Siirtli Aksu ailesi, kapı komşuları Fatıma Begüm’e Tuğba’yı teslim ederken bunun bir kaçırma planı olduğundan habersizdi. Kızlarından ayrı geçirdikleri bir buçuk yılda ömürlerinden ömür eksilen aileye, “Çocuğunu kaybeden aileler ne hissediyor?” diye sorduk, “Kızımızı bulamasak yarım kalmıştık” cevabını aldık.Türkiye’de kaybolan çocuk sayısı 27 binin üzerinde. Parkta, okulda, yolda herhangi bir nedenle kaçırılan, kaybolan çocukların ardından aileleri kâbus dolu günler bekliyor. “Nerede, nasıl, benim suçum mu?” sorularıyla geçen günlerin sonunda şanslı olanlar çocuklarına kavuşuyor.Aksu ailesi bu şansı yakalayanlardan. “Çocuğunu kaybedip geri bulmak bir anne için nasıl bir his?” sorusunun izinde YAKAD’ın (Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği) üzerinden onlarla buluştuk.Cibalikapı’da oturan beş çocuklu ailenin evinde, gelenleri Van kedisi Pamuk karşılıyor. Evin girişindeki yerinde oturan kedi, hikâyenin de bir parçası. Baba Halil Aksu, 2007 yılında kaçırıldığında henüz 3 buçuk yaşında olan Tuğba, evine kolayca alışsın, yabancılık çekmesin diye kızına kavuşur kavuşmaz gidip Pamuk’u almış.“Geldiğinde bizi tanımıyordu, dilimizi unutmuştu, yanımızda durmuyordu.” diyor. Anne Gülten Aksu, “Yemekleri eliyle yiyordu.” diyerek giriyor söze. “Peki Tuğba’ya ne oldu?” sorusunun cevabı da onda: “Fatıma Gülsüm ile dört yıldır komşuluk yapıyorduk. Sürekli ‘Çocuk bekliyorum’ diyordu ama bir türlü çocuğu olmuyordu. Çok dindar, sürekli Kur’an-ı Kerim okuyan, saçının telini dahi göstermeyen bir kadındı. Bir gün geldi, ‘Bir rüya gördüm, çok sevdiğim bir çocukla umreye gidersem çocuğum olacakmış’ dedi. Haftalarca geldi dil döktü. En sonunda izin verdik. Tuğba’yı alıp gittiler. Aradan bir-iki gün geçti, evine bir baktık ki, hiç eşya yok. O zaman kandırıldığımızı anladık. Hemen polise haber verdik ama iş işten geçmişti.”Bangladeş uyruklu Fatıma Gülsüm, baba Halil Aksu’nun dediğine göre kayınvalidesinin baskısı altında. Üzerine kuma getirilmesin diye seçtiği yol da, komşusunun kızını kaçırmak. Aile için kâbus dolu günler de bundan sonra başlıyor. Anne Gülten Aksu, “Ne hissettiniz?” sorusuna “Ölüm” diye cevap veriyor: “Sürekli bayılıyordum. Bütün akrabalar ‘Nasıl teslim ettin?’ diye sordu. Suçladılar. Aklımıza böyle bir şey olabileceği gelmemişti. Ciğerim gitmişti, geri yerine geldi. Hâlâ da iyileşemedim.”‘Biz programlardankaçıyorduk, onlar kovalıyordu’Fatıma Gülsüm’ün, Tuğba’yı kaçırdıktan sonraki adresi Bangladeş. Dakka’nın bir köyüne götürdüğü küçük kızın saçlarını kesip erkek elbiseleri giydirerek ailesiyle tanıştırıyor. Aksu ailesi bu sırada Atatürk Havalimanı’ndan pasaport görüntülerine ulaşıp resmî makamlara dilekçe üzerine dilekçe yazarak kızlarına kavuşma çabasında... Halil Aksu, magazin programlarına malzeme olduklarını anlatıyor: “Biz programlardan kaçıyorduk, onlar kovalıyordu. Konuşmamız için baskı yapıyorlardı. Telefonlarımıza el koyanlar oldu. O sırada resmî yetkililer aramış, ulaşamamış. Biz de bir an önce başvurumuz ciddiye alınsın diye uğraşıyorduk. Nihayet Allah razı olsun bir kadın polisin yardımıyla dilekçe üzerine dilekçe yazdık, Dışişleri Bakanlığı’na verdik.”Ailenin bu çabası Bangladeş Büyükelçisi Şakir Torunlar’ın dikkatini çekince yeni bir süreç başlıyor. Bu kez Dışişleri Bakanlığı’nın yanında Türkiye Dakka Büyükelçiliği’nin de çabalarıyla Tuğba nihayet bir köyde bulunuyor. Haberi dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’dan alan Halil Aksu, o anı, “Bir çığlık attım, yedi mahalle duydu.” diye özetliyor. Ya anne Gülten Aksu’nun tepkisi: “İnanamadım. Hâlâ da inanamıyorum. Bazen aklıma geliyor, gizli gizli ağlıyorum. O kadar sıkıntılı bir zamandı ki... Mahkememiz sürüyor. Sonuna kadar davacıyım. Tuğba’nın gittiğini anladığım anda deli oldum. Allah bize yardım etti. Etmese bulamazdık.”Pazarcılık yapan Halil Aksu, kızının gözünün içine bakıyor. Tuğba şimdi üçüncü sınıfa geçmiş. Geçen yıl okul piyesi için aldıkları halk oyunları elbisesini gösteriyor. “150 lira bu elbise, feda olsun.” diyor babası. Onunla beraber ev ahalisine katılan Pamuk yavrulamış, Minnoş isimli yavru, Tuğba’nın oyun arkadaşı. Annesi ‘evde iki kedi olmasın’ diye itiraz edince kızmış: “Ben iki kedi olmasın dedim, bana kızdı. ‘Olur mu, o benim arkadaşım. Bak siz nasıl üzüldünüz, ben de üzülürüm.’ deyince kıyamadım. Geçen Minnoş’un boğazına bir şey takıldı. O kadar ağladı ki... O üzülünce biz de üzülüyoruz.”Aile için kötü günler geride kalmış. Yine de zaman zaman yaşadıkları 1 buçuk seneyi unutamıyorlar. Hepsinin ortak sözü: “Allah düşmanımıza bile vermesin, insan gecesini gündüzünü bilemiyor.”Çocuğunuzun saçını saklayınYAKAD Başkanı Zafer Özbilici, çocuk kaçırma vakalarının arttığına işaret ederek, çocuklarını korumak isteyen ailelere tavsiyelerde bulunuyor: “Çocuğunuzun kıyafetlerini biraz geç yıkayın ya da bir tane kıyafetini yıkamayın. Böylece koku üzerinden iz bulmayı kolaylaştırırsınız. Tarakta kalan saçlarını saklayın, bu sayede DNA analizi yaptırmanız mümkün olur. Yalnız bırakmayın, tanımadıkları kişilerle konuşmamaları, arkadaşlık etmemeleri konusunda bilinç aşılayın. Bu tür basit önlemler hayatî önem taşıyor.”
↧