![]()
Dizilerin tanıdık simaları Fatih Koyunoğlu ve Aşkın Şenol’un da rol aldığı ‘Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’ oyunu, 18. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nde dört dalda ödül alırken, Sadri Alışık Ödülleri’nde özel ödüle layık görüldü. Bertolt Brecht tarafından 71 yıl önce yazılan oyunun günümüzde de beğeniyle izlenmesi, güçlü ile güçsüz arasındaki ilişkinin hâlâ aynı oluşundan kaynaklanıyor.Bu yıl sahneledikleri “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı” oyunu, Afife Tiyatro Ödülleri’ne yedi dalda aday gösterilince Tiyatroadam grubu tüm dikkatleri üzerine çekti. Alman oyun yazarı Bertolt Brecht’in 71 yıl önce kaleme aldığı, tek bir kötü ve tek bir kötülüğün olmadığını anlatan oyunda 36 karakter var. Tiyatroadam’ın 8 oyuncusu, bu 36 karakteri canlandırıyor. Perde kapanmadan yani ara verilmeden sahnelenen oyun, bu sebeple prodüksiyon, sahne tasarımı gibi dallarda ödül aldı. Ekibin meşhur simalarından Fatih Koyunoğlu ve Aşkın Şenol ile ödül töreninden önce bir araya geldik ve oyun hakkında konuştuk.Oyunu sahneleme fikri nasıl ortaya çıktı?Aşkın Şenol:Başka bir oyunun okumasını yapıyorduk, yönetmenimiz Ümit Aydoğdu’nun bu oyunu önermesiyle biz de senaryoyu okuduk. Sonra sahnelemeye karar verdik. Her sezon onlarca oyun okuyoruz, oyun bulmak kolay değil.71 yıl önce yazılan bir oyun. Güncelliğinden hiçbir şey yitirmemiş…A.Ş.:İnsanlara, hâlâ bugün hitap edebilmesi yazarının, Brecht’in başarısı. Ya da bizim başarısızlığımız mı diyeyim? Dünyada birçok şey değişmiyor galiba ama hepimizin içinde o faşizm ya da o şiddet, o en iyi ve iktidar sahibi olma duygusu olduğu için daha da değişmeyecek. Kökleri geçmişten olan ve insana dair bir hikâyeyi anlatmak bugün karşılığını buluyorsa bu ortamı oluşturanlar düşünecekler.Fatih Koyunoğlu: Eksiltme, çıkartma, yer değiştirme yok. Ekstra bir şey eklemedik. Keşke bizi demode bir oyun oynamakla eleştirselerdi insanlar. ‘70 yıllık bir oyunu aldınız, neden daha yeni bir oyun yapmıyorsunuz?’ deselerdi.8 oyuncunun 36 karakteri perde kapanmadan oynaması kolay olmasa gerek...F.K.:Oyun yazım olarak kalabalık kadrolu, 36 rol var. 8 kişi rolleri değişerek oynuyoruz. Bu başlı başına bir zorluk getiriyordu. Her sahnede Arturo Ui karakterinin yani Hitler’i temsil eden karakterin değişmesinin sebebi; bir tek kötü, bir tek şeytan, bir tek kötülük yok. Hepimiz bu bütün kötülüğün bir parçasıyız gibi bir felsefesi var.A.Ş.:Bu kadar farklı karakterleri bir arada oynayabilmemizin sırrı yönetmenimiz Ümit Aydoğdu. Faşizmin hepimizin içinde var olacağını, Arturo Ui’nin hepimizin içinde var olabileceğini göstermek adına özellikle yapılmış bir reji. Güzel bir söz var; “Hitler kitleleri kandırmadı, aynı anda faşizmi arzuladılar.” diye. 36 karakteri 8 kişinin oynaması, buna çok hizmet ediyor. Epik tiyatroya, Brecht’in üslubuna uygun oldu. Hem de bu hikâyeyi aktarmak açısından uygun oldu, matematiği Ümit Aydoğdu kurdu, biz de ona uymaya çalıştık.Sahnede herhangi bir enstrüman olmadan kendi sesinizle müzik (akapella) yapıyorsunuz. Zor, keyifli, farklı…F.K.:Sadece bu oyunun müzik çalışması akapella ile bir oyun daha çıkardı. Akapellada çok zorlandık, daha önce yapmadığımız bir şeydi. Bir yandan rolleri oynarken bir yandan müzik yapıyorsunuz. Bu başlı başına bir zorluk gibi duruyordu ama gelinen noktada baktığımızda “Güzel olan zordur.”u rahatça söyleyebiliyorum. Çok emek verildi ama hedeflenen oyunun böyle olabilmesi için gerekiyordu.Oyunun oyunculuğunuza katkıları üzerine neler söylersiniz?F.K.:Her zaman deneyimlenebilecek bir proje değil. Oyuncu olarak birçok yanınızı geliştirebilen bir oyun, çok ağır bir kondisyon istiyor, çok iyi bir ritim duygusu istiyor, müzik kulağı istiyor, oyuncu olarak sizin idmanlarınızı iyi yapmanızı gerektiriyor. Bu açıdan içinde bulunduğuma çok mutluyum.Afife Tiyatro Ödülleri’ne yedi ayrı dalda aday oldunuz, dört ödül kazandınız.Aşkın Şenol:Evet. Ödüllere aday olmak ve almak bize çok şey kazandırıyor, onore ediyor. İster verilsin ister verilmesin, bunda da sıkıntı yok, çalışmaya devam edeceğiz.Fatih Koyunoğlu: Aday olduk ve bu adaylıklar sayesinde seyirci biraz daha oyundan haberdar oldu. Fakat ben her zaman bunların anlık duyulan şeyler olduğunu düşünüyorum. En önemlisi, insanların birbirine tavsiyede bulunması, buna fısıltı gazetesi diyebiliriz, oyunun kulak yapması diyebiliriz. Genel çerçevede film için de, kitap okumada da böyledir.‘Sanatçı, yazan, yöneten, gerçek hayatın içinde olmalı’Türkiye’de bir seyirci patlaması var deniyor, bir kıtlığı... Siz ne diyorsunuz?F.K.:Ülkemizde tiyatro izlemenin alışkanlık haline gelmesi biraz zaman alır. Aslına bakarsanız bu karşılıklı bir ilişki. Sanatçı, yazan, yöneten üzerine düşüp gerçek hayatın içinde olmalı, masal kahramanı gibi sanat şöyledir böyledir diye dışarıya yukarıdan bakan bir kibir olmamalı. Burada iğneyi de kendimize batırıyoruz, seyirciyi oyunu anlamadılar diye eleştiriyoruz, peki sen ne kadar anladın onun hikâyesini Sanatçılar toplumdan kendini izole etmemeli. Dertlerimiz de ayrı değil.A.Ş.: Tiyatro izleme işi sevgi, alışma ve buna ihtiyaç duyma işi. İyi bir oyun seyretmek iyidir, insanların ruhuna iyi gelir. Belki eksikliğini hayatlarında hissetmiyorlardır ama gittiklerinde hissedeceklerdir ne kattığını. Kendimiz oynadığımız için değil, kendimiz de izlediğimiz için söylüyorum.‘Kötü tiyatro yoktur, kötü tiyatrocu vardır’Aşkın Şenol: Tiyatro iyi bir şeydir, tiyatronun kötüsü olmaz. İyi tiyatro daha iyidir. Aslında hiçbir zaman kötü tiyatro olmaz, tiyatrocunun kötüsü olur. En çirkinini de anlatsanız iyidir çünkü orada birileri bir şey yapar. Seyirliktir mutlaka, alacağınız bir şey vardır. Ama aynı oyunu pişirip pişirip koyuyorsanız insanların önüne orada iyi tiyatrocu diyemeyiz, sen tiyatro adına üstüne düşeni yapmıyorsun, tiyatronun gelişmesine katkı yapmıyorsun demektir. Ona da zaten kader tokadını atacaktır.