Havuz medyası olarak bilinen hükümet destekli medyayı mercek altına aldık. Alınan ihale ve kamudan gelen reklamların etkisiyle olsa gerek büyük bir uyumla çalışan havuz medyası aynı manşetle çıkıyor, hep bir ağızdan aşk ile her gün ‘paralel’ diyor, muhafazakârlıktan dem vurup müstehcen ve itikada ters yayınlar yapıyor. Farklı düşünen kimseye de hayat hakkı vermiyor.Şimdilerde en çok duyulan hukuki ve etik kavramlardan biri ‘beraat-i zimmet’. Yani “Bir kişi kendine isnat edilen suç delil ve belgeleriyle ispatlanana dek masumdur.” Ancak bu ilkenin herkesi bağladığını iddia etmek pek mümkün değil. Özellikle hükümet/partinin hoşlanmadığı ‘öteki’ iseniz işiniz zor. İktidarla paralel hareket eden, eleştirel her sesi bastırmaya çalışan ‘yandaş medya’nın hedefi olmanız kaçınılmaz. Gezi Parkı olaylarıyla başlayan ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla hız kesmeden devam eden bir yalan haber furyası hâkim. 28 Şubat postmodern darbe sürecinde dindarlara yönelik karalama kampanyalarının çok daha beteri şimdilerde Hizmet Hareketi başta olmak üzere, toplumun belli kesimleri aleyhine yapılıyor. ‘Yandaş medya’ olarak bilinen bu medya organlarının yaptıkları yayınların çoğunun daha gün ışımadan tekzip edildiği görülüyor. Geçmişte yalan olduğu hukuken defalarca ispatlanmış iftiraları tekrar yayınlamak, bilgi ve belgeye dayanmayan ya da sahte belgelerle kurgu haber yazmak, ‘itirafçı’ niyetine karanlık isimlere yer vermek bu medyanın alameti farikası haline geliyor. Bütün bunlar ‘gazetecilik faaliyeti’ ve ‘etik’ adı altında savunuluyor. İşadamlarından alacakları ihale karşılığı bir havuz oluşturularak kurtarılmaya çalışıldığı iddia edilen televizyon ve gazeteler aracılığıyla aylardır devam eden kara propagandanın organize bir şekilde artması, ‘Özel bir merkezden mi servis ediliyor?’ sorusunu akıllara getiriyor. Zira ‘yandaş medya’nın televizyon kanallarının saatlerce aynı yayını yapması, gazetelerin aynı gün aynı manşet ve neredeyse aynı başlıkla çıkması bu tezi destekler nitelikte. Havuz medyasının son birkaç ayki yayınları, doğru olmayan haberlerinin dışında daha birçok yönden incelenmesi gerektiğini ortaya çıkarıyor.EN GÜZEL YALANI KİM YAZACAK KAVGASIKaralama ve propaganda usulüne göre yapılan haberler aynı gün içinde yalanlanıyor ve tekzip ediliyor. Buna rağmen bırakın düzeltme ve özür yayınlamayı, ertesi gün aynı şekilde yayınlar devam ediyor. Geçtiğimiz hafta içinde, Yeni Şafak ve Star gazeteleri ocak ayında yaptıkları haberlerden dolayı, mahkeme kararıyla birinci sayfalarından tekzip yayınladıkları halde, aynı haberleri sürdürmeye devam ediyor.1-Ses kaydı nerede?Sabah’ın 2 Nisan 2014 tarihli ‘Paralel’e sığındık, tabanı küstürdük’ manşetli haberinde, Artvin Belediye Başkanı Emin Özgün’ün seçim döneminde Artvin’de Gülen cemaatiyle işbirliği yaptığı ama tabandan tepki aldığı ifadeleri yer alıyor. Aradan çok zaman geçmeden Emin Özgün, haberi yalanladı ve haberle kendi söylediklerinin hiçbir ilgisi olmadığını söyledi. Emin Özgün, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Sabah’ın manşetindeki gibi bir ifade kullanmadığını, ses kaydında da bu tarz ifadeler olmadığını ve konuşmanın detaylarını anlattı. Emin Özgün’ün basın toplantısındaki açıklamalarına rağmen Sabah, iftirasını sürdürdü.2-Demesen de biz derizAK Parti genel merkezini ziyaret eden ABD Büyükelçisi Francis J.Ricciardone, görüşme sonrası basın açıklaması yaparak gazetecilerin sorularını cevaplar. Bir gazetecinin ‘Fethullah Gülen gündeme geldi mi?’ sorusunu sorması üzerine Ricciardone, “Türk Amerikan ilişkilerini ve bunların önemini görüştük.” der. Fakat havuz medyası Büyükelçi’nin bu açıklamalarını çarpıtarak, Gülen’in adını dahi kullanmayan Büyükelçi’yi, Fethullah Gülen aleyhinde konuşmuş gibi gösterir ve “Türk hükümeti Gülen grubunun faaliyetlerinden rahatsızlık duymakta haklı. Bir suç işlenirse gereğini yaparız.” şeklinde yazar. Sabah’ın 15 Nisan tarihli ‘Gülen için haklısınız’ başlıklı haberinden rahatsızlık duyan elçilik, resmi web sitesi ve Twitter adresinde Büyükelçi Ricciardone’nin basın açıklamasının dökümünü yayınlayarak Fethullah Gülen ile ilgili herhangi bir şey söylemediğini gösterir.3-Havadan dalışAkşam’ın 4 Nisan tarihli ‘Dışişlerine hava saldırısı’ başlıklı haberine göre Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan Suriye toplantısını dinleyen, kendi tabirleriyle ‘paralel’ devletti. Ancak aradan çok zaman geçmeden Dışişleri Bakanlığı’ndaki dinlemenin havadan yapıldığı iddiasına Genelkurmay’dan yalanlama geldi. Aynı gün yapılan açıklamada GES KOM.’daki cihazların 2011’de MİT’e devredildiği ve Akşam Gazetesi’nde yayımlanan ‘Dışişlerine hava saldırısı’ başlıklı haberin tamamen asılsız olduğu belirtildi.4-Namuslu insan belge gösterirAkşam Gazetesi, 21 Nisan tarihindeki ‘Paralel polisin 1 Mayıs oyunu’ başlığıyla manşetten duyurduğu ve kaynak belirtmediği haberinde ‘paralel’ diye adlandırılan polislerin 1 Mayıs günü Taksim’de görev almamak için ‘hastane raporu’ almak üzere örgütlendiğini, eylemcilere gaz fişeği ve tazyikli su sıkmayacaklarını iddia etti. Bunun üzerine hükümetin icraatlarına tevil üreten Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “Söylenenler 1980 öncesi Türkiye’yi hatırlatıyor. Bu iddiaları ortaya atanlar kafaları karıştırmak, binlerce Emniyet mensubunu töhmet altında bırakmak istiyorlarsa namuslu insanların yapacağı bir şey var, ‘İşte bunu şunlar yapacaktır’ diye göstersin veya bu konuda bir duyumu varsa ortaya koyabilsin ki, biz onun gereğini süratle yerine getirelim.” dedi. Böylece haberin asılsız, yalan ve iftira olduğu resmi bir dille yalanlanmış oldu.5-Başını örttü, başına bela aldıAkit, 13 Nisan tarihinde ‘Dicle’ye ağır suçlama’ başlıklı haberinde AK Parti Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in Dicle Üniversitesi rektörü Jale Saraç’ı yolsuzlukla suçlayan ifadelerini manşetten verdi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise, “3-5 yıl öncesine dayanan yolsuzluk iddiası varsa ve gerçekse niçin bunlar bugüne kadar gündeme getirilmemiş. Bu iddia varsa niçin beklemiş? Onun zamanlamasını rektör hanımın başını örtmesine paralel götürmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Yine bu arkadaşımız yolsuzluk iddialarını zayıf görmüş olmalı ki hanımefendiyi paralelci olmakla suçluyor.” şeklinde eleştirmişti. O günden bu yana İçten, iddiasını kanıtlayan bir belge, kanıt gösteremedi.6-Davutoğlu’nun mektubu10 Nisan’da Star’ın ‘İşte ihanet mektubu’ manşetinde ABD’deki Peace Island isimli enstitünün BM üyesi ülkelerin elçilerine Türkiye’yi karalayan ihanet mektupları yolladığı iddia ediliyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun gündeme getirdiği ve Türk okullarının kapatılma gerekçesi olarak gösterilen bilgilendirme mektubunda ise 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sürecinde Türkiye’de yaşananlar özetleniyor ve Türk demokrasisinin yara aldığı belirtiliyor. Yabancı elçilikleri Türkiye’deki gelişmelerden haberdar etmek amacıyla yazıldığı anlaşılan mektupta, medyada yazanlar dışında başka bir ifade yer almıyor. “Türkiye’de ne oldu?” ve “Hükümet yaşananlar karşısında ne yaptı?” şeklinde iki maddelik durum tespiti yapılıyor. Mektubun içeriğinde yer alan ifadeler, böyle bir ihanetin söz konusu olmadığını gösteriyor.7-Türk okulu olmaması önemli değil20 Nisan tarihli ‘Paralel suikast’ başlıklı haberinde Takvim, “Cemaat’in emniyet imamı Osman Hilmi Özdil, Çeçenistan’ın kukla lideri Kadirov’la anlaştı. Okul açılması karşılığında Türkiye’deki muhalifleri birer birer öldürtmesine göz yumdu.” iddialarında bulundu. Fethullah Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak, yaptığı açıklamada, haberi “Dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı gibi, Çeçenistan’da da Türk okulu açılması için alçakça bir anlaşma içerisinde olunmamıştır. İddia edildiği gibi Çeçenistan’da Türk okulu ya da benzeri bir kuruluş bulunmamaktadır. İnsaf ve vicdan sahibi hiç kimsenin kabul edemeyeceği bu iftiranın dile getirilebilmesi, gelinen seviyesizliği göstermesi açısından anlamlıdır.” sözleriyle yalanladı.8-Hakimleri karıştırınca!..Yeni Şafak, 14 Nisan tarihindeki ‘Mahkeme oyunu bozdu’ başlıklı haberinde Adana’da yasadışı dinleme yaptıkları iddiasıyla tutuklanan altı polisin avukatları tarafından tutukluluğa itiraz için pazar günü nöbetçi hâkimin beklendiğini iddia etti. Nöbetçi hâkim de TIR soruşturmasını yürüten Savcı Aziz Takçı’nın eşi S.R.T’ydi. Söz konusu savcı, paralel yapıya mensup olmakla itham edilirken, cumartesi günkü hâkimin bunu fark etmesiyle dosyayı bir üst mahkemeye sevk ettiği iddia edildi. Sonrasında polis avukatlarının cuma günü mahkemeye itiraz ettiklerini, nöbetçi hâkimin de Savcı Aziz Takçı’nın eşi değil, 7. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Recep Toprak olduğu tespit edildi.9-11 yıldır ABD’ye gitmiyorumYeni Şafak, 7 Mayıs tarihli ‘Ameliyat başlatmış’ başlıklı haberinde, süreçten rahatsız olan bir grup ilahiyatçının, Hizmet Hareketi’ne yakın Prof. Dr. Suat Yıldırım ve işadamı Mustafa Kavurmacı’ya gidip, ‘Bu gidişat bütün İslami gruplara zarar verir hale gelmeye başladı’ mesajı verdiğini söyledi. İddiaya göre Yıldırım ve Kavurmacı da bu mesajı Fethullah Gülen’e iletti. Gülen’in bu mesaja karşılık, “Ameliyat başlamıştır, ilaç tedavisine dönülemez.” cevabını verdiği yazıldı. Suat Yıldırım, “11 yıldır ABD’ye giremiyorum. Haberle ilgili hukukî girişimlerde bulunacağım.” derken, Mustafa Kavurmacı da asla böyle bir görüşme olmadığını, haberin iftiradan ibaret olduğunu söyledi. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil de, Hocaefendi’nin “Ameliyat başladı, ilaçla tedavi mümkün değil” gibi bir ifadeyi asla kullanmayacağını ancak ‘Ameliyat başlamıştır’ sözünün Başbakan’a ait olduğunu bildiklerini söyleyerek haberini yalanladı.10-Zerre kadar onurun varsa...Güneş, 10 Nisan tarihindeki imzasız ‘Zamansız baskın’ haberinde Maliye denetimine karşı Zaman Gazetesi’nden evrak kaçırılacağı ihbarında bulunulduğunu, gazetede çıkan minibüsün polis tarafından durdurulduğu iddia ediliyor. Aynı haber Akşam Gazetesi’nde ise “Panik Zamanı” manşetiyle verildi. Ancak aynı gün Zaman Gazetesi, “Ne böyle bir minibüs söz konusu ne de durdurma olayı vakidir. Son dönemde bazı medya gruplarında yer alan ve birkaç saat bile geçmeden asılsız çıkan haber görünümlü iftiraların, yalanlanacağını bile bile belli amaca hizmet etmek için yazıldığı bilinmektedir.” açıklaması yaparak haberi yalanladı. Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı twitter hesabından Akşam gazetesi Mehmet Ocaktan’a hitaben, “Ey Akşam Gazetesi! Bu kadar yalan ve iftirayı uydurduğuna göre sende ne şeref kalmış ne ahlak. Mehmet Ocaktan, adamsan çık özür dile! Zerre kadar onurun varsa bugün Zaman’a yaptığınız iftirayı kabul et. Suçüstü yakalandınız çünkü…” çağrısı yaptı ama henüz bir cevap alamadı.11-Cumhurbaşkanı, yalana dayanamadı‘Korkunç Narkoz Planı’ manşetinde Türkiye Gazetesi, 7 Şubat’ta Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na ve Hakan Fidan’a paralel yapının tuzak kurduğunu iddia ediyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “İfade vermeye git” dediğini yazan Türkiye Gazetesi’nin haberini bizzat Abdullah Gül “İfadeye gitme dedim” açıklamasıyla yalanladı. Gazete, ertesi gün yine manşetten Gül’ün bu açıklamalarına yer vermek zorunda kaldı.HERKES AYNI DÜŞÜNÜYOR!Yandaş medyayı ele alırken göz önünde bulundurulması gereken bir nokta da şüphesiz tek sesliliği. Sekiz gazetenin neredeyse bütün yazarları görevlendirilmişçesine, canhıraşca iktidarı eleştirenleri, muhalif olan herkesi köşelerinden topa tutuyor. Bu gazetelerin birinden bile yükselen farklı ses yok. Muhalif olan sesler de Gezi Parkı olayları ve akabinde 17 Aralık ile ya işten atıldı ya zorunlu izne çıkarıldı ya da istifaya mecbur bırakıldı. Hükümet baskısı sadece kendi medyasından değil diğer gazetelerden de gazetecilerin kabusu oldu.Gezi’den bu yana atılan, çıkarılan, istifa edenler listesinde 90’dan fazla isim var. İşte onlardan bazıları…Nazlı Ilıcak, Hasan Cemal, Mehmet Altan, Yavuz Baydar, Derya Sazak, Doğan Ertuğrul, Can Dündar, Osman Özsoy, Fikri Akyüz, Nur Batur, Nuray Mert, Mirgün Cabas, Deniz Ülke Arıboğan, Ece Temelkuran, İsmail Küçükkaya, Nilay Örnek, Murat Aksoy, Süleyman Yaşar…TEK MERKEZDEN TÜM ŞUBELEREHavuz medyasını yalan haberlerle tanımlamak eksik kalıyor. Öyle ki aynı gün bazen iki, bazen üç gazetede aynı manşeti, aynı başlıkla görmek mümkün. ‘Böyle benzerlik olmaz ve bu kadar aynı düşünülemez’ dedirten manşet ve başlıklara bakınca ‘Haberler acaba tek merkezden mi servis ediliyor?’ sorusu akıllara geliyor.-Gauck Guk etme! (Takvim, 29 Nisan)-Gauck Gouck etti gitti (Star, 29 Nisan)-Yaş’ta paralel temizlik (Akşam, 3 Mayıs)-TSK’da paralel temizliğe start (Sabah, 3 Mayıs)-Paralel yapıyla mücadele devlet politikası (Yeni Şafak, 5 Mayıs)-Paralel yapıyla mücadele bir devlet politikası (Sabah, 5 Mayıs)-İşte belge, işte imza (Yeni Şafak, 6 Mayıs)-İşte kumpas, işte belgesi (Star, 6 Mayıs)CEMAAT TAKINTISI VE ÜSLUP SORUNUHavuz medyasının manşetinde ve birinci sayfasında ‘paralel yapı, paralel devlet’ adı altında Hizmet Hareketi ve Fethullah Gülen aleyhinde haberlerin olması artık sıradan bir şey. Esas sorun kullanılan dilin haber dilinden ziyade, karalayan, çatışmacı, ayrıştıran bir nefret dili olması. Hatta sokak ağzından daha ağır olduğunu bile söylemek mümkün. 17 Aralık’tan bu yana Sabah, Star, Yeni Şafak, Akşam, Takvim, Akit, Güneş, Türkiye gazetelerine bakıldığında her gün birinci sayfada manşetle beraber ‘paralel yapı, paralel devlet, Fethullah Gülen, Hizmet, Cemaat’ adı altında iki-üç haber yer alıyor. Basit bir hesaplamayla bu bir gazetenin beş ayda 450 haber, sekiz gazetenin ise 3 bin 600 haber yaptığı anlamına geliyor.AZRAİL’İN UNUTTUĞU ADAM!Muhafazakâr AK Parti iktidarı kontrolündeki gazetelerin, zaman zaman pek de muhafazakâr olmayan, itikada ters ve müstehcen içerikli yayınlar yaptığı görülüyor. Başbakan Erdoğan’ın ideali olan ‘dindar neslin’ bu tür gazetelerin müstehcen ve itikada ters yayınlarla yetişmesi doğrusu düşündürüyor. Sabah Gazetesi’nin 26 Nisan tarihinde birinci sayfadan verdiği “İnanılmaz ama gerçek, Azrail’in unuttuğu adam 179 yaşında” başlıklı haberi son zamanlarda akıllarda kalan örneklerden biri. Ya da Güneş Gazetesi yazarının, “Şeytan bile Allah’a bu kadar ihanet etmedi!” başlıklı yazısındaki örnek gibi. En ilginci ise kendini İslam’ın savunucusu olarak gösteren Akit Gazetesi’nin ezan ve müezzinle dalga geçen karikatürü birinci sayfasından yayınlaması... Takvim, Güneş, Akşam ve Sabah gazetelerinde ve eklerindeki müstehcen kategorisine giren yayınlarıyla ‘dindar nesil’ ahlâkını bozma tehlikesi var.SERMAYE VE GELİR SORUNUYandaş medyaya dair soru işaretleri barındıran bir husus da sermaye ve gelirleriyle ilgili. 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ile gündeme gelen bazı grupların satışı için işadamları aracılığıyla havuz oluşturulduğu iddiaları hâlâ konuşuluyor. Taraf Gazetesi’nin 15 Nisan tarihli haberindeki iddialara göre Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesindeki Merkezi Uzlaşma Komisyonu AK Parti yanlısı yayın yapan medya kuruluşlarının 608 milyon liralık vergi cezasını tek kalemde sildi. Vergi borcu silinenler arasında Sabah-ATV havuzuna para verdiği iddia edilen Mehmet Cengiz, Yeni Şafak Gazetesi’nin sahibi Ahmet Albayrak ile Kanal A’nın sahipleri Ahmet ve Mustafa Kaya kardeşler yer alıyor. Bunun yanı sıra ihale rekortmenleri listesinde yer alan Mehmet Cengiz, Orhan Kemal Kalyoncu, Nihat Özdemir, Naci Koloğlu, Ahmet Albayrak ve Mücahit Ören gibi gayrimenkulden enerjiye farklı sektörlerden isimleri açıklanan Gelir Vergisi listesine giremedi. Yandaş gazetelere kamu ilanlarıyla destek verilmesi de medya kuruluşları arasında ciddi bir ayrımcılık olduğunu gösteriyor.Yeni Şafak:Yeni Şafak Gazetesi’nin sahibi ve Albayrak AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Albayrak’ın belediye ve kamu ihaleleriyle gazeteyi ayakta tuttuğu iddia ediliyor. Basında yer alan haberlerde, yolcu gemisi alımı için ihale açan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, elindeki bir yolcu gemisini 240 bin lira gibi bir fiyatla Yeni Şafak’ın sahibi Albayrak’ın damadı, Nizam Günaydın’a satılması kafaları karıştırdı.Türkiye Gazetesi:Gazetenin sahibi İhlas Holding ile ilgili iddialar ise bitmek bilmiyor. İhlas Holding’in devletten milyar dolarlık ihaleler alması karşısında yıllardır parasını alamayan İhlaszedeler isyan bayrağı açtı. Gaziosmanpaşa’da Karayolları ve Yenimahalle’yi içine alan bölgedeki 988 bin metrekarelik alan üzerinde kentsel dönüşümünü ihalesiz olarak İhlas Holding bünyesindeki İhlas Yapı Turizm Sağlık Ticaret AŞ’nin yapacak olması da iddia edilen bir diğer konu. Şirketin bu projedeki ciro hedefi ise 1 milyar 860 milyon dolar.Star-Kanal 24:Çukurova Grubu’na ait Skyturk360 Televizyonu, Akşam ve Güneş gazeteleri ile Alem, Platin, Stuff, Autocar ve FourFourTwo dergileri, Lig Radyo ve Alem FM radyolarını alan işadamı Ethem Sancak, 30 Mart yerel seçimlerinin ardından yeniden yapılandırmanın ilk adımı olarak Star ve Kanal 24’ü de almıştı. Geçtiğimiz günlerde ise TMSF’nin satışa çıkarttığı BMC için düzenlenen ihalede tek teklifi Ethem Sancak’ın sahibi olduğu Es Mali Yatırım yaptı. 985 milyon lira bedelindeki ihalede en yüksek teklifi Sancak 725 milyon ile verdi. Ethem Sancak, son yerel seçim akşamında Başbakan ile balkonda yer alan isimlerdendi.Sabah-ATV: Sabah ve ATV’nin Ömer Faruk Kalyoncu’nun sahibi olduğu Zirve Holding’e satıldığı haberi birçok soru işaretini de beraberinde getirmişti. Zirve Holding’in sermayesinin 380 milyon TL olduğunu, Çalık Grubu’nun ise kamu bankalarına 500 milyon dolar borcu kaldığını belirten CHP Milletvekili Umut Oran, “Peki kamu bankaları ipotek veya teminat aldı mı? SPK ve BDDK bu borç devri ve teminat konularında harekete geçti mi, geçmediyse siz re’sen devreye girecek misiniz? Kamu bankalarının hükümete yakın medya kuruluşlarına sadece kredi vermediği, aynı zamanda bu kredi ödemelerini kolaylaştırmak için yüksek miktarda reklam-ilan desteği de sağladığı kanısı doğru mudur?” diye Meclis’e soru önergesi sundu.
↧