Gündüz saatlerinde yürürken her şey “sıradan.” Akşama doğru gündüz gözünüze takılmayan yerlerdeki yanık izlerinin üzerine önce TOMA’lar, sonra Çevik Kuvvet polisleri geliyor.Bir süre sonra sokak tamamen ıssız. Bir yanda polis bir yanda yanan barikatların ardındakiler. Okmeydanı’nda son 1 yıldır bu rutin ayda en az 5 gün tekrarlandı. 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın başından vurulduğu yerin burası olması, cenaze sonrasında çıkan olayların mahalleye kadar ulaşması, Uğur Kurt’un cemevinde cenazedeyken dışarıda çıkan çatışma sırasında polis kurşunuyla öldürülmesi, aynı akşam Ayhan Yılmaz’ın vurulduktan sonra dakikalarca hastaneye götürülmeden bekleyen hali, sokaklarda maskeyle gezenler...İstanbul’un “kimlikli” mahallelerinden Okmeydanı sakinleri için artık bu kimliklerle yaşamak bir yük. Üzerinde “devrimci, demokrat, toplumsal hadiselere duyarlı, solcu, Alevi” yaftalarıyla, gündelik hayatını sürdürmeye çalışanlar, son bir yıldır artan ve giderek yükselen şiddet ortamını tolere etmekte zorlanıyor.Aslında suyun iki yakası gibi ayrılıyor burası. Bir tarafta Şark Kahvesi diye bilinen; eylemlerin ve polis müdahalelerinin en çok yaşandığı bölüm; bir tarafta Anadolu Kahvesi diye bilinen diğer kısım. Bu iki mahalleyi ayıran öncelikle fiziksel koşullar. Aralarından bir yol geçiyor. Ama yalnız fiziksel koşulların değil, hayat tarzlarının da ayrıldığını gezince görüyorsunuz. Giderek artan plazalar, gökdelenler bu eskimeye yüz tutmuş kendi halindeki apartmanların çoktan bir fazlalık olarak görüleceğine işaret ederken, 10 yıllardır orada oturan insanlara da alternatifsizliklerini hatırlatıyor. Taksim’e, Şişli’ye ve Kasımpaşa’ya 10 dakika mesafedeki mahalle, komşuları arasında giderek yalnızlaşmanın sancısını çekiyor.“Şiddetle geldim şiddetle gidiyorum”Ölüm oruçları, açlık grevleri, baskınlar, çatışmalar nedeniyle defaten gittiğim mahalleyi bu kez son yaşananlar için ziyaret ediyorum. Duvarlarından Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş resimleri; kızıl yıldızlar, sloganlar, konser ve toplantı afişleri eksik olmayan mahallenin çehrelerine son bir yıldır yeni yüzler eklendi, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım. 11 Mart’ta 10 aylık yaşam mücadelesinin ardından hayatını kaybeden Berkin Elvan, mahalle için ayrı bir önem taşıyor, çünkü burada vuruldu. “Berkin Elvan ölümsüzdür”, “Hesap soracağız” sloganları her yerde.14 yaşında bir çocuğun ölümü, Okmeydanı sakinleri için bir travma. Şimdiye kadar hep yakınlarında hissettikleri şiddetin artık hayatlarının içine kadar girdiğini, en çok sakınmaya çalıştıkları çocuklarını bile koruyamadıklarını hatırlatıyor onlara.Mahalleden taşınmaya hazırlanan bir çifte ulaşıyorum. 550 lira kira verdikleri için bir türlü çıkmak istemedikleri evlerinden taşınmaya karar vermeleri oğullarının okuldan bir soruyla dönmesine denk geliyor. Baba M. “Çocuğumdan başka neyim var ki?” diyor:“Oğlum geçen okuldan geldiğinde ‘Baba özeleştiri ne?’ diye sordu. Bir tartışma olmuş, arkadaşları ‘Özeleştiri vermen gerekiyor’ demiş. Ailem içinde örgütlü insanlar var, bu yüzden cezaevine girenler de oldu ama ben İstanbul’da bütün bu çatışma ve kaygılardan uzak kalmak için bu kadar zahmete katlanıyorum. Ailecek zaten Tokat’tan, şiddetten bıktığımız için kaçtık. 12 yaşındaki çocuğun bunları öğrenmesini istemiyorum. Bu yıldan itibaren halasının yanında İzmir’de okumaya başlayacak. ‘Arkadaşlarım’ diyor başka şey demiyor. Geçenlerde okullarında eylem olmuş, bize söylemedi ama katıldığını biliyorum. Çocuğu İstanbul’da arkadaşlarından ayıramam, en azından İzmir’de farklı bir çevresi olur.”Aile haziran ayında mahalleden taşınacak. Oğulları şimdi İzmir’de. Babası okulların bitmesini beklemeden, Gezi’nin yıldönümünde İstanbul’da olmasın diye öğretmenlerden aldığı izinle çocuğunu yolladı.‘İktidarın sopası ancak Alevileri dürter’Çatışmalara hakim bir noktada oturan P., ne mahalleden taşınmaya niyetli ne de yaşadıklarından hoşnut. Öncelikle devlete kızgın. “İktidarın sopası her zaman Alevileri dürtecek kadar uzun” diyor.Gezi’de yaşananları tüm kesimleri etkileyen büyük bir olay olarak görse de, faturasının yalnızca Alevilere kesildiğini düşünüyor. Öldürülen gençlerin kimliklerinden hareketle, “Ağaya kızıp marabayı kesiyorlar” diye ifade ediyor kendini:“Gezi olayları oldu, Taksim’e gaz attılar, Beşiktaş’a gaz attılar, Kadıköy’e gaz attılar. Nasıl olduysa o gazların hepsi geldi de Alevileri buldu. Nasıl olduysa o gazlar Taksim’de olduğundan daha etkili Okmeydanı’nda. İşte bunun nedenini kimse sormuyor. Kapılar kapanıyor, sonra kimse gözünün görmediği aklının ermediği Okmeydanı’na bakmıyor. Bana sadece şunu açıklasınlar, 1 ay boyunca yangın yerine döndü memleket. Nasıl oldu da kurşun düşe düşe cemevine düştü? İşte bunun yanıtını veren olursa, onunla oturup konuşalım. Ünlüler, sanatçılar suratlarına kara süreceklerine gelip de Berkin Elvan nerede vurulmuş görsünler. Bakalım şu kaygıyla 1 gün yaşarlar mı?”P. için sol örgütler de bir alternatif değil. Onları da polisin ekmeğine yağ sürmekle suçluyor:“Biz Alevi’yiz. Erlik, dirlik, birliktir özümüz. Yasımızı tutamadan ortalık karışıyor. Zaten başımıza gelen geldi, boynumuzu büken büktü. Bizim hakkımız öyle de savunulmaz böyle de savunulmaz. Herkes sussa, biz bir ne yaşadığımızı idrak etsek. Yeter.”P.’nin kızı Ö.’ye göre Okmeydanı kentsel dönüşüm mağduru:“Kentsel dönüşüm için de gerginlik artırıldı. İnsanları burada bezdirip haraç mezat paralarla evlerini satarak gitmeye zorluyorlar. Çocukların güveni kalmadı, okulda zorlanıyorlar. Bu mahallede herkesin bir derdi var. İnsanlar çalıştıkları yerlere ikametgah verirken artık Okmeydanı’ndan vermiyor. Zaten onu verdiğinde sessizce “Ben Alevi’yim” demiş oluyorsun. Ailelerine kendisine Alevi ismi koyduğu için kızanlar var. Giderek özgür yaşamamız gerekirken, giderek boğulduk. Artık Alevilerin özellikle mahallelere sıkıştırıldığını ve bu mahallelerin de terörize edilerek yok edilmek istendiğini düşünüyorum.”“Kepenk açmak mı?Esnaf konuşmak istemiyor. Anadolu Kahvesi’ne de gıda ürünleri bırakan bir toptancıyla konuşuyorum.Satışların düştüğünü, belli markaların satılmadığını söylüyor. İçki tüketiminin de Okmeydanı’nda diğer mahallelere göre daha az olduğunu iddia edip bunu sol örgütlerin içki, fuhuş, uyuşturucu mücadelesine bağlıyor. Ona göre burada oluşturulmaya çalışılan iki sistem de totaliter:“Örgütler ‘yozlaşmaya karşı mücadele’ adı altında halkın hayatını denetleyen bir yapı kurdu. Devlet de sürekli burayı baskı altında tutuyor. Halk burada iki ateş arasında nefesini tutmaktan perişan oldu. Çoğu sola sempati duysa da artık evlerinde biber gazı kokusu olmadan iki dakika rahat oturamamaktan şikayetçiler. Uğur Kurt’un vurulduğu gün esnaf kepenkleri kapattı. Burada satışların iyi olmadığını biliyoruz. Esnafın olaylar sırasında çalışmasına imkan yok. Kepenk kapatmamak gibi bir alternatifleri olamaz, çünkü dükkana gaz da girebilir, molotof da.”Alevi-Sünni çatışması yok“Halk bize sempatiyle yaklaşıyor. İnsanlar yeni yaptıkları kepenklere ‘Buraya da yazılama yapabilirsiniz’ diyor. Burada çetelere, uyuşturucu satıcılarına, fuhşa karşı mücadele yürütüldü. Devletin rant çarklarına çomak sokunca rahatsız olanlar, Okmeydanı üzerinden bir kampanya başlattı. Mesele Alevi-Sünni gerginliği değil, mesele devletin devrimci güçlerden duyduğu kaygı.”Mahallede bulunan derneklerden birinde karşılaştığımız Z. yaşanan süreci böyle yorumluyor. Tedirginlik yaşayanlar Z.’ye göre “halkın içinde konforunun bozulmasından rahatsız olanlar”. Mahallede yazın yaklaşmasıyla yün yataklar havalandırılır, sloganlar altında döşekler dövülürken, hayat devam ediyor. Herkesin bir Okmeydanı gerçeği var da, “Şimdi ne olacak?” sorusuna verilen net bir yanıt yok. ‘Şimdi ne olacağı’ kimsenin dokunmak istemediği el yakan bir ateş topu.
↧