Yıllardır birçok tarihî apartmana ev sahipliği yapıyor Beyoğlu. Ancak günlük koşuşturmanın telaşıyla binaları fark etmiyoruz. Sıra selviler gibi, sokaklarda dizili apartmanlardaki mimarî güzellikten bîhaberiz.Yeditepe’ye ayak basanın yolu mutlaka düşüyor Beyoğlu’na. İstiklal Caddesi, Taksim Meydanı ve Galata Kulesi’ne ev sahipliği yapan tarihi semt; eğlence, kültür ve sanat arayanların buluşma noktası aynı zamanda. Her sokağının farklı hikâyesi var. Tiyatrolar, okullar, sinemalar, restoranlar, oteller, kitapçılar, alışveriş merkezleri ve daha nice kentsel zenginliğiyle yıllara meydan okuyor Beyoğlu. Ne var ki sokaklarını süslercesine dizilmiş apartmanları çoğu zaman gözden kaçıyor. Taşıdıkları mimarî güzellik ve doku fark edilmiyor bile. Kimileri kullanılıyor olsa da birçoğu kaderine terk edilmiş halde sokaklara ve evsizlere bırakılıyor.Süleyman Faruk Göncüoğlu (Sanat tarihçisi)İstanbul sivil konut mimarisinde 19. yy’dan itibaren değişimler yaşanmaya başladı. Özellikle 1850 Kırım Harbi’yle İstanbul’da ikâmet eden Batılı sayısının artması ve bunların Beyoğlu çevresine yerleşmesiyle mimari de bundan etkilendi. Gayrimüslimlerin tercihi yüksek katlı, kâgir denilen yani tuğlalarla örülü etrafı taş kaplamalarla çevrelenmiş, üçgen ve gotik bezemelerle süslü yapılardan yana oluyordu. Bu binaların pencere kemer bağlantı noktalarında, köşelerinde kötü ruhları kovma düşüncesiyle figürlü tasvirler işleniyordu. Batı’da Antik Yunan’dan kalma ‘yapı her zaman insanı ezmeli’ düşüncesini Beyoğlu apartmanlarının mimarisinde görmek mümkün. Gösterişli olmalarının sebeplerinden biri de bu. Binalarda balkonların ortak nokta olduğunu görüyoruz. Havalanmasını sağlayan balkonlar aynı zamanda dış cepheye bir hareketlilik katıyor. Hatta bu sebeple balkon görünümlü süslemeler bile yapılmış. Apartmanlar birbirine çok yakın olduğundan pencerelerin boyunun uzun olmasına özen gösterilirdi. Birçoğu miras ve alım-satım yoluyla parçalanan binalarda ara ara cumbalara da rastlanıyor. Tuvaletleri ortak olan 4-5 katlı bu kâgir binaların inşası için Karaağaç bölgesinde tuğla harmanları bulunuyordu. İhtiyacın artmasıyla daha sonra Kartal ve Maltepe’de de tuğla fabrikaları kuruldu.Ragıp Paşa’nın meşhur üç pasajıSultan 2. Abdülhamid’in gözde adamlarından Ragıp Paşa, mabeyncibaşılığından vezirliğe kadar yükselir. Bunlar olurken hatırı sayılır bir servet elde eder ve zenginliğini Beyoğlu’na yaptırdığı üç pasajla süsler. Herbirine Osmanlı Devleti’nin yayıldığı üç kıtanın isimlerini verir; Anadolu, Rumeli ve Afrika pasajları. Bu üçlemenin ilki 1890’da yapılan Rumeli Pasajı’ydı. 1900’lü yıllarda inşa ettirilen Anadolu Han’ın cepheleri neo-klasik tarzda. 1906’da yaptırılan Afrika Hanı ise ülkenin ilk stüdyo tipi ev mantığına sahip. Han dört ayrı bloktan oluşuyor.Doğan Apartmanıİsminin Doğan olması sizi şaşırtmasın, yapılışı 1892 yılına dayanıyor. Beyoğlu’nun adı kulaklara en tanıdık apartmanlarından biri olan bu yerin ilk sahipleri Belçikalı Helbig ailesi. Barok tarzdaki binanın mimarı tam olarak bilinmiyor. Altı katlı binada toplam 49 daire var. Apartman U şeklindeki planı ve iç avlusuyla etrafındaki binalardan ayrılıyor. Fransız stili parmaklıklar ve iki parçalık giyotin pencereler binanın dikkat çeken özelliklerinden. Birçok kez el değiştiren apartmanı 1942’de satın alan Kazım Taşkent, apartmana ölen oğlu Doğan’ın adını verir. 80’li yıllarda daire daire satılan bina pekçok sinema filmine de ev sahipliği yaptı.Mısır Apartmanıİstanbul’un ilk betonarme binalarından olan bu apartman, 1870 yılında Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa tarafından yaptırılır. Halim Paşa’nın kışlarını geçirmek üzere inşa ettirdiği binanın mimarı Ermeni asıllı Hovsep Aznavuryan. İnşaatında kullanılan malzemelerin birçoğu Fransa’dan getirtilir. Ön cephesi İstiklal Caddesi’ne bakan yapı gösterişli balkonları, loca boşlukları, cephe heykelleri ve ilk katta yer alan geniş pencereleriyle dikkat çekiyor. Sent Antuan Katolik Kilisesi ile komşu olan bina ilk zamanlarında konak halindeyken sonraları vârisler arasında paylaştırılarak apartmana dönüştürülür. Ev ve işyeri olarak kullanılan apartman bugüne kadar birçok ünlü isme ev sahipliği yaptı. Bu kişiler arasında son günlerini burada geçiren milli şair Mehmet Akif Ersoy da bulunuyor.Narmanlı HanTünel’den İstiklal Caddesi’ne döndüğümüzde tüm dikkatleri üzerine çekerek karşılar bizi Narmanlı Han. 1831’de Ruslar tarafından elçilik binası olarak yaptırılan hanın mimarı, Ayasofya’nın restorasyonunu yapan Giusseppe Fossatti. Narmanlı, farklı cephe ve mimari anlayışıyla İstiklal Caddesi’ndeki diğer binalardan ayrılıyor. Kat kat yükselmek yerine geniş bir alana yayılıyor. Bugünkü Rus Başkonsolosluğu inşa edilene dek burası hem elçilik binası hem de hapishane olarak kullanılır. 1933’te tüccarlık yapan Avni ve Sıtkı Narmanlı adlı iki kardeşe satılır. Kardeşler binayı tüccarlara değil, düşük fiyatlarla sanatçılara kiralamayı tercih eder. Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüpoğlu ve Aliye Berger bu isimlerden. Geçtiğimiz aylarda satışı gerçekleşen binanın akıbetinin ne olacağı bilinmiyor.Botter Han İstiklal’de yürürken duvarları birbirinden ilginç çiçek motifleriyle bezenmiş bir bina görürseniz Botter Han ile karşı karşıyasınız demektir. Burayı ilginç yapan özelliklerden biri de ülkenin ilk modaevi olması. Bina Padişah 2. Abdülhamid’in özel terzisi Jean Botter tarafından dönemin ünlü mimarlarından Raimondo D’Aronco’ya yaptırılır. Mimar, art nouveau akımı tarzında inşa ettiği binanın dış cephe süslemesinde lale ve gülü fazlaca kullanır. Akımın İstanbul’daki ilk örneği olan yapı ‘Viyana Sesessiyonu’ denilen döşemelerle süslenir. 1901’de açılan apartmanın alt katları modaevi, üst katları oturmak için tasarlanır. 30 yıl süreyle halkından saraylısına kadar tüm Osmanlı modasına yön veren Botter, padişahın tahttan inmesinin ar dından ailesiyle birlikte Paris’e göç eder.Halep Pasajı Tiyatro, sinema ve çeşitli mağazalardan oluşan pasajı, 1885 yılında Halepli Hacar ailesi yaptırır. Günümüzde, alt katındaki Beyoğlu sineması nedeniyle Beyoğlu Pasajı olarak da biliniyor. Yapıyı 1920’de Süreyya İlmen Paşa satın alır. Binanın arkasında pasajla giriş çıkışı bulunan Pera sirki yanar. Bu yangından sonra yerine Rum mimar Campanaki bir tiyatro yapar, Varyete Tiyatrosu. Daha sonraki yıllarda ismi değiştirilerek hizmet veren bina ön cephesi hariç yıkılır. Pasajın orijinalliğini koruyan neo rönesanstan oluşan ön kısmı dikkat çeker. Binanın ikinci kat pencereleri üzerindeki alınlıklara insan başı kabartmaları ve floral bezemeler yerleştirilmiş.Hidivyal Palas Arapçada ‘baş vezir’ anlamlarına gelen hidiv, Osmanlı zamanında Mısır’daki güç sahiplerine verilen isimdi. İstiklal’deki Hidivyal Palas’ta bu ailelerden birine aitti. 1841 yılında açılan yapı bir dönem otel olarak kullanıldı. Mimarisinde Avrupa esintilerinin hissedildiği ilk otel olan palas, 1950’de şimdiki adıyla iş hanına dönüştürülür.Atlas PasajıHalep Pasajı’nın karşısına baktığımızda içinde ünlü Atlas Sineması’nın yer aldığı bir pasaj göze çarpıyor. Binanın sahibi Ermeni banker Agop Köçeyan’dı. 1870 yılında aile konağı olarak inşa edilir. Bugün pasaj olarak kullanılan zemin katın eskiden at ahırı olduğu biliniyor. Taş ve dökme demir kullanılarak yaptırılan binanın zaman içinde mimarisinde oynamalar yapılmış.
↧