1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından, Ada’da azalan Türk nüfusunu artırmak adına, Anadolu’nun muhtelif yerlerinden insanlar, Kıbrıs’a göç ettirilmişti.O dönemde, gönüllü olarak göç eden ailelerin bir bölümü, hayatlarının geri kalanını geçirmek üzere memleketlerine geri dönüyor. Denizli’nin Şaryeri köyünden Kıbrıs’a göç edip, yakın tarihte geri dönen Yakar ailesinin, göç sürecinde ve sonrasında yaşadıklarını Ayşeana Yakar özetliyor:“ 74 senesi, elimizde orak, ekin biçmeye gidiyoruz tarlaya. Aylardan Ramazan, havadan tayyareler geçiyor, dönüp bakıyoruz. Niçin, nereye giderler bilmiyoruz. Akşam kocam radyo başında, TRT Ankara Radyosu, Kıbrıs’ta barış harekâtının başladığını ilan ediyor. Barış olsun diye savaşıyorlarmış orada. Şaka yollu, “Bu Kıbrıs’tan Rumları kovsak, biz yerleşsek.” diyor, “Hem su da vardır oralarda.” Bizim buralar çorak, hep taşlık, ziraat az, çoğu kimse keçi güderdi dağlarda.Günler geçiyor, biz yine ekinde, dağda, taştayız. Adada savaş bitmiş, Türk nüfusu az diye, buralardan, Şaryeri’nden, İnceler’den, daha başka yerlerden insanları gemilerle götürdüler. İlk gidenlerin ardından köyde az insan kaldı, biz de bir sabah, yatak yorgan ne varsa, bir kamyonetin kasasında yola koyulduk. Gemi yoldayken kuralar çekildi, nasibimizde hangi ev varsa artık, bir Rum evi, adımıza tahsis edildi, bir miktar da arazi. Gidip yerleştik.40 yıl geçmiş, Kıbrıs’ta, çoluk çocuk hep orada büyüdü, deniz bilmezdik biz, erkeklerimiz balıkçılık bile yaptı, bizim buranın halısı meşhur, biz de halı dokuduk. Çok zorluklar çektik, ama güzel günlerimiz de oldu. Her gün ata toprağımızı özledik, oralar da yurttu ama bizim değildi, biz de oranın değildik. Şimdi yaş ilerledi, hane kalabalık, çocuklarımız, torunlarımız hâlâ orada, biz döndük ata toprağımıza. Haber alırdık da görmemiştik, kimse kalmamış buralarda, evlerimiz de karşı duramamış deli rüzgâra, onlar da bizden sonra göçmüş. Gelin olduğum yeri ayrık otları bürümüş. Allah nasip etti, yeniden ev yaptık, çoluk çocuk gelince rahat edelim diye, evleri büyücek yaptık. Gittiğimizde suyumuz yoktu, şimdi de yok. Köyde 20 kişi varız anca, düğünde bayramda gelenler için köyümüze büyük bir de cami yaptık, kablolar iniyor kubbeden aşağı ama uçlarında lamba yok, çünkü şavkıtacak elektrik yok, evlerde arabaların aküsünden çektiğimiz hatlarla aydınlanıyoruz. Gecemiz karanlık, yüreğimiz aydın ama, oradayken yurdumuzu özlediğimiz kadar, şimdi de orada bıraktıklarımızı özlüyoruz.”
↧