Kadın konukevleri, daha çok eksiklikleri ve olumsuzlukları ile gündeme gelse de birçok kadının hayatını değiştiriyor.Halk arasında daha çok ‘kadın sığınma evi’ olarak bilinen ancak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından kanunla ‘konukevi’ olarak değiştirilen bu evlere kadınların hepsi şiddet nedeniyle gelmiyor. Töre cinayetinden sağ kurtulup kaçanlar, kocası hapse düştüğü için kalacak yeri olmayanlar, eşini sevse de maddi durumları iyi olmadığı için kapısını çalanlar oluyor. Geçim sıkıntısı yüzünden fuhuş yapıp pişman olan ya da miras nedeniyle eşinin ailesinden korunma talebiyle gelenler bile var. Hepsi eski hayatlarına burada sünger çekiyor. Belediyelerin kadın konukevleri travma geçiren kadınların yaşadıkları acı olayları atlatmasına yardımcı oluyor. Özellikle Küçükçekmece Belediyesi’ne bağlı olan bu alanda örnek teşkil ediyor. Yaklaşık 18 yıldır hizmet veriyor. Kurum yetkilisi İlmiye Gezer ise 12 yıldır hayattan umduğunu bulamayan kadınlara yol gösteriyor. Konukevindeki kadınlar için Gezer, aileden biri gibi. Kadınlar burayı o kadar sahiplenmişler ki farklı eğilimleri olan kadınları gördükleri zaman onların diğerlerini ve kurumu etkilemesine izin vermiyorlar. Psikolojik destek alanlar, belli bir süre sonra çalışmaya başlıyor. Kendi ayaklarının üzerinde durmaya başlayınca da çocukları ile buradan ayrılıyor ve yeni bir hayata adım atıyor. Bu süreçte maddi ve manevi destek olunuyor. Onlardan bazılarının hikayeleri.‘Gece olmasını istemezdik’ Şiddet gören kadınların birçoğu evliliklerinin kurtulmasını istiyor. Yıllarca eşlerinden dayak yiyen kadınlar, yuvalarını terk etmeden önce birçok defa düşünüyor. Hatta bazıları çocuklarının ikna etmesiyle konukevine gidiyor. Bunlardan biri de Ş.A. 17 yaşında ailesinin iş yerinde çalışan biri ile severek evlenen Ş.A., bir aylık evli iken şiddete maruz kalıyor. Sebebi ise eşine haber vermeden aynı mahallede oturan annesini ziyaret etmesi. Ş.A., “O zaman telefon yoktu. Akşamdan söylemek gerekiyordu. Planlı bir şey değildi. Ablam hadi anneme gidelim dedi, gittik.” diyor. Her zaman bir bahane bulurdu diyen Ş.A. yolda eşinden yavaş yürüdüğü için bile dayak yediğini söylüyor. Kocası eve varınca arkada kalıyorsun, başka adamlara mı bakıyorsun diyerek sudan sebeplerle karısını dövüyor. Eşi dolandırıcılık yaptığı için Ş.A. sık sık taşınmak zorunda kalıyor ve birçok defa şehir değiştiriyor. Bazen ayrı ayrı şehirlerde yaşıyorlar. Bu esnada ise eşi önce alkole, ardından da uyuşturucuya başlıyor. Kendi ve çocukları gece olmasını istemiyor. Çünkü eşi gece alkol ve esrar aldıktan sonra şuurunu kaybediyor. Esrarın etkisiyle dayak bitiyor, bu sefer de evin yükü yıllardır çalışan ona kalıyor. Zamanla kocası esrarı bırakıyor ve namaza başlıyor. Her gün sabah namazına gidip farklı camilerde ezan okuyor. Genç kadın önce kocasının düzeldiğini zannedip sevinse de hareketlerinde bir gariplik olduğunu seziyor. Müezzin yok mu, sen niye ezan okuyorsun diye sorduğunda eşi, ‘Ben Hz. İsa’yım. Ben seçilmişim.’ cevabını veriyor. Kimi zaman sabaha kadar uyumayıp karısının başında bekliyor. Ş.A. onu hastaneye götürüyor ve burada şizofren teşhisi konuluyor. Sigortaları olmadığı için ev temizliğine giderek ilaçlarını alıyor. Ancak eşi tedaviyi reddediyor ve tekrar uyuşturucu ve alkole başlıyor. 4 çocuğu olan Ş.A., “Allah’ım ne olur bu gece eve gelmesin diye çok dua ederdim.” diyerek çok zor zamanlar geçirdiğini dile getiriyor. Bir gün yine esrar almaya gittiğinde 14 yaşındabüyük kızı, “Anne kalk gidelim. Sokaklar daha güvenli. Daha ne bekliyorsun, ölmeyi mi?” diyor ve karakola gidiyorlar. Sokakta kalmayı göze alan Ş.A. konuk evinin varlığından ilk defa karakolda haberdar oluyor. Buraya yerleşince de şükür namazı kılıyor. “Buradakiler çok destek verdi. Müdiremiz de öyle. Bir sene kaldım, sonra ev tuttuk. Çalışıp çocuklarıma bakıyorum. Zaten hep ben çalışmıştım.” diyerek 20 senelik evliliğini nasıl bitirmek zorunda kaldığını anlatıyor. Ş.A. eşinden boşandı. Yeniden hayata tutundu. Kızı üniversiteyi kazandı. Çocukları mahkeme kararı gereği babalarıyla görüşmek zorunda ama hiçbiri bunu istemiyor ve ondan korkuyorlar. Ş.A.’nın kendi evi olsa da zaman zaman konukevine uğruyor. Buraya yeni gelen kadınlara moral veriyor. 30 yaşındaki H.G. mafya tarafından kaçırılarak zorla evlendirilmiş. “Ben buradaki kadınlardan daha şanslıyım. Çünkü kocam öldü.” diyor. H.G. 18 yaşında annesi ve kardeşlerine bakmak için çalışırken patronunun arkadaşı tarafından kaçırılıyor. H.G.’yi kaçıran adam evli ve kendisini ikinci eş olarak istiyor. Ancak mafya olduğu için genç kadın çok korkuyor. İki kere bu adamın elinden kaçmayı başarıyor. İlkinde yakalanıyor, ikincisinde ise kendisi dönüyor. Neden döndüğü sorulduğunda ise “Beni hep ailemle tehdit ederdi. Erkek kardeşini hapishaneye sapıkların arasına göndereceğim, kız kardeşini dağa çıkartacağım derdi. Babam ölmüştü. Kardeşlerim de küçüktü. Bize sahip çıkacak kimse yoktu. Mafya olduğu için de bu gücü vardı.” diyor. H.G., evli kaldığı 11 yıl boyunca sokağa adımını atamıyor. Kadın arkadaşı olmasına bile müsaade edilmiyor. Kocasının bütün uyuşturucu maddelerini kullandığını, bundan dolayı hem uyumadığını hem de uyutmadığını anlatıyor. Konukeviyle yolunun kesişmesi ise eşinin bir kaza sonucu hayatını kaybetmesiyle başlıyor. H.G., “Öldükten sonra tüm bunlar bitti. Ama ailesiyle miras yüzünden sorunlar oldu. O yüzden buraya geldim.” diyor. Çünkü eşiyle resmi nikahı yok ama iki çocuğu var. Burada 8 ay kaldıktan sonra ise yetkililer ev tutması için yardımcı oluyor. Şimdi çalışıyor, çocuklarına bakıyor ve mutlu. Komşunun düdüklüsü dayak sebebiHepsinin birbirinden acılı hikâyeleri var. Bunlardan biri de T.U’nunki. Severek evlendiği ilk eşinin başka bir kadınla birlikte olması yüzünden evliliği bitmiş.İkinci evliliğinde de şansı yaver gitmez. İlk günden itibaren şiddet görmeye başlar. 9 aylık hamile iken eşi bıçaklamaya çalışır, araya kayınvalidesi girer. Hortumla, sopayla, demirle dövülür. Komşudan düdüklü tencere almak, güzel olmak, sokakta eşiyle yürürken birinin bakması gibi sudan sebepler yeter de artar bile. Alkol ve uyuşturucu da bunlara tuz biber olur. Bu maddeleri aldıktan sonra şiddetin dozu artar. Bir de ilk eşinden olan çocuklarını tehdide başlar ‘Onları öldürürüm, diğerlerini de göstermem’ diye. Ve kocasının şizofren olduğu ortaya çıkar. Daha fazla dayanamaz çocuklarını da alarak yalın ayak kendini kaymakamlıkta bulur, oradan da kadın konukevinde. İlk günleri zor geçse de yavaş yavaş bu tramvayı atlatır. Bu olayları anlatırken donup kalsa da yeni bir hayata yelken açmanın rahatlığı var üzerinde. O da diğerleri gibi önce çalışmaya başladı, sonra da çocuklarıyla birlikte ev tuttu. Çocukları üniversiteyi kazandı. Konukevinden ayrılan diğer kadınlar gibi sık sık burayı ziyarete geliyor. Burası onlar için son değil, adeta ilk durak.50’den fazla kadın konukevi varTürkiye’de il ve ilçe belediyelerinin 50’den fazla kadın konukevi var. İstanbul’da Küçükçekmece, Eyüp, Ataşehir, Ümraniye, Üsküdar, Pendik ve Kadıköy’de; İzmir’in hemen hemen bütün ilçelerinde bulunuyor. Ayrıca Kocaeli, Düzce, Ankara, Mersin, Bursa, Eskişehir, Sakarya, Diyarbakır, Aydın, Afyon ve Antalya gibi şehirlerde de var.
↧