Eskiden her evde bulunan, tıngır mıngır sesi kulağımıza ninni gibi gelen dikiş makineleri mazide kaldı. Ekonomist Mehmet Çelik’in Schneidertempel Sanat Merkezi’nde sergilenecek dikiş makinesi koleksiyonu o günlere selâm gönderiyor.“Çocukluğumda dikiş makinelerinin sesi bana ninni gibi gelirdi. O zaman konfeksiyon yoktu, terzi de çok azdı, her evde dikiş makinesi bulunurdu. Ev hanımları kendi söküğünü kendi diker, makinesine gelin muamelesi yapar, işi bitince duvak gibi hazırladığı örtüsünü örtüp başköşeye kaldırırdı. Ruhu vardı onların, dikişten öte başka bir şeyleri temsil ediyorlardı sanki.”Dikiş makinesinin sesiyle büyüyenlerin ortak duyguları olan bu ifadeler, Mineral Endüstrisi Ticaret AŞ’nin (Mikron’S) Yönetim Kurulu Üyesi, ekonomist Mehmet Çelik’e ait. Çelik’in Çekmeköy’deki ofisinde iki dikiş makinesi başköşede duruyor (yandaki küçük fotoğraf). Biri çok eskilerden, 1859’da İngiltere Glasgow’da üretilen Singer marka dikiş makinesi. Diğeri 1878’de Almanya’da üretilen Fabrik-Marke dikiş makinesi.Çelik, koleksiyonundaki ilk dikiş makinesini yedi sekiz yıl önce Üsküdar’daki bit pazarından satın almış ve ofisine gelir gelmez yaptığı ilk iş, makinenin hangi tarihte üretildiğini tespit etmek olmuş. Makinenin üzerindeki seri numarasını Singer’in İngiltere’deki fabrikasına maille iletmiş ve kısa bir süre sonra 1859’da üretildiğini öğrenmiş, “Ama en sonunda bıktılar, son dört beş mailime cevap vermiyorlar.” diyor Çelik. Maden ithalatinden arta kalan zamanlarında makileneriyle yakından ilgileniyor Çelik, senede bir kere makinelerini mutlaka yağlıyor, bakımını yapıyor, “İlk başlarda ne gömleklerim, ne kravatlarım makine yağından gitti.” diyor. Kendsinin özel kutularda deposunda sakladığı 48 dikiş makinesi daha bulunuyor. Bunlar arasından seçtiği 11 tanesini ise 13 Mart’ta Karaköy’deki Schneidertempel Sanat Merkezi’nde açılacak “Dikiş Makineleri Terziler Sinagogu’nda” sergisinde sergileyecek. Küratörlüğünü ve tasarımını Tan Oral’ın yaptığı sergide, 1859-1918 dönemine ait dikiş makineleriyle konuyla ilgili kartpostal, basılı malzeme, gazete ve televizyon reklamlarından karelere yer verilecek.Mehmet Çelik, dikiş makinelerini çok sevse de böyle bir koleksiyona devam etme konusunda motivasyonunu kaybetmiş durumda, zira çoğu kişi için boş işler bunlar. Eskiden mahalle aralarında mandalcılar olurdu, evdeki eski eşyaları, kap kacağı o mandalcılara verir, karşılığında bir deste mandal alırdınız. Çelik, makinelerinin akıbetinin bir gün böyle olacağını düşünüyor. Bugün internet ortamında birçok dikiş makinesi satıcısı bulunuyor, oldukça rağbet gören bir koleksiyonerlik gibi dursa da ülkemizde çok az kişide böyle bir koleksiyon var. Makinelerin satış fiyatları genelde 40 bin liradan başlayıp 250 bine kadar çıkabiliyor. İlk örnekleri 19. yüzyıl başlarında ortaya çıkan dikiş makinesinin tarih içinde nasıl değiştiğini anlatan “Dikiş Makineleri Terziler Sinagogu’nda” sergisini 4 Mayıs’a kadar göreblirsiniz.Terzilere özel ibadethaneSerginin açılacağı Karaköy’deki Schneidertempel Sanat Merkezi’nin serginin adına yakışır bir tarihi var. Schneidertempel Sanat Merkezi, Osmanlı döneminde Yahudi terzilerinin ibadetlerini yapması için Sultan Abdülhamit’in talimatı ile yapıldı. 19. yüzyılın sonlarında kurulan terziler loncasının başkanı ve Sultan II. Abdülhamid’in saray terzisi Mayer Schönman, bu meslek loncası mensuplarının dinî vecibelerini yerine getirmeleri için ayrı bir sinagogun inşa edilmesine önayak olur. Saray fermanında öngörülen finansman kaynaklarının yanı sıra, terziler arasında toplanan paralarla gerçekleştirilen inşaat, bir yıl içinde tamamlanır. 1894’te hizmete giren sinagog, terzilerin aralarında konuştukları Yidiş halk dilinde “Schneidertempel” (Terziler Sinagogu) olarak anılmaya başlar. 20. yüzyılın sonlarına doğru dinsel işlevini giderek yitiren Terziler Sinagogu, geçirdiği onarım ve restorasyon sürecinin ardından, 1999 yılında Schneidertempel Sanat Merkezi olarak açılır.
↧