Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa dünyadan geçeli tam 114 yıl oldu. Ancak Paşa’nın “Şanı büyük Osman Paşa/ Plevne’den çıkmam diyor” mısralarıyla dillendirilen müdafaası hafızalarımızdaki tazeliğini ilk günkü gibi koruyor.İlk olarak Hafız Yaşar Bey ve Saz Heyeti’nin seslendirdiği ‘Plevne Marşı’nda bir tarih şöyle dile gelir: “Tuna Nehri akmam diyor/ Etrafımı yıkmam diyor/ Şanı büyük Osman Paşa/ Plevne’den çıkmam diyor…” Mazinin sesine raptedilen bu şanlı müdafaa harbi, Osmanlı’nın son dönemlerinde gerçekleşen bir varoluş hikâyesidir. Bugün Bulgaristan sınırları içinde modern bir sanayi şehri olan Plevne tarihimize 93 Harbi olarak geçen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda mühim bir yer teşkil eder. Adı geçen savunma savaşı, 8 Temmuz-10 Aralık 1877 tarihleri arasında gerçekleşir.Gazi Osman Paşa’nın Kharkov’da esir olarak kaldığı bina. (Mehmet Fahri Furat arşivinden)Gazi Osman Paşa komutasındaki Osmanlı askeri, kendilerinden katbekat üstün Rus-Romen birliklerine karşı kahramanca karşı koyar. Paşa, gelen haber üzerine derhal Plevne’ye yönelir. Ve burada sahra istihkâmları inşa ettirir, avcı hendekleri kazdırır, topçu birliğinin büyük bir kısmını toprak siperlere yerleştirir. Teknik bilgiyi araya sıkıştırsak; Osman Paşa’nın emrinde, yirmi beş tabur piyade, altı süvari bölük vardır. I. Plevne Muharebesi’nde savaşa katılan Ruslar, kuvvetlerinin yarısını kaybeder. Üst düzey askerlerini kaybeden Ruslar, geri çekilmek zorunda kalır. Bu durumdan haberdar olan II. Abdülhamid Han, Osman Paşa’ya tebrik telgrafı çeker. 18 Temmuz sabahı, bir muharebe daha başlar, yani II. Plevne Muharebesi. 26 saat süren çatışmada, Ruslar ağır bir yenilgi alır. Osman Paşa’nın bu zaferi İstanbul’da coşkuyla karşılanır. Sultan bu sefer telgrafla yetinmez; Osman Paşa’ya birinci rütbeden Nişan-ı Osmanî, kabzası altın bir kılıç, bir çift dürbün ve bir çift revolver verilir…Plevne’de uyanan direniş ruhuGazi Osman Paşa’nın en büyük zaferi ise 11 Eylül 1977’de gerçekleşen III. Plevne Muharebesi’dir. Ancak 100 bin askerle bölgede bulunan Rusların son hamleleri korkunç olur. 7 Eylül sabahından 11 Eylül sabahına kadar gece gündüz süren topçu ateşiyleJ her yeri yakar. Osman Paşa komutasındaki Türk askerleri buna da direnir. Zat-ı şahane telgraf ve bazı hediyelerle Osman Paşa’yı tebrik eder bir kez daha. Plevne’de savaşan Osman Paşa için zaman aleyhine işler. Erzakı biten Osman Paşa, huruç harekâtı yapmaya karar verir; ancak bu sırada bir şarapnel parçasıyla vurulur. Son kertede, bu hal Ruslar tarafından geri püskürtülür. Zor bir ateş hattında kalan Osman Paşa, yanındaki kumandanların da ısrarı sonucu teslim olur. Ve Plevne düşer… Bu şehrin düşmesi, Ruslara İstanbul yolunun açılması demektir. Metin Hülagü, bu şanlı savunmayı şu sözlerle özetler: “Burada yapılan müdafaa hareketi, bütün Osmanlı ülkesinde yeni bir direniş ruhu ve millî heyecana yol açtığı gibi Avrupa kamuoyunda da büyük yankı bulmuştur.”Haberimizin konusu, ‘Plevne Kahramanı’ Gazi Osman Paşa’yı vefatının 114. yıldönümünde hem anmak hem hatırlamak… Bu kahraman paşamız 1833 senesinde, Tokat’ta dünyaya gözlerini açar, ailesinin tek çocuğudur. Osman Nuri, yedi yaşında İstanbul’da kereste gümrüğünde kâtip olan babasının yanına gider. Önce Beşiktaş Askerî Rüşdiyesi’ne, sonra da askerî idadiye yazılır. 1853’te mülazım-ı sani unvanıyla mezun olan Osman Nuri’nin ilk sıcak savaşı, Kırım Harbi dolayısıyla Rumeli’ye sevk edilen orduda yer almakla olur. 1859’da Osmanlı ülkesinin nüfus sayımı kadastro usulünde haritasının çizilmesine karar verilir.İşe, Bursa’dan başlanır ve hizmete askerî temsilci olarak tayin edilir. Suriye’de çıkan ayaklanma sebebiyle Cebelilübnan’a gönderilir. Daha sonra 1866’da bir başka isyanı dindirmekle, Girit’teki Rumlara karşı görevlendirilir. Buradaki başarılarından dolayı miralaylığa yükseltilir. Ama onu tarih sahnesinde her daim hatırlatan hadise, yukarıda da zikrettiğimiz üzere Plevne Müdafaası’dır. Üç başarılı savunma gerçekleştiren Osman Nuri Paşa, gazi unvanını alır. Teslim olmak zorunda kalan Osman Paşa’ya Rus Çarı dahi hürmet eder. Öyle ki bu kahramanlığa karşı çifte kartal nişanı takdim edilir. II. Abdülhamid Han, Serasker Müşir Rauf Paşa’yı yaver-i ekrem ve fevkalade büyükelçilik payesiyle Petersburg’a gönderir. İçinde Osman Paşa’nın da olduğu heyet, 13 Mart 1878 tarihinde İstanbul’a getirilir. Burada haliyle muhteşem bir törenle karşılanır.Büyük bir devlet adamıGazi Osman Paşa, asker olduğu kadar iyi bir siyasetçidir de… Onun saraydaki görevleri arasında politik faaliyetler dikkat çeker. Mesela, İngilizlerin Osmanlı’ya baskıyı artırdığı bir dönemde, İstanbul’da bulunan dinî grupların birleşmesine önayak olur. Hindistan, Mısır ve Arabistan’daki İngiliz karşıtı grupları örgütler. Bu birliklerle özel bir iletişim kurmayı başarır. Yıldız Sarayı’nda ordunun ıslahı için komisyon kurar ki, bunlar çok devrimci hamlelerdir. Onun yapılacak ıslahat içindeki ana fikri, Avrupa tesirinden uzak ve öz değerlere bağlı bir fikir inşasıdır. Paşa’nın dış politika konusunda Sultan Abdülhamid’i etkilediği de bilinir. Osman Nuri Paşa’nın iyi derecede Arapça, Farsça ve Fransızca bilmesi bu sahalarda varlık göstermesine neden olur. II. Abdülhamid’in takdirini kazandığından Sultan, iki kızını Osman Paşa’nın oğluyla evlendirir. Bolu Cumhuriyet Başsavcısı Zekeriya Öz’ün de Osman Paşa’nın oğlu Kemalettin Paşa’nın ikinci kuşaktan torunu olduğu bilgisini vermeden geçmeyelim. Gazi Osman Paşa, 5 Nisan 1900 tarihinde, 68 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuşur. Ve Fatih Camii avlusuna defnedilir. Türbesini, ona çok saygı duyan II. Abdülhamid Han yaptırır.
↧