Güney Kore ve Türkiye, aradaki binlerce kilometre mesafeye rağmen birbirine ilginç şekilde yakın iki ülke. Biz de aradaki dostluk lafta kalmasın diye Kore’yi gezdik. Gördüklerimizi meraklıları için derledik…Güney Kore’yle Türkiye’nin yarım yüzyılı aşan dostluğu, son yıllarda her iki ülkede de düzenlenen kültürel etkinliklerle pekişerek devam ediyor. Bizde Kore ilk olarak sineması ve dizileriyle akıllara gelse de ya da Koreliler Türkleri savaş dönemindeki destekleri nedeniyle kan kardeşleri olarak bilseler de iki ülke arasındaki bağ bunun çok ötesinde. On bin kilometre ötedeki Kore’yi her şey uzaktan göründüğü gibi mi diye dolaştık, Türk’ün böyle karşılandığı başka bir ülke daha aklımıza gelmedi…Kiraz çiçekleri eşliğinde tapınak ziyaretiModern ve geleneksel arasında kendince bir denge yakalamayı başaran Kore’de, inançlar oldukça çeşitlilik arz ediyor. Yuvarlak hesapla nüfusun yarısını bir dine mensup olmayanlar, çeyreğini Budist, diğer çeyreğini ise Hıristiyanlar oluşturuyor. Kilise sayısı yıldan yıla artsa da ziyaretçilerin gözdesi hâlâ Budist tapınakları. En çok ziyaretçi çeken tapınak ise Toham Dağı’nın eteklerindeki Bulguksa Tapınağı. Kore Budizm’inin merkezi kabul edilen Bulguksa, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde de yer alıyor.Aslında Kore’yi ziyaret etmek isteyenler için en uygun zaman, nisan ayının ilk iki haftasına denk gelen, kiraz çiçeklerinin dökülme mevsimi olan Sakura dönemi. Kiraz çiçekleri çok kısa bir süre görülebildiği ve daldan düşmeleri muhteşem bir doğa olayı kabul edildiği için festivallerle kutlanıyor. Biz bu dönemi kaçırmış olsak da, Sakura dönemi dışında da kiraz çiçeklerinin izlerini pek çok yerde görmek mümkün oldu. Budizm’de insan hayatının gelip geçiciliğini ve yaşlanıp elden ayaktan düşmek yerine en güzel dönemde inzivaya çekilmeyi sembolize ettiği için kiraz çiçeği yaygın bir motif olarak kullanılıyor.Saraya sırtını verince…Başkent Seul, Korecede de başkent anlamına geliyor. Şehir içinde gezerken, modern binaların arasında birçok sarayla karşılaşıyorsunuz. Özellikle şehrin merkezinde yer alan Gyeongbokgung Sarayı’nın önünde her saat geleneksel kostümlerle eski Kore askerleri gösteri düzenliyor. Ayrıca Türkiye’de dikkate değer bir hayran kitlesine sahip olan ve uzunca süre TRT’de yayınlanan tarihi Kore dizilerinin de bu sarayda çekildiğini öğreniyoruz. Ön taraftaki meydanda ise bundan neredeyse 600 yıl önce yaşamış ünlü Kral Sejong’un devasa bir heykeli var. Kâğıt paralar üzerinde resimleri basılan Sejong’un sevilen bir lider olmasının yanı sıra, halk okuma yazma öğrenebilsin diye Koreceyi Çin alfabesinden kurtarıp basitleştiren isimmiş. Hatta basitliği nedeniyle Uzakdoğu’da Koreceye tuvalet lisanı deniyor.Koreli de asker doğuyorSovyetler Birliği ve Amerika’nın kararıyla bir gecede ikiye bölünen Kore’nin, aynı ırka, ortak dile ve hafızaya sahip iki düşman ülke doğurmasının üzerinden 65 yıl geçmiş durumda. Burada Güney’in Kuzey’le birleşmesini isteyip istemediklerini sorduğumuz gençler, birleşmeye pek de sıcak bakmadıklarını söylüyor. Çoğu için Kuzey Kore, akrabaları orada olsa bile, herhangi bir yabancı ülkeden çok da farklı değil. Üstelik hiçbir şeyini bilmedikleri, sadece hakkında ürkütücü söylentiler duydukları yabancı bir ülke... Bu nedenle savaş sonrasında iki ülkenin esir askerleri takas ettikleri Özgürlük Köprüsü ve köprünün sonunda, Güney ve Kuzey’in birleşmesi yönündeki temennilerin yazılıp asıldığı duvar, gençlerden ziyade yaşlı Korelilerin ve barışsever turistlerin ilgisini çekiyor. Kuzey’in gözetlenebileceği tek yer ise biraz daha yüksekte bulunan bir lise binası. Buraya girişte, minik bir Kuzey Koreli asker maketi dikkat çekiyor. Erkeklerin 11, kızların 7 yıl zorunlu askerlik yaptıkları Kuzey tarafında, askerliğe başlama yaşının 16 olduğunu öğreniyoruz. Kuzey Kore kadar değilse de Güney’de de askerlik şartları pek hafif sayılmaz. Erkekler, okusalar da okumasalar da 18 yaşında askere alınıyor ve 2 yıl zorunlu askerlik yapıyorlar. Asker maketinin üzerinde ise buradaki öğrenciler için ‘Kuzeyli askerlerin boyu ortalama bir buçuk metre. Boy ölçüşmek ister misiniz?’ yazılmış. Temelinde korku olsa da Güney Kore, gençlerine her fırsatta düşmandan üstün oldukları mesajını vermekten geri kalmıyor. Aynı durum karşı taraf için de geçerli. Kuzey’de uzaktan da olsa görebildiğimiz binalarda aslında kimsenin oturmadığını, güç gösterisi için zamanında özel olarak inşa edildiğini, birkaç yıl öncesine kadar da karşıdan propaganda ve moral bozmaya yönelik ses yayını yapıldığını söylüyorlar.Şehitliğe uğramadan geçmeyinKore’de ziyarete değer bir başka yer ise Pusan şehrindeki anıtsal mezarlık. 1950 yılında başlayan Kore Savaşı, 16 ülkenin asker gönderdiği ve 3 milyon can kaybıyla dünya savaşlarının ardından en kanlı savaş kabul ediliyor. Bu nedenle Birleşmiş Milletler, hayatını kaybedenler anısına savaşın hemen ardından bu mezarlığı inşa etmiş. Burada yatan 2 bin 300 askerden 462’si Türkiye’den. Aslında savaşta verdiğimiz kayıp bini aşkın olsa da, bu sayı yalnızca naaşı bulunabilmiş Mehmetçiklere ait. Türkler Kore’ye ilk gittiklerinde diğer askerlere nazaran cılız bulundukları için önce yedekte tutulsalar da, gösterdikleri başarılarla ve halkla kurdukları yakınlık sayesinde buradakilerin özel bir saygısını kazanmışlar. Bu nedenle gittiğinizde mezarlık görevlileri tarafından haklı bir minnetle karşılanıyorsunuz. Mezarlık girişinde savaş sırasında çekilmiş fotoğraflar ve askerlerden kalma eşyaların yer aldığı anı salonu ile savaşa katılan her ülke için özel olarak hazırlanmış belgesel gösterimlerinin yapıldığı tören salonu da bulunuyor.Lahana turşusunun 200 çeşidi…Uzakdoğu mutfakları arasında en makul olanı Kore mutfağı olsa da damak tatları bizimkinden hayli farklı. Dolayısıyla bu ülkeye gidenler en çok karnını doyurmakta zorlanıyor. Korecede ‘yemek’ diye bir kelime olmaması, bunun yerine Korelilerin öğünler için bile pilav kelimesini kullanmaları (sabah pilavı, akşam pilavı...) zaten tabloyu ortaya koyuyor. Sofraların bir diğer olmazsa olmazı da ‘kimçi’… Lahana turşusunu andırsa da, kimçi Koreliler için çok daha fazlası demek... Yaklaşık 200 çeşidi olan bu yemek olmadan sofraya oturmak içlerinden gelmiyor. Kulvarları farklı olsa da sırf bu sebeple kimçi bizdeki ekmeğe tekabül ediyor. Ayrıca Koreliler yemeklerinde kırmızı eti de pek tercih etmiyorlar. Tarım ülkesi oldukları dönemlerde tarlalarda büyükbaş hayvanlarla çalıştıkları için onları iş arkadaşı olarak görüyor, bu nedenle kesip yemeye sıcak bakmıyorlarmış. Protein ihtiyaçlarını karşılamak için de deniz mahsulü tüketmeye dayalı bir beslenme alışkanlığı edinmişler. Sokaklarında kedi ve köpek görmenin de pek mümkün olmadığı Kore’de, özellikle et konusunda seçici olmak gerekiyor.Nasıl gidilir?Pronto Tur Pazarlama Müdürü Sarp Özkar, “Güney Kore ile geçmişe dayalı önemli bir dostluğumuz var. Dünyada Türklerin seyahat ederken belki de en çok ilgi ile karşılaştıkları ve sempati gördükleri ülkelerden biri Güney Kore. Bu nedenle turistik faaliyetlerimizi artırmak, Türk seyahatseverlerin bu güzel coğrafyayı keşfetmesini sağlamak için Pronto Tur olarak hazırlıklarımızı tamamladık. Direkt uçuşla gidilebilen Seul ve Tokyo şehirlerine Türk Hava Yolları tarifeli seferleri ile turlarımızı planladık. Dileyenler Güney Kore’de Seul’ün yanı sıra Pusan, şu an İstanbul’da Kültür Expo’su yapılan güzel şehir Gyeongju’nun da dâhil olduğu programımıza katılabilir, Japonya’nın Tokyo, Kyoto ve Osaka şehirlerini de keşfederek Uzakdoğu’nun bambaşka yüzü ile tanışabilir.” açıklamasında bulundu.
↧