Yerel seçimler yaklaşırken meydanlarda söz veren verene. ‘Vaatler lafta kalmasın, şehirler yerinden yönetilsin’ diyen İstanbulhepimizin Girişimi belediye başkan adaylarına sözleşme imzalatıyor. Ayrıca şehir sakinlerinden de ‘söylenen’ değil ‘söyleyen’ vatandaş olmasını istiyor.Yerel seçimlere iki hafta kaldı. Vatandaş yine şehirlerini yönetecek adaydan çok, meydanlardaki parti genel başkanlarını dinliyor. Bu durumu aşırı merkeziyetçi yapının yansıması olarak gören sivil toplum kuruluşları ise başkan adaylarını seçilmeleri durumunda daha çok inisiyatif almaya çağırıyor. “Ancak bu şekilde yerinden yönetim gerçekleşir” diyen STK’lar kent yönetiminin çılgın projeler ve devasa yapılaşmalardan ibaret olmadığını hatırlatıyor. Ankara’dan gelen talimatlarla yıkılıp yıkılıp yeniden yapılanan şehir projelerinden rahatsız olan STK’lardan biri de İstanbulhepimizin platformu. Platform, yerel seçimler öncesinde hangi partiden olursa olsun adaylara daha şeffaf yönetim ve en azından büyük projelerde kentlinin fikrinin sorulması için sözleşme imzalatıyor. Oluşum, seçim dönemine özgü gibi görünse de çok daha önceden beri İstanbul’u bürokrasinin eline teslim etmemek için direnen irili ufaklı birçok sivil oluşumun çatı kuruluşu gibi. Seçim sonrasında ise sözleşmeyi imzalayan başkanları takipte olacaklarını söylüyorlar. Parti farkı gözetmeksizin bütün adaylara gönderilen bu sözleşme, şehir sakinlerini de haklarını kullanarak kente sahip çıkmaya davet ediyor. Çıkış noktası İstanbul olsa da bütün şehirler için yerinden yönetimi ve şeffaf belediyeciliği savunan platformun aktivistlerinden İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İpek Akpınar ve yazar Gürhan Ertür ile amaçlarını ve adaylardan beklentilerini konuştuk.Kentlinin görüşü alınarak proje yürütmeyi çok ütopik bulanlar var. Sizce uygulanabilir mi? Dünyada örnekleri olan bir uygulama mı bu?İpek Akpınar: Kolay değil ama uygulandığı örnekler çok. AB ile müzakere yürütüyoruz mesela. Bu kentlerde Stuttgart’ta geçtiğimiz aylarda bir konferansa gittik. Kentle ilgili bir plan altı ay boyunca tartışıldı, sergilendi, sunuldu. Kimin yaptığı belli. Plandan anlamayabilirsiniz belki ama bütçesinin açık olması, Sayıştay denetimine açık olması gerekir. Yöntem böyle işliyor oralarda.Bizdeki yöntem nasıl?İ.A: Bizde şehir tasarımı projesi var ama ihale kanunu onun önüne geçmiş durumda. Bir inşaat şirketi kuralım, bir tanıdık bulalım ve inşaatımızı alalım. Süreç böyle işliyor. Önce ihale müteahhit firmaya veriliyor, yani önce projeyi görmüyoruz. Bu kaldırım olabilir, köprü olabilir, Taksim projesi olabilir. Müteahhit firmanın insafına kalıyorsunuz. Cumhuriyet tarihi boyunca bu böyle değildi. Yeni firmaların girmesi elbette çok önemli ama işin uzmanı olmaları şartıyla. Türkiye’de diğer birçok şeyde olduğu gibi yerel yönetimlerde de geriye dönüş başladı. İktidarın ilk dönemlerinde AB’ye uyum sürecine uygun bazı kanunlarıyla birlikte yerelin özerkliğindeki gelişme şimdi tam tersine yol aldı. Gürhan Ertür: Her yönetim geldiğinde projeler baştan alınıyor. Benim projem senin projeni döver anlayışı var. Bu da bugüne kadar hiç düşünülmemiş şeyleri bulup çıkartmayı gerektiriyor. Ama İstanbul’un çok büyük projelere ihtiyacı yok. Var olanların iyileştirilmesi gerek. Gelişmiş ülkelerde de yeni yönetim öncekileri kabul eder ve onların üzerinden ilerler. Örneğin Barcelona’daki üç dönemin belediye başkanı. Birbirlerini sevdikleri söylenemez ama aynı projeyi sürdürdüler. Proje İngiltere’de mimarlık ödülü alınca, ödülü bütün belediye başkanları beraber aldı.Bir şehir projesinde halkın görüşü nasıl alınır?İ.A: Projenin mimarları konuyla ilgili STK’lara sunumlar yapabilir. Kapalı kapılar ardında proje verme süreci sıkıntılı. Üçüncü Havalimanı örneğinde olduğu gibi. Çok eleştiri olduğu için yabancı bir mimarlık bürosuna verdiler; Norveçli. Kasım ayında projeyi anlatmaya buraya geldi. Salonda bakanlık ve belediye yetkilileri vardı. Mimar, ‘Benim anlaşmamda konuşmama şartım var, üzgünüm bunu size anlatamayacağım.’ dedi. Yani İstanbullulara projesini anlatamadı. Bir Türk firma Norveç’te tünel inşaatı almış, onlardan biri de burada havalimanını almış. Taksim’deki proje için de aynı; 1 TL’ye çay içebileceğiniz bir yer bir anda kapalı kapılı güvenlikli bir yere dönüşecekti. Böyle bir projeyi tek bir mimara, hele bürokrat bir mimara verdiğinizde bu çok sıkıntılı bir şey. Bizim isteğimiz, yarışmaya açılıp üzerinde uzlaşmaya varılan projelerin yürütülmesi. TOPBAŞ’IN 400 AKADEMİSYENİ TOPLAYARAK OLUŞTURDUĞU ŞEHİR PLANI MASADA KALDIUzlaşmanın sağlanması için komisyonlar mı kurulmalı?İ.A: Konsorsiyumlar olabilir. Mesela kent konseyi uygulamaları var. Kadir Topbaş bunu çalıştırmaya çabaladı. Metropoliten Planlama Odası kuruldu. Burada 400’e yakın öğretim üyesi yer aldı. Bence çok iyi niyetli bir çabaydı. Hepimizi yetiştiren hocalarımız bilfiil rol aldı. Ama ne oldu? O master plan şu an masada. 50 tane tünel açıldı ama o planda yok. 3. havalimanı o planda yok. Yani uzmanlar dört yıl emek verdi, ortada bir plan var ama şu anda çöp. Ankara’nın bütün bu yerel kararların üstünden geçmesi ve lağvetmesi çok üzücü.Burada yine yerel yönetimin önemi devreye giriyor…İ.A: Evet, onun için yerel yönetim, yerinden yönetim, katılımcı yönetim diyoruz. Mesela Malatya’da bir vatandaşın birikimi var, bir cami yaptırmak istiyor. Düşünebiliyor musunuz Başbakan, Anadolu’daki bir caminin projesini beğenmiyor ve şu anda cami inşaatı durdurulmuş. Bugün ise yerel seçimlerden bahsediyoruz. Merkezden yönetmek, kamu projelerini geçtik özele dahi müdahalenin bu kadar merkezden olduğu bir dönemde galiba yereldeki insanın sözünün önemini tekrar hatırlamak gerekiyor. Ayrıca şeffaflık diyoruz. Mesela bütçe konusu çok önemli. AB ülkelerinde Amerika ve Kanada’da kamu harcamalarını izleme grupları var. Taraf olan STK’lar, Sayıştay gibi resmi kurumlar var. Bizde zaten problem Sayıştay’ın yetkilerinin tırpanlanması. Mesela kamu harcamaları ile ilgili altı ayda bir yayınlanan raporlar yayınlanmadı. Şimdi bu yetkilerin tırpanlanması mahkemeden döndü, iptal oldu. Ama o aradaki boşlukta çok büyük yatırım kararları alındı.KENTSEL DÖNÜŞÜM DEĞİL, SOSYAL TEMİZLİK OPERASYONUÇılgın projeleri ve kentsel dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?İ.A.: Depremi kullanarak afet yasası çıkarıldı. Ve kentin idari mekanizmasında yer almayan kent yoksullarını polis zoruyla şehrin dışına sürdük. Fiziksel temizlik operasyonu, sosyal temizlik operasyonuna dönüştü. Bunun bir de ikinci adımı var. Arnavutköy İstanbul’un en büyük ilçesi. İstanbul’un 4’te 1’i kadar. Orman arazisinin su kaynaklarının üzerini biz devlet eliyle kentleşmeye açtık. Burada depremi araç ederek ormanı yok ediyoruz. Suyun gramını korumak zorunda olduğumuz döneme girmişken hem de. Yer altı kaynaklarını devlet eliyle imara açıyorsunuz, bu konudaki stratejimiz nedir? Bunun takipçisi olmak istiyoruz. Hidrolik uzmanları ve çevre uzmanları hem 3. havalimanının hem Çılgın Kanal’ın bütün su havzalarını yok edeceğinden bahsediyor. Bir inşaatın su havzası üzerinde yapılmasının maliyetine hiç girmiyorum zaten. Ancak yer altı su yataklarını çılgın projede yok ediyorsunuz. Bunlar ‘Kuşlar göç yollarını değiştirsin’ söylemiyle yüzleşebileceğin, bertaraf edebileceğin bir şey değil.Bu itirazlara verilen karşılıklar ‘köprü yapmayalım mı, havalimanını çekemeyenler var’ şeklinde. Şehirle ilgili kaygıları politik bir muhalefet algısından kurtarmanın yolu ne peki?G.E: Kopenhag Kriterleri’nden epeyce saptık. Devam edebilseydik zaten vatandaşın yerel yönetime katılımının önü açılmış olacaktı. Eleştirilerin bir muhalefet partisi diline dönmesini engellemenin yolu yine dışarıdaki örneklere bakmak. Bu körü körüne bir muhalefet değil, gelişmiş bütün ülkelerde büyük projelerin çevreye, sosyal hayata, şehre etkisi herkes tarafından tartışılır. Kopenhag Kriterleri’nden saptık ama 1930’da kabul edilmiş belediye yasasına göre dilekçe ve bilgi edinme hakkımız var. Bu bizim kendi vatandaşlık hakkımız. Bir muhtara mahallemizle ilgili soru sorma hakkımız var. Mesela sokak adının değiştirilmesinde bile. Her gelen belediye meclisi kendi kafasına göre değişiklik yapıyor. Buna engel olabiliriz. Söylenmeyi bırakıp aktif vatandaş olmalıyız. Bir partiye üye olmamız gerekmiyor bunun için. Örneğin bizim hiçbir partiyle ilgimiz yok. Bize katılmak isteyenler şu linkten ulaşabilir. www.change.org\istanbulhepimizinwww. istanbulhepimizin.org
↧