamuoyunda devlet içinde paralel bir yapının olduğu ve bunun Hizmet Hareketi üyelerinden müteşekkil olduğu dillendiriliyor. Bunların ithamlarla sınırlı kalmaması gerekirdi. Tabii ki, devlet içinde kendini anayasa ile bağlı saymayan otonom bir yapının varlığı kabul edilemez. Kaldı ki, bunu Hizmet Hareketi’nden insanlar da söylüyor, görüyorum. İnsanlar töhmet altında bırakılmayıp suçlamaların delilleriyle ortaya konulması gerekirdi. Savcılar töhmet altında bırakmıyorlar, görsel ve yazılı delilleriyle bir şeyleri ortaya koyuyorlar. Bir liberal demokraside devlet kurumlarında her dinden dindar insanlar var olabileceği gibi, inançlı ama dindar olmayan veya inançsız insanlar da kamu görevlisi olarak var olabilirler.Dün irtica, bugün paralel yapı, yarın bir başka tehditBir defa liberallerin en çok korktukları şeylerden biri devletin aşırı güçlenmesi ve iktidar yoğunlaşmasıdır. Bireyin özgürlüğünün korunabilmesi gücün kontrol altında tutulabilmesiyle mümkündür. Her ne gerekçeyle olursa olsun devlete aşırı güç verilemez. Türkiye’de dün irticai faaliyet ve terör, bugün “paralel yapı” yarın başka bir tehdit öne sürülerek özgürlük alanı daraltılmakta. Bir zaman sonra sınırlandırılmamış, karşısında duramayacağımız, muhalefet edemeyeceğimiz bir iktidarın ortaya çıkma tehlikesi var. Bizim, liberaller olarak ahlaki sorumluluğumuzun bu eğilime karşı eleştirel bir pozisyonda olmak, yapılan doğruları takdir ederken yapılan yanlışları da yüksek sesle ifade etmek olduğuna inanıyorum.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue