Prof. Dr. Ahmet Demirel, son çalışması ‘Birinci Meclis’te Mustafa Kemal’in Muhalifleri’ adlı eserinde, tarihî gerçekleri gözler önüne seriyor. Dönemin muhalefetinin kaygısının Atatürk’ün tek adamlığı olduğunu söyleyen Demirel, Atatürk’ün “Yapmak istediğim ne varsa yapabilecek durumdayım. İstemediğim de yapılmaz ama demokrat bir insanım. Zaten ben halkın yararına olan şeyleri istiyorum.” dediğini aktarıyor.16 Nisan 1923’te son oturumunu yapmış olan Birinci Meclis’te muhalefet nasıldı?Bir kere Atatürk üzerinde çok yetki toplanmıştı. Zaten başkumandanlık kanunu ile ağzından çıkan her şey emirdi. Hem meclisin hem hükümetin başkanı idi. Onun dışında kendi partisini kurmuş Anadolu Müdafaa-i Hukuk diye, onun lideri. İstediği kişiyi bakan atayabiliyor. Bütün her şey kendi kontrolü altındaydı. Buradaki muhalefet de tek adamlığa gidileceği konusunda oldukça endişeliydi. Türkiye’nin II. Meşrutiyet sonrası Enver-Talat-Cemal Paşa triosunun bir benzerinin yeniden kurulacağını düşünüyorlardı.Yetkilerin şahısta değil de Meclis’te toplanması taraftarlığı var yani.Evet… Birinci Meclis daha demokrattı. Bir kere iç tüzük kısıtlaması yok, isteyen istediği kadar konuşuyordu.Bütün konuşmalar zapta geçmiş mi?Tabii… 20 bin sayfa civarında toplamı ve ben hepsini okudum. Metinlerde nasıl bir Meclis çıktı karşınıza?Şimdi şöyle bize anlatılan nedir? Atatürk, devrimci, ilerici, demokrat hamlelerle Türkiye’yi modernleştirme çabasında bir figür. Bunun karşısına dikilen de saltanatçı, hilafetçi, dinci, gerici, buraya aklınıza gelen bütün olumsuz sıfatları ekleyebilirsiniz, tiplerdi. 1917’de devrim olmuş Sovyetlerde, I. Meclis’te kalpaklarıyla Bolşevikler var. Ama Türk usulü bir sosyalizmi savunuyorlar. Bu Meclis’in temsil ve yerellik oranı çok yüksekti. Fikir yelpazesi çok genişti.Muhaliflerin taktıkları konu neydi?Tek dertleri Meclis’in ön planda olduğu bir işleyiş… Peki, gerçekten muhaliflerin korktuğu gibi Mustafa Kemal’de ‘diktatörlük’ hali var mıydı? Sonraki gelişmeler onaylıyor bunu. Tek Parti dönemi icraatları bu yönde… Kendisi Serbest Fırka kurulurken, “Arkama bakıyorum, tamamen bir diktatör manzarası görüyorum ama ben tarihe böyle geçmek istemiyorum.” diyor. Şevket Süreyya’nın kitabının adı, ‘Tek Adam’. Kimsenin de itirazı yok zaten. Ebedî Şef çünkü… Partinin genel başkanı, bütün milletvekillerini kendi belirliyor. Dolayısıyla bizim tarihimizde tek adamlık dönemi vardır.Ama Kıta Avrupa’sında sadece Almanya ve İtalya ile sınırlı olmayan yükselen bir faşizm var. Atatürk’te de gerçekten bir dikte eden taraf var mıydı?Hem partinin hem devletin lideri olduğu için bütün siyaset onun kontrolü altındaydı. Kanunları istediği gibi şekillendirebiliyordu. Şunu görüyoruz, Atatürk diyor ki: “Yapmak istediğim ne varsa yapabilecek durumdayım. İstemediğim de yapılmaz ama ben demokrat bir insanım. Zaten ben halkın yararına olan şeyleri istiyorum.”İttihatçı gelenekten gelme bir jakoben bakış var hâlâ…Tabii… Mustafa Kemal’de ‘her şeyi ben yaparım’ havası var. Mesela İttihat Terakki döneminde basın İttihat Terakki’nin dediğini yazamazdı. Ama Atatürk döneminde basın, partinin yazılmasını istediğinin dışında bir şey yazamazdı. Atatürk ne derse onu yazan köşe yazarları vardı o dönem.Birinci Meclis’teki muhalefeti temsil eden, ikinci grupta asker kökenliler de az değil mi?Yedi kurucunun beşi hukukçu, iki de asker kökenli milletvekili. Bunların fikrî yapısının beslendiği damar, hukuk... Yani bunlar, 1908-1912 arasında Darülfünun’da hukuk okuyan adamlar. II. Meşrutiyet’in özgürlükçü havasında yetişen nesil.O zaman neden bu adamlar saltanat yanlısı damgası yiyor?Partinin, ‘20. Yılında CHP’ diye bastığı bir kitapçık var. Orada muhalifleri ‘liberal’ olmakla eleştiriyorlar. Çok partili sistemin ülkeyi kaosa sürükleyeceği falan yazıyor. Hâlbuki Halk Fırkası’nın bütün ülkeyi kapsadığını iddia ediyorlar. Zaten birini saf dışı etmek istiyorsanız ona ‘gerici’ demeniz yeterli. Atatürk, 1923’te İzmit’e gidiyor ve İstanbul basınını çağırıyor. Orada ona “Paşam Ankara’da muhalefet varmış, İkinci Grup kimdir bunlar?” diye. O da diyor ki: “Bu ayrılan adamlarla bizim aramızda prensip farkı bile yoktur. Bu, tamamen kişisel durum. Asıl mesele bağımsız milletvekillerinden çıkıyor.” Mustafa Kemal’in söylediği bu söz sanki İkinci Grup için söylenmiş gibi anlaşıldı yıllarca. O yüzden gerici de oldular dinci de… Hâlbuki alakası yok…İkinci Grup’u örgütleyen kişi olarak bilinen Hüseyin Avni Ulaş nasıl bir figür?Meclis üstünlüğünü savunan bir hürriyetperver… Hâkimiyet-i Millîye’yi benimsemiş, halkın temsilcileri ne diyorsa kanunları onlar çıkartmalı, diyen biri. Temel hak ve özgürlüklere çok düşkün... Mesela fikir özgürlüğü konusunda çok konuşması var.O dönemde, Bediüzzaman Said Nursî’nin neye muhalefeti var?Said-i Nursî, Meclis’te yok bir kere. Sadece II. Grup’un kurulduğu zaman Ankara’ya geliyor. Fırtınanın koptuğu dönem yani… Meclis kapandıktan sonra da Ankara’dan ayrılıyor. O arada neler yaptı bilmiyorum. Açıkçası onun Ankara’daki bu dönemini pek bilmiyorum. Bu, araştırılmaya muhtaç bir konu.Peki, bugüne baktığımızda muhalefeti olan bir Meclis söz konusu mu?Bizim siyasetimizde lider sultası var, genel başkan ne derse o oluyor. Tek Parti dönemindeyken bütün milletvekillerini Atatürk seçiyordu. Bugün de Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli vs. seçiyor. Ve grup disiplini denen şey çok katı. Milletvekilleri inanmasa bile partinin dışında oy kullanamıyorlar. İlk Meclis’te böyle bir yapı yoktu.Şimdiki Meclis, I. Meclis’in daha gerisinde mi?Tabii… Ben seneler sonra İkinci Grup’un tüzüğünü buldum ve yayınladım. En dikkat çekici yönü, grup içinde hiyerarşik bir yapılanma olmaması, grup başkanı ve genel sekreter dâhil beş kişilik yönetim kurulunun görev süresinin üç ayla sınırlandırılmış olmasıdır. Düşünebiliyor musunuz? Grup başkanı genel sekreter dâhil yönetim kurulu süresi üç ayda bir değişiyor. İkinci Grup, şahıslar üzerinden değil, fikirler üzerinden örgütlenmiş bir yapı. Oysa biz, Erdoğan dönemi, Özal dönemi, Menderes, İnönü dönemi diyoruz. Türkeş’in partisi diyoruz mesela. İsimlerle anıyoruz. İkinci Grup için böyle bir durum söz konusu değil. Kişilere dayanan değil, fikirlere dayanan bir hareket.Günümüzde milletvekilliği futbol taraftarlığı gibi...Aynen öyle… (Gülüyor)
↧